Asgari değil insanca bir yaşam için
Asgari ücret kapitalistlerin işçilere altın tepside sundukları bir hediye değil, işçi sınıfının mücadelesinin bir kazanımıdır.
Fotoğraflar: AA | Kolaj: Evrensel
Asgari ücret, her sene olduğu gibi bu sene de işçilerin %40’nın yani 7 milyondan fazla işçinin ve gencin yaşamında belirleyici olacak, kuşkusuz. Pandeminin ve derinleşen krizin etkileriyle geçim şartlarının giderek ağırlaştığı bir dönemde, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenecek olan temel bir ücret politikası olarak gençliğin yaşamında da kritik bir öneme sahip. Çünkü bugün zorunlu yaşamsal faaliyetlerimizi devam ettirebilmekten, yaşadığımız hayatla istediğimiz hayat arasındaki sınırların çizilmesine temel ücretlendirme politikasının ağırlığı en belirleyici rolü oynuyor.
Asgari ücret genellikle bir işçinin bir sonraki iş gününde iş yerine gelebilmesi ve üretime devam edebilmesi için gerekli en asgari koşulların karşılanmasına denk düşer. Ancak, bugün asgari ücretin açlık sınırının altında bir sayıya tekabül etmesinden de gördüğümüz gibi asgari ihtiyaçlardan işçilerin anladığıyla asgari ücreti belirleyen tarafların anladığı farklıdır. Dolayısıyla “Asgari ücret nedir?” gibi bir sorunun cevabı asgari ücretle geçinmek zorunda olanlarla asgari ücreti en düşük pozisyona sabitleyerek sömürüyü derinleştirenler açısından farklı cevaplara denk düşer.
NEDEN HERKESİN HAYATINDA BELİRLEYİCİ BİR ETMEN?
Asgari Ücret Tespit Komisyonu (AÜTK) 15 kişiden oluşan bir komisyon olarak, 5’i patronlar 5’i hükümet, diğer 5’i ise Türk- İş Sendikası tarafından seçilerek belirlenir. Devletle toplumun arasında imzalanan ve ülkedeki en büyük toplu sözleşme olarak değerlendirilebilecek asgari ücret, bu niteliği sebebiyle sadece asgari ücretlileri değil aksine tüm toplumsal kesimleri ilgilendirir. Sosyal güvenlik primlerinden tutalım da işsizlik ödeneklerinin belirlenmesine, emekli aylıklarından tutalım da tüm ücretlendirmelerin alt ve üst sınırlarının belirmesine kadar bir ülkedeki bütün ücretli çalışanların aldıkları ücretler asgari ücret düzeyine göre belirlenir. Bu yüzden sadece asgari ücretle çalışan işçilerin değil, önümüzdeki dönemde toplu sözleşme görüşmeleri yapacak olan farklı işkollarından sendikalı işçilerin, okurken çalışmak zorunda olan üniversitelilerin, staj ücreti asgari ücret üzerinden hesaplanan meslek liselilerin yaşam koşullarını doğrudan etkiler.
Temel ücretlendirme politikasının belirlenmesi, asgari ücrete doğrudan tabii olan işçi ve emekçi kesimlerin yaşadığı koşulların belirlenmesindeki en birincil etmendir. Yaşam koşullarının, patronlar ve devlet düzeyindeki temsiliyetleri olan “iktidarın”, çalışan kesimlerin emeklerinin karşılığını en düşük düzeyde sabitleme eğilimindedir. Bu eğilim, doğrudan asgari ücretle çalışmayan kesimler için de bu temel ücretlendirme politikası doğrultusunda diğer ücretlerin belirlenmesini de sağlar.
Asgari ücret komisyonuna bakıldığında ilk göze çarpan temsilcilerin devlet ayağını oluşturan Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı’nın, işveren sendikasının ve örgütlülüğü en yüksek sendika (bugün açısından Türk-İş) eliyle belirlenmesinin toplam işçi ve emekçi sınıfları temsil etme ve onların çıkarlarına göre hareket etme açısından eksikliğidir. Komisyondaki bileşenler işçi sınıfının iradesini ve inisiyatifini yansıtmaması, onun yaşam koşulları üzerindeki tayin edici rolünün göz ardı edilerek belirleneceğinin açık ilanıdır.
NASIL BİR KAZANIMDIR?
İşçiler bir sınıf olarak hareket etmeyi başardığı ölçüde çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirebilmiş, ekonomik ve demokratik birçok kazanım elde etmiştir. Asgari ücret de kapitalistlerin işçilere altın tepside sundukları bir hediye değil, işçi sınıfının mücadelesinin Zelanda’da ortaya çıkan asgari ücret hakkı, 20 yüzyılda Avrupa’da yaygınlaşmış ve 1974 yılında da bir sonucu olarak tarihsel olarak kazanılmış bir haktır. İlk olarak Avustralya ve Yeni Zelanda da yasal bir hak olarak yürürlüğe konmuştur.
NEDEN BU KAZANIMIN KORUNMASI VE İLERLETİLMESİ GEREKİR?
4 milyar 39 milyon 453 bin Cumhurbaşkanlığı bütçesinin belirlenebileceği bir imkanı yaratan koşulların, toplumun en geniş kesimlerini içerisinde yaşanılması mümkün olmayan bir hayata tabi kılmaya yönelik girişimleri yarattığı görmek gerekir. Sabancı Holding’in devlete olan borçlarının yüzde 92.8’i, Cengiz Holding’in 422 milyon liralık borcunun tamamı, Akbank’ın 93 milyonluk borcunun yüzde 95.9’u, Turkcell’in 450 milyonluk borcunun yüzde 94.7’si silinebildiği koşulların karşısında işçi ve emekçi sınıfın gıda harcamalarının %57 oranında arttığı bir gerçeklikle aynı zeminde var olabiliyorsa bu çelişkili durumunun kendisini görmek gerekir. Bu çelişkiler bütünü ancak patronların devlet düzeyinde örgütlü olduğu kapitalist üretim biçiminde kendisini var etmeye devam eder. Oysa işçi ve emekçilerinin geçmişten getirdikleri deneyimleri, sistemin dayattığı bu çelişkiler ve kötü yaşam koşulları karşısında bir dolu kazanımla doludur. Asgari ücret de işçi ve emekçilerin sabit bir ücreti yasal olarak korumaya alma yoluyla devlete ve patronlara dayatmasının bir sonucudur. Bugün gerek tespit komisyonu altında toplanan tarafların, devlet ve patronlar, işçilerin her türlü kazanılmış hakkına saldırmaları ve ekonomik krizin yükünü işçi ve emekçi kesimlere ödetmeyi hedefe almaları; bunun karşısında ise işçi ve emekçi kesimlerin iradesini yok sayan ve patronlar karşısında işçilerin sınıfsal iradesini ortaya koymakta “utangaç” davranan sendika temsilcilerden oluşması bu kazanımın niteliğine ve korunmasına gölge düşürür.
“Kuşkusuz konfederasyonların ya da bağlı sendikalarının emek mücadelesinin talepleriyle ilgili araştırmalar yapmaları, bunların yaygınlaştırılıp akademide, emek mücadelesi içinde tartışmaya açmaları önemlidir. Ama bu araştırmalar, işçileri ve genel kamuoyunu aydınlatmayla sınırlı kaldığında sendikalar herhangi bir “sivil toplum kuruluşu” olmanın ötesine geçmemiş olurlar. Çünkü sendikalar, ancak sendikal eylemin, sendikal mücadelenin merkezleri olarak, taleplerin elde edilmesi mücadelesinin örgütleri olarak hareket ettikleri ölçüde sendika olmayı hak etmenin alanına geçmiş olurlar. Unutmayalım ki, son torba yasadan emeklilik hakkının gaspına ve kıdem tazminatı ve emeklilik hakkının fiilen ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler işçilerin kitlesel tepkileriyle geri çekilmek zorunda kalmıştı. Asgari ücretin insanca yaşanacak bir seviyeye gelmesi de bürokratların görüşme odalarında değil, işçi ve emekçilerin birleşik mücadelelerinde mümkün hale gelebilir.”*
* https://www.evrensel.net/yazi/87682/asgari-ucrette-50-yillik-oyun-bu-yil-da-mi-oynanacak