San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller
San(a)saryan Hanı bu topraklardaki çalkantılardan payına düşeni fazlasıyla almış, bu toprakların yükünü acısını sırtlanmış ve bedel olarak da adının bir harfini bırakmak zorunda kalmıştır.
Fotoğraf: Oğuz Gemalmaz arşivi/Wikimedia
“Mahsus mahal derler kaldım zindanda
Kalırım kalırım dostlar yandadır
Ölürüm ölürüm kardeş aklım sendedir...
Artar eksilmeyiz, zindanlarında”
Yukarıdaki dizeler Ruhi Su’nun “Mahsus Mahal” adıyla var ettiği nihavent türkünün ilk dörtlüğüdür. Harflerin sözcüklere, sözcüklerin dizelere, dizelerin bir çığlığa evrildiği yer, yani o “Mahsus Mahal”, San(a)saryan Hanı’nın bir hücresidir. Bu hücre işkence gören tutukluların doktor muayenesine getirildiği odanın hemen yanı başındadır. Ruhi Su’nun kulağına muayene odasından bir kadın sesi gelir, “Kanamam var, kolumu kaldıramıyorum” der kadın. Bu ses sevdiceği, canı, ciğeri Sıdıka’nın sesidir.
Ruhi Su 1912 yılında Van’da doğar. Zeynep Oral’ın 1984’te Milliyet Sanat’taki satırlarına kulak verirsek; “Mehmet Ruhi Su Ermeni ana babadan doğmuş, Ermeniliği de zavallı anası babası da 1915’te Van’da kırılmış, toprak altına girmiş, bir nüfus memurunun deftere işlediği Abdullah ve Huri adlarını ana baba bilmiş, yetimhanelerde büyümüş bir gariptir”. Oğlu Ilgın Ruhi Su’nun sesine kulak verirsek; “Babamın 1912'de Van’da doğması, öksüzler yurdundan gelmesi, bugüne kadar hiçbir akrabasının çıkmaması düşünüldüğünde Ermeni olma ihtimali hayli yüksek olduğunu söylenebilir” demiştir.
Ruhi Su ve Sıdıka Su; 26 Ekim 1951 günü polis kayıtlarında 'kesik saçlı bayan' olarak geçen Sevim Tarı’nın gözaltına alınarak San(a)saryan Hanı’na götürülmesi ile başlayan 1951 TKP Tevkifatı sonrası tutuklanan 187 kişiden ikisidir. Ruhi ve Sıdıka Su; San(a)saryan Hanı’nın 1935 yılından sonra Emniyet Müdürlüğü olmasının ardından işkence tezgahlarından geçen ne ilk ne de son kişilerdir. Türkiye siyasi ve edebiyat tarihinde kanlı bir “mahal” olan San(a)saryan Hanı’nın tabutluk ve işkence tezgahlarına Nihal Atsız’dan Alparslan Türkeş’e, Nâzım Hikmet’ten Vedat Türkali’ye, Mihri Belli’den Sabahattin Ali’ye, Aziz Nesin’den Ece Ayhan’a, Enver Gökçe’den Ahmed Arif’e, Deniz Gezmiş’ten Cihan Alptekin’e yüzlerce, binlerce insanın kanı damlamıştır.
Peki duvarlarına işkencenin ko(r)kusunun sindiği, koridorlarında çığlıkların bir hayalet gibi dolaştığı yıkılası San(a)saryan Hanı ne zaman ve neden inşa edilmiştir? San(a)saryan Hanı 1895 yılında Mıgırdiç Sanasaryan tarafından mimar Hovsep Aznavur’a yaptırılmıştır. Sirkeci’de, Hamidiye Caddesi üzerinde, Mimar Kemalettin Sokak’a cepheli, biri bodrum olmak üzere altı katlı, iç avlulu bu taş binanın adı da aslında Sanasaryan Hanı’dır. Belki de Sanasaryan Hanı yaşadığı onca acıya dayanamayarak gözünden akıttığı yaşların birine adının bir harfini kaptırarak Sansaryan olarak anılmaya başlamıştır.
Sabahattin Ali’nin 26 Kasım 1945 tarihinde 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesine yaptığı suç duyurusu için yazdığı dilekçede; San(a)saryan Hanı’nın tapu kayıtlarında yer almayan özelliklerini kaleme almıştır. Bu dilekçeden San(a)saryan Hanı’nda 35 hücre olduğunu, bu hücrelerden sadece 6 tanesinde küçük pencere olduğunu, diğerlerinin hava almadığını, 19 ve 20 No’lu hücrelerin ünlü tabutluklar olduğunu ve bu tabutlukların eninin 60 santimetre, derinliğinin 40 santimetre ve yüksekliğinin de 180 santimetre olduğunu öğreniyoruz.
Mıgirdiç Sanasaryan 1818 Tiflis doğumlu bir Ermeni’dir. Babası Sarkis Sanasaryan Ruhi Su gibi Van Ermenilerindendir. Sanasaryan, 1881’de Erzurum’da yetim Ermeni çocuklarının eğitimine katkıda bulunmak amacıyla bir okul yaptırır. Alman eğitim sistemini model alan bu okul 1915 yılına kadar 1000’den fazla mezun verir.
Bu okul Osmanlı Hükümeti tarafından 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan resmi adıyla “Sevk ve İskan Kanunu” yani “Tehcir Kanunu” sonrası yaşanan “Meds Yeghern/Büyük Felaket” sonrası kapatılmış ve binaya Hükümet tarafından el konulmuştur. Bugün Erzurum Millî Mücadele ve Kongre Müzesi olarak hizmet veren bu bina aynı zamanda 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’nin toplandığı yerdi. İşte Sirkeci’deki San(a)saryan Hanı bu okula gelir yaratması için yaptırılmıştır. Bekleneceği gibi 1915 sonrası San(a)saryan Hanı da kendi payına düşeni alarak Osmanlı Hükümeti’nin “himayesine” geçmiştir.
San(a)saryan Hanı bu topraklardaki çalkantılardan payına düşeni fazlasıyla almış, bu toprakların yükünü acısını sırtlanmış ve bedel olarak da adının bir harfini bırakmak zorunda kalmıştır. Yapılışının üzerinden 125 yıl geçen Han bu sene yapılan bir ihale ile varlığını beş yıldızlı bir otel olarak sürdüreceğe benziyor. Duvarlarına işkence ko(r)kusunun sindiği, koridorlarında çığlıkların bir hayalet gibi kol gezdiği bu Han konaklayacak olan müşterilerine huzur verir mi bilmiyorum.
Ama enseyi karartmamak gerek, çünkü bu “Mahsus Mahal”in koridorlarında hıncın, öfkenin, isyanın sesi de yankılanmış halen de yankılanmakta ve tok bir sesle çığlık olup umudu gelen güne taşımaktadır.
“Dirliğim düzenim dermanım canım
Solum sol tarafım imanım dinim
Benim beyaz unum ak güvercinim, aman
Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir, gelen gündedir.”
Meraklısı için not: San(a)saryan Hanı ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20