Sovyetler’de Kürt tiyatrosu
Halklar, eşit olunca özgür olabiliyorlar ve kültür sanat üretimi bir varlık ispatından öteye derinliğe ve sanatsal zenginliğe ulaşıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Süleyman ATALAY
Diyarbakır
Sovyetler Birliği’nin Kürt edebiyat, sanat ve tarihinin yanı sıra siyasal ve kültürel üretimlerinin en yoğun olduğu dönemlere ev sahipliği yaptığını önceki yazılarda gözler önüne sermiştik. Bu kültürel ve siyasal üretimlerinden bir tanesi de Sovyetler'de Kürt tiyatrosudur. Dünya halkları yoksullukla, işsizlikle mücadele etmek zorunda bırakılırken, kendi kaderlerini ellerine alan emekçi halklar Sovyet topraklarında insanlığın o güne dek gördüğü en ileri üretimlere imza atıyordu. Demircisi, doktoru, öğretmeni, öğrencisi, işçisi ve emekçisiyle bir araya gelen oyunculardan oluşan Kürt tiyatrosu da bunlardan bir tanesiydi.
SSCB’DE KÜRT TİYATROSUNUN ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK ADIMLAR
İlk tiyatro grubu Kürt yazar Ahmedê Mîrazî tarafından 1920 yılının sonlarına doğru kurulmuştur. Grubun bütün işlerini kendisi yürütmüştür. Ahmedê Mîrazî’nin grubu Tiflis ve Ermenistan’da Kürtlerin olduğu bölgelerde büyük başarı elde etmiştir. Zemanê Çûyî(Geçmiş Zaman) adlı ilk dramatik piyesini bu dönemde yazmıştır. Bu eser turne organizasyonlarında başyapıt haline gelmiştir. Bu tarihi eserde yazar ayrıca sosyal problemlere ve zengin-fakir ilişkisine değinmiştir. 1930 yılından itibaren Sovyet Edebiyatı sosyo-politik temalar üzerinde durmuş ve bu temalar Kürt tiyatrosu sahnelerinde de yerini almıştır. Reva Jinê(Kadının Kaçışı) adlı piyes 1935 yılında Wezîrê Nadîrî tarafından yazılır ve bu tema üzerine iyi bir örnek olur. Kadının özgür bırakılışı, Kürt ataerkil geleneklerine karşı başkaldırışı, yeni sosyalist ülkelerle olan bağı dramatik eserlerin alt yapısını oluşturur. Bu dönemdeki tiyatro repertuarında Ahmedê Mîrazî ve Wezîrê Nadîrî yanı sıra Ermeni, Rus ve Gürcü dramaturgların(oyun yazarları) eserleri de bulunmaktadır. Ermenistan Komünist Partisi, Kürt tiyatro gruplarına destek vermekteydi ve gruplar parti tarafından yönlendiriliyor, teşvik ediliyordu.
İLK KÜRT DEVLET TİYATROSU
1937 yılında ilk Kürt Devlet Tiyatrosu Sovyet Ermenistan’a bağlı, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerden olan Elegez’de kuruldu. Tamamen Sovyet desteğiyle kurulan bu yapının başına Celaté Koto adında Kürt bir tiyatro yönetmeni getirilir. O dönem kültür ve sanat alanında Kürtlere nazaran daha ileri ve deneyimli olan Ermeni aydınlar da desteklerini esirgememişler, tiyatronun rejisörlüğüne Tsolak Nikorosian, edebi danışmanlığına da ünlü aktör Mkrtitch Djanan getirilir. İlk gösteriler Elegez tiyatrosunda sahnelenir ve gösterilen ilk piyes Samson Kajoyan’ın “Güneş Yükseliyor” piyesidir. Kürtlerin ruhunu ve karakterini çok iyi yansıttığı için büyük bir başarı elde etmiştir. Kürt tiyatrosu ilk çıktığı yıllarda üretkendi, 1939’dan sonra ise profesyonel tiyatroların katıldığı Ermeni tiyatro festivaline katılmakla daha da tanınmaya başlanmış ve Kürt Tiyatro Grubu festivale Suren Ginossian’ın “Meraklı Kürt Kadını” oyunuyla katılmıştır. Oyun dönemin sosyo-politik durumu ve Sovyet gençliğinin yeni toplum yaratması üzerinde duruyordu. Tiyatronun ikinci adımı 2. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllara denk geliyor. Savaş sırasında tiyatro grubu bu yurt özlemini ve savaşla bağlı olan yurtseverliği yansıtmak ister. Ermeni dramaturglar Kürt tiyatrosu ve izleyicilerine göre uyarlanmış piyesler düzenlemişlerdir. Suren Ginossian’nın “Hasso” adlı dramatik piyesi; Hasso ve Leylê adında genç bir Kürt çifti anlatmaktadır. Bu oyun Sovyet gençliğinin yağmacı faşistlere karşı takındığı tavrı yansıtmaktadır. Oyunlarda izleyicilere yansıtılan bir enternasyonalizm havası da vardır. Ayrı bir parantez açmak gerekirse geçen yazıda bahsettiğimiz Erivan Radyosu da 1955 ve 1974 yılları arasında radyofonik ve dramatik oyunları halka iletmede önemli bir araç olmuştur.
SOSYALİZM VE TİYATRO
Türkiye’de ya da bir başka ülkede yeniden büyütülmeye çalışılan Kürt tiyatrosuna heyecan, umut ve deneyim katan SSCB örneği bizlere hem sosyalizmin halkların kültürüne katkısını hem de bugün bunu sermaye düzeninde üretmenin hala zorlukla bu alanda üretim yapmaya çalışıldığı gerçeğini gösteriyor. Bunun en yakın örneği olarak geçtiğimiz aylarda Nobel ödüllü yazar Dario Fo'nun "Yüzsüz" adlı eserinin Kürtçe uyarlaması olan "Bêrû" kamu güvenliği gerekçesiyle gösterime birkaç saat kala yasaklanmasıydı. Kürt kültür ve sanatına olan baskıyı verdiğimiz örnekte olduğu gibi böyle bir sistemde hala devam ettiğini görebiliyoruz. Halklar, ancak eşit olunca özgür olabiliyorlar ve kültür sanat üretimi bir varlık ispatından öteye derinliğe ve sanatsal zenginliğe ulaşıyor. Bu da ancak sosyalizmle mümkün olabiliyor. Kürt tiyatrosu hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmak istiyorsanız 2016 yılında Evrensel Basım Yayın'ndan çıkan, Çetoyê Zêdo ve Yavuz Akkuzu tarafından hazırlanan Kürt Tiyatro Tarihi kitabını okuyabilirsiniz. Bu çalışmada; Kürt tiyatrosunun başlangıçtan 1990'lara kadar olan gelişimi hakkında okura geniş bir perspektif sunulmaktadır. Kitap, Kürt bölgelerindeki Kürt tiyatrosunun dışında, Sovyet Kürt Tiyatrosu'nun geçmişiyle ilgili önemli makale, belge ve yazılardan oluşmaktadır.