Aşı tartışmalarının kaynağı ne?
İlaçlar ve aşılar toplumsal ürünlerdir. Toplumsal bir ürün olmasıyla da aşıyla ilgili alınacak kararlar hepimizi ilgilendirmekte ve hepimizin bu kararlarda söz sahibi olması gerekmektedir.
Fotoğraf: Artem Podrez/Pexels
Kaan BİÇİCİ
İstanbul
Pandeminin başından bu yana virüsün kendisiyle beraber en çok konuşulan konulardan bir diğeri virüse karşı geliştirilecek aşı olmuş durumda. Aşı çalışmalarına çok büyük meblağlarda fonların aktarılması da işin bir başka boyutu. Son dönemde çeşitli aşıların artık onaylanmadan önceki son aşamaya gelmesiyle de “aşı güvenilirliği” de daha da çok tartışılan konulardan oldu. Bu tartışma üzerinden de pandemi öncesinde de toplumda sıkça karşılaşır olduğumuz aşı karşıtlığı durumu da tekrar alevlenir hale gelmiş durumda. Bu kadar çeşitli tartışmalar oluyorken tüm tartışmaların en son bağlandığı tek bir soru oluyor ki o da aşının ücreti ve aşının ücretsiz olma meselesi. Aşının ücretsiz olmasını, yaygın ve etkin bir aşılama yapılmasını talep etmek ve bunun için mücadele etmek önümüzde çizmemiz gereken rotayken, “Neden en başta ücretsiz olmuyor?” sorusunu tartışmak da iyi olacaktır.
SALYALARINA PEÇETE YETMEYECEK ŞİRKETLER
Günümüzde fonların kontrolünü sağlayan devlet kurumları veya şirketlerin “Ar-Ge” bölümleri kar güdüsüyle çalışmalara destek olurken; bilimsel çalışmanın “değeri” de ne kadar kar sağlayacağı üzerinden değerlendirmekte. Bilimin yararı da başarısı da kapitalist sistem içerisinde üretim kar amacıyla yapıldığı için esas olarak kar-zara hesabıyla katkıyla ölçülmekte. Özellikle de pandemi halinde olan bir virüse karşı geliştirilecek tüm dünyanın dört gözle beklediği aşının da satışına garanti gözüyle bakıldığından ilaç tekellerinin “evi arabayı satıp” aşıya fonlar aktarması şaşılacak bir şey değildir. Çalışmayı yürüten bilim insanları açısından bu çalışmaların motivasyonu halk için bilim oluyorsa dahi şirketler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ağızlardan salyalar akıtarak bu çalışmalara fonlar yatırılmasının da temel motivasyonu da kar getiriyor olması oluyor.
HANİ KARDEŞTİK?
İki Türk bilim insanının şirketinin ABD’nin en büyük ilaç tekeliyle beraber ortak geliştirdiği aşı da göstermiş oldu ki mesele kar olduğunda gerisi teferruat oluyor. İktidarın daha sonrasında yaptığı açıklamalardan da anlaşılıyor ki; bir umut anlaşmaya çalıştığı şirketten istediği sonucu alamayınca da sürekli aşının dozu artırılan, Çin şirketi Sinovac’ın aşısı konuşulur oldu. Gizli kapılar ardında kalan anlaşmalardan, sözleşmelerden sonra her ne kadar aşılama planı, ücretsiz olacağı açıklansa da pandemi sürecinde bir dediği bir dediği tutmayan, işçileri ve emekçileri salgının ana kurbanı haline getiren AKP iktidarının süreci çok kötü yönetmesi toplumun büyük bir kesiminin aşının temini konusunda soru işaretlerinin çoğalmasına sebep oldu. Bu soru işaretlerinin kaynağı ise aslında bilimsel çalışmaların laboratuvarların ve biyoteknoloji şirketlerinin kapıları ardında, halkın dahil olmadığı ve çalışmaların içeriğinin bilgisinden mahrum bırakıldığı koşullarda gerçekleşmesi olmuş oluyor. Güvensizlik ise bu ateşin ancak körükleyicisi konumunda.
PATRON MUTLU SON İSTİYOR
Pandemi sürecinde patronlar, işbirlikçisi iktidar sayesinde servetlerine servet katarken; emekçiler de salgın boyunca fabrikalarda, atölyelerde, iş yerlerinde gerekli önlemler alınmadan dip dibe çalıştırılmak zorunda bırakılarak sermayenin ve iktidarın eliyle salgının ana kurbanı haline getirildi. Şirket sahiplerinin ağızlarından salyalar aktığı gibi salgın boyunca ölmelerine göz yumduğu işçilerin ve ailelerinin kanları da akıyor. Pandeminin sonunda patronlar “mutlu sonu” görebilsin diye teşvikler yağdıran, işçilere 21 günlük ücretli izni bile çok gören AKP iktidarı aşı konusunda da her türlü masraftan kaçınacaktır. Sistemin çarkları sorunsuz şekilde dönsün diye sürecin işçiler ve emekçiler açısından böylesine kötü yönetilmesi ve de aşı çalışmalarının gidişatından, sonuçlarından, tedarik sürecinin bilgisinden halkın mahrum bırakılması, pandemi öncesinde de karşılaştığımız ancak bu sebeplerden daha da alevlenen aşı karşıtlığına neden oldu.
AŞI KARŞITLIĞI BU İŞİN NERESİNDE?
Sağlık alanının piyasanın insafına bırakılması, hak sahibi olan halkın da tercih sahibi “müşterilere” dönüştürülmesi ve sağlık hizmetlerinde kamusal yükümlülüğün bireysel tercihlere indirgenmesi bağışıklama hizmetlerini de fazlasıyla etkilemiştir. Aşı üretiminde tekelleşmeyle birlikte de bağışıklık programları gittikçe genişleyip büyüyen bir ticari faaliyete evirildi. Sağlık alanındaki gericileşme de aslında bu piyasalaşma ile birlikte ilerliyor. Aşı karşıtlığı da bu gericileşmenin ana unsurlarından. Pandemi boyunca iktidar eliyle susturulmaya çalışılan meslek örgütleri üzerindeki baskının da artması bu durumu daha da derinleştirdi. İnsanlığın ortak birikimi olan bilim ve teknolojinin bizlerin yaşamı üzerinden sermayenin kazanç fırsatına dönüştürüldüğünün daha da açığa çıkmasıyla bu güven sarsıldı.
Pandemi öncesinde gördüğümüz aşı karşıtlığıyla aynı köklerden geliyor olsa da bugün karşı karşıya kaldığımız aşı karşıtlığının artma sebebinin kaynaklarından biri de kapitalizmdeki bilimsel çalışmaların halktan kopuk bir şekilde gerçekleşmesinin yarattığı güvensizlikle birlikte iktidarın sürecin tamamında uyguladığı politikalarla yarattığı güvensizlik durumudur. Ancak özellikle belirtmek gerekiyor ki; ilaçlar ve aşılar toplumsal ürünlerdir. Toplumsal bir ürün olmasıyla da aşıyla ilgili alınacak kararlar hepimizi ilgilendirmekte ve hepimizin bu kararlarda söz sahibi olması gerekmektedir.
Bilimsel ilerleme de sadece araştırmadan, yatırımdan veya yenilikten ibaret değildir. İşe halkın da dahil edilmesi, sürecin bilgisinin paylaşılması kilit etkendir. Aşıların günümüzün üretim ilişkileri içerisinde, kapitalist sistemin işleyişine tabi olarak tekeller tarafından üretilip satılıyor olması aşılara karşı olmak için bir gerekçe olmamalıdır. Yapılması gereken de herkesin aşıya ücretsiz, eşit ve yeterli şekilde ulaşabilmesini ve toplumda etkin bir aşılama olmasını talep etmenin yanında bunların gerçekleşmesi için ve burjuvazinin de ateşini körüklediği gericiliğe karşı mücadele etmektir.