“Kömür yerine ücretsiz elektrik” davasında yürütmeyi durdurma reddedildi
Kömür dağıtımının durdurulması ve bunun yerine yoksul halka ücretsiz elektrik verilmesi talebiyle açılan davada yürütmeyi durdurma talebi reddedildi.
Fotoğraf: a_roesler/Pixabay
Kış aylarında hava kirliliğinin başlıca nedenlerinden kömür dağıtımının durdurulması ve bunun yerine yoksul halka ücretsiz elektrik verilmesi talebiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde Aile Bakanlığı’na açılan davada yürütmeyi durdurma talebi reddedildi. Yeniden yürütmeyi durdurma talebinde bulunan Av. İsmail Hakkı Atal, itirazında Covid 19 vakalarında hava kirliliğinin önemli bir etken olduğuna dikkat çekti.
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, 24 Mart’ta açtığı davada kömür dağıtımı durdurulmadığı takdirde bunun halk sağlığı için bir felaket olabileceği belirtilerek yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştu. Mahkeme’nin yürütmeyi durdurma talebini reddetmesi üzerine Atal, Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanlığına yeniden yürütmeyi durdurma talebinde bulunuldu.
HAVA KİRLİLİĞİNİN COVİD 19’A ETKİSİ DAVADA YER ALACAK
Bakanlığın hiçbir somut bilgi, veri ve bilimsel delile dayandırılmayan cevap ve dilekçeler verdiğine dikkat çeken Atal, hava kirliliğinin kanser başta olmak üzere ölüme kadar götüren birçok hastalığa yol açtığını hatırlatarak şunları söyledi:
“Dünya Sağlık Örgütü’nün 10 mikron Partikül madde için sağlığa zararlı günlük ortalama sınır değeri metre küpte 50 mikrogram olarak belirlenmiş. Ancak ülkemizde DSÖ ve Ulusal sınır değerlerini aşarak insan öldüren hava kirliliği değerleri gözlemleniyor. Dosya kapsamındaki Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hava kalitesi ölçüm istasyonlarında bu değer Çarşamba gecesi saat 21.00'de Ankara Siteler için metreküpte 889,8 Mikrogram, Bursa İnegöl için 260,8 mgr. Ağrı-Patnos için 298,6 mgr , Kayseri için 312,8 mgr., Düzce için 729,6 mgr. olarak gerçekleşti. Hava kirliliğinin kanser başta olmak üzere ölüme kadar götüren bir çok hastalığa yol açmasının yanı sıra Coronavirus vakalarını ve ölüm sayılarını en çok arttıran sebepler arasında partikül maddeler olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar var. Buna rağmen davalı Bakanlıklar, soyut bir ‘Teyide muhtaç’ ‘Sağlık sorunları yarattığı hususlarının somut delillerle kanıtlanamadığı’ gibi havada kalan ve dosya kapsamındaki somut veriler ve delillerle örtüşmeyen, hiçbir somut bilgi, veri ve bilimsel delile dayandıramadıkları cevap dilekçeleri sunmuşlardır."
“İTALYA’NIN SANAYİ BÖLGESİNDE ÖLÜM ORANI DAHA YÜKSEK”
Atal’ın paylaştığı bilimsel araştırmaların bazıları şu şekilde,
“İtalya ve Çin'deki hava kirliliği datalarıyla Coronavirüs vakalarını karşılaştıran çalışma partikul madde ( PM ), karbonmonoksit (CO) ve nitrojen dioksit (NO2 ) kirliliğinin olduğu yerlerde de Coronavirüs vaka sayısının yüksek olduğunu ve bu kirleticilerin virus yayılımını arttırdığını gösterdi. Yine İtalya'da fabrikaların olduğu endüstrileşmiş kuzeyde Covid-19 ölüm oranı yüzde 12 iken , İtalya'nın geri kalanında yüzde 4,5 olduğu ortaya çıktı. ABD'de Harvard üniversitesi kömür kullanımının neden olduğu 2,5 mikron partikül madde kirliliğinde 1 mikrogram artışın Covid -19 ölümlerinde yüzde 8 artışa neden olduğunu belirledi. Hollanda'da 355 yerleşim yerinde yapılan çalışmada 2,5 mikron PM 'de yüzde 20 artışın , Covid vakalarında yüzde 100 artışa neden olduğu tespit edildi”
Atal’ın paylaştığı çalışmalardan birisi www.sciencedirect.com’da yayınlanan hava kirliliği ile akut solunum sıkıntısı sendromunun gelişimi ve nihayetinde ölüm arasındaki olası bağlantıyı analiz ediyor. İtalya’nın kuzeyinde, Avrupa'nın en kirli bölgelerinden olan Lombardiya ve Emilia Romagna’da Coronavirüs’e bağlı ölümlerde dünyadaki en yüksek oran gözlemlenmiş. Çalışma yüksek düzeyde kirletici içeren bir bölgede yaşayan insanların kronik solunum rahatsızlıkları geliştirmeye daha yatkın olduklarına dikkat çekiyor. Hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın, genç ve sağlıklı deneklerde bile kronik inflamasyona neden olduğunun da belirtildiği araştırmada Kuzey İtalya'daki yüksek düzeydeki kirliliğin, o bölgede kaydedilen yüksek ölümcüllük düzeyinin ek bir katsayısı olarak görülmesi gerektiği sonucuna varıldığı belirtiliyor.(Adana/EVRENSEL)