IQ testi nedir?
IQ testindeki sorulara cevap verebilmenin kişinin geçmiş deneyimlerine, yaşamı içerisinde aldığı eğitim ve yetişme ortamına karşılık değişkenlik gösterir.
Fotoğraf: Pixabay
IQ testi çeşitli sözel ve görsel soruları içerisinde barındıran ve bu soruları bireye yönelten, bireyin sözel ve matematiksel bilgi birikimi ve deneyimlerinden elde edilen veriler ile bireyin zekâ gelişimi hakkında bir fikir sahibi olabilmeyi amaçlayan zekâ ölçüm testlerinden bir tanesidir. IQ testinden elde edilen skor sabit değildir hatta insanın anlama, kavrama ve öğrenme becerisi genetik de değildir. 2011 yılında Prof. Cathy Price ve meslektaşları tarafından Nature dergisinde yayınlanan araştırmaları ile bireyin IQ skorunun değiştiğini göstermişlerdir. Zekâ testlerinin puanlamasına değinecek olursak 130 puan ve üzeri üstün zekâlı kabul edilirken, 100 ve üzeri de kişinin normal düzeylilere göre daha fazla potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. 70 ve daha altı puanlar ise öğrenme güçlüğü ve yetersizliğini göstermektedir.
GELİŞİM SÜRECİ
Tarih boyunca hatta günümüzde bile zekâ ile ilgili çok fazla tanımlama yapılmıştır. Bu bağlamda zekâ, kimi zaman bir testten alınan puan, kimi zaman çevreye uyum sağlama, kimi zaman da problem çözme yeteneği olarak düşünülmüştür. En genel tabiri ile zekâ; kişinin anlama, kavrama ve öğrenme kapasitesidir.
Entelektüel yetenek testlerini geliştirme girişiminde bulunan ilk kişi Sir Francis Galton’dur. Bir doğa bilimcisi olan Galton tarafından zekâ ilk kez ölçülmeye çalışılmıştır. Galton zekâyı temel duyuları duyarlılığı ile ölçmeye çalışmıştır. Galton; bazı ailelerin biyolojik olarak diğerlerinden üstün, daha güçlü ve daha zeki olduğuna inanmaktaydı. Bir diğer tarafta ise öğrenme güçlüğü yaşayan ve yaşamayan öğrencileri gözlemleyen Fransız psikolog Alfred Binet, bu öğrencilerin özelliklerini birbirlerinden ayırmaya çalışmış ve elde ettiği bilgilerle ilk zekâ ölçeğini geliştirmiştir. Binet’ın geliştirdiği zekâ ölçeğinin en önemli yani zihnin algı opsiyonlarının biyolojik yaş ve kronolojik yaş değişkenleri üzerindeki farklılıklar idi. Yani kısaca “zihinsel yaş” kavramını literatüre sokmayı başardı.
Fakat Binet’in zekâ testinin ABD ve İngiltere’ye ithal eden çevirmenlerin ortak bir ideolojiyi benimsemelerinden dolayı, Binet’in ideolojisi ile çokça çelişen bir noktada durmaya başlamıştı. Öyle ki bu kişiler, zekâ testinin değişmeyen, sabit ve genetik kalıtım ile belirlenmiş bir özelliği ölçtüğünü iddia ediyorlardı. Binet’in erken yaşta ölümünün ardından Galtoncu öjenistler tarafından zekâ testinin ölçütleri kendilerince ilerletilmiş, determinist ilkeleri ile sadece bireyler değil toplumsal sınıflar ve ırklar arasındaki zeka ölçümü farklılıklarının da genetik kökenli olduğu iddia etmişlerdir.
YENİ BİR AYRIMI YARATMAK
Yapılan bu testlerin Galtoncu öjenistler tarafından kişide zekânın sabit kaldığı iddiası çok uzun bir süre boyunca kabul gören ve bu yollarla çok fazla ayrıştırıcı, yeni eğitim modelleri yaratan, ırklar üzerinde dahi yeni varsayımların oluşmasına dayanak tutan bir hale geldi. IQ testinin yayılımı zaman içinde insanların bir diğerinden daha aşağı, niteliksiz gibi tanımlama yapmasına olanak sağlıyordu. Özellikle ABD ve İngiltere gibi işçi sınıfının kalabalık olduğu yerlerde işçi sınıfı ve azınlıkların çocuklarının daha düşük seviyede ve bir yere varmayan eğitim yollarına doğru yöneltmek için kullanıldı.
İnsan ırk ve popülâsyonlarının gen havuzları bakımından olduğu kadar kültürel çevre ve deneyim anlamında da farklılaştığı apaçık bir olgu. Bugün çoğu psikolog ırklar veya etnik gruplar arasındaki IQ farklarının genetik temelli açıklanamayacağını kabul ediyor. Bu nedenle gruplar arasındaki ortalama katsayı farklılıklarına genetik nedenler atfetmenin hiçbir anlamı yok. IQ testindeki sorulara cevap verebilmenin kişinin geçmiş deneyimlerine, yaşamı içerisinde aldığı eğitim ve yetişme ortamına karşılık değişkenlik gösterirken hem de.