10 Aralık 2020 09:11

TTB: Pandemiyle mücadele, temel insan hakları gözetilerek yapılmalı

Türk Tabipleri Birliği, 10 Aralık İnsan Hakları Gününde temel insan haklarını hatırlattı, pandemi mücadelesinin de bu kapsamda yürütülmesinin gerekliliğini vurguladı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dünya genelinde (9 Aralık itibariyle) resmi açıklamalara göre 1 milyon 481 bin 869, Türkiye’de ise 15 bin 314 insanın yaşamını yitirdi. Kovid-19 salgını gölgesi altında 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nün karşılandığını belirten Türk Tabipleri Birliği (TTB), pandemi mücadelesinin temel insan hakları gözetilerek yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

"Bu anma 72 yıl sonra bile en temel hakların dahi çiğnendiği bir dünyada yaşadığımızı hatırlatıyor" diyen TTB, "Kovid-19 pandemisi her ne kadar viral bir salgın olarak başlamışsa da ortaya çıkartan koşullar ve sonraki süreçler değerlendirildiğinde ekolojik kriz ile birlikte ortaya çıkan ve ekonomik kriz nedeniyle ağır sonuçlara neden olan, insan eliyle oluşturulan bir felaket olarak değerlendirilmeli ve bu çerçevede bir tutum almanın zorunlu olduğu görülmelidir” diye belirtti.

“SAĞLIĞI META KABUL EDEN ANLAYIŞLA PANDEMİYE KARŞI MÜCADELE ETMEK İMKANSIZ”

Sağlığı alınıp satılan bir meta kabul eden ve sağlık hizmetini serbest piyasa kurallarına terk eden kapitalist sağlık anlayışıyla, pandemiye karşı mücadele etmenin imkansız olduğu vurgulanan açıklamada “Koruyucu sağlık hizmetlerinin asgariye indirildiği, sağlığın piyasa kurallarına kurban edildiği bir dünyada COVID-19 etkeni virüs insanların hayatını kabusa çevirmeyi başarmıştır. Bir yandan da otoriter yönetimlerin antidemokratik baskılarını artırmak ve meşrulaştırmak için COVID-19 salgınını bir fırsat olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Bunun en büyük göstergesi İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle yönetilen ve salgın adı altında uygulanan yasakların bilimsellikten uzak mantığı ve pratik uygulamalarıdır” denildi.

“YASAKLAR PANDEMİYLE İLGİLİ OLMAKTAN ÇOK HÜKÜMETİN ÇIKARLARINA GÖRE ŞEKİLLENMİŞTİR”

Salgını önleme adı altında uygulanan yasakların otoriter yönetimlerin tercihine göre değiştiği vurgulanan açıklamada, “Ülkemizde iktidar muhalefet ve demokratik kitle örgütlerinin her türlü etkinliği salgın gerekçesiyle yasaklanırken, iktidara yakın kuruluşların etkinlikleri fiziksel mesafe kuralları gözetilmeden gerçekleşmektedir. Hükümetin kendi etkinliklerinde kurala uyulmadığını gösteren onlarca etkinlik kamuoyunca bilinmektedir. Bu da toplumsal bulaşın artmasına, salgının daha çok yayılmasına yol açmıştır. Türkiye’de resmi olarak ilk vakanın görüldüğü 11 Mart 2020 tarihi sonrasında Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla yürütülen yasaklar pandemiyle ilgili olmaktan çok hükümetin çıkarlarına göre şekillenmiştir. AVM’lerin erken açılışı, işyerlerinin açık oluşu, iktidar partisinin kongreleri ve mitingleri, turizm sezonunda kaldırılan yasaklar, Ayasofya açılışı gibi onlarca etkinlik, düğün ve dini etkinliklerin sınırlı yapılması da bunlara örnektir. Kamuoyu her gün bu tarz salgını hiçe sayan etkinliklere tanık olmaktadır” dedi.

“PANDEMİDE YASAKÇI ANLAYIŞ DEVREYE KONULDU”

Pandemide epidemiyolojik bilimsel kuralları esas alan uygulamalar yerine yasakçı anlayışın devreye konulduğu ifade edilen açıklamada şöyle denildi: “Polisiye tedbirlerle, ceza kesme uygulamalarıyla, bireyler haklarından yoksun bırakılmaktadır. Muhalefetin pandemi kurallarına uygun eylemleri dahi, kolluk güçleri tarafından pandemi kuralları hiçe sayılarak engellenmekte, işkenceye varan ciddi hak ihlallerine sahne olmaktadır.”

“CEZAEVLERİNDE DE PANDEMİ FIRSATA ÇEVRİLDİ”

Dünya genelinde cezaevleri pandemi koşullarında boşaltılırken Türkiye’de iktidarın cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere karşı otoriter uygulamalar için pandemiyi fırsata çevirdiğini ve anti-demokratik uygulamaları arttırdığını ifade eden TTB, "Hükümet sadece mafya suçlarından cezaevlerinde tutuklu olanları salıvermiş ancak ifade özgürlüğünü hiçe sayarak muhalifleri pandemiye rağmen cezaevinde tutmuştur” dedi.

“HÜKÜMET BİLGİLENME HAKKINI DA İHLAL ETMİŞTİR”

Hükümetin pandemi ile ilgili yurttaşların en temel insan hakkı olan bilgilenme hakkını da ihlal ettiği bildirilen açıklamada, “Uzun zaman pandemiyle ilgili veriler saklanmış, bilim dışı bir hasta-vaka ayrımı yapılmış, pandemiyle mücadelede gerçek dışı bir başarı hikâyesi defalarca dillendirilmiştir. Yaratılan başarı algısı toplumda rehavete yol açarak salgının yayılmasında bir etken olmuştur.  Ancak mızrak çuvala sığmamış gerçekler ortaya çıkınca insanların en temel haklarından biri olan doğru bilgilenme hakkının ihlal edildiği görülmüştür” ifadelerine yer verildi.

“SALGIN, YANLIŞ PANDEMİ YÖNETİM ANLAYIŞI İLE FELAKETE EVRİLMİŞTİR”

Salgın döneminde, sağlık çalışanlarının da en fazla etkilenen kesim olduğu belirtilerek, pandemiye karşı hükümetin yanlış uygulamalarını teşhir eden başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere tüm örgütlerin hükümet tarafından hedef tahtasına koyulduğu ve bu nedenle Kovid-19'un salgın olmaktan çıkıp yanlış pandemi yönetim anlayışı nedeniyle insan eliyle oluşturulan bir felakete evrildiği dile getirildi.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin bu dönem daha da anlam kazandığının altı çizilen açıklamada, “Bu bağlamda 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde temel insan haklarını bir kez daha hatırlatarak, pandemi mücadelesinin de bu kapsamda yürütülmesinin gereğini hükümete hatırlatıyor, yaşama adanmış bir mesleğin mensupları, hekimler olarak, yaşanan her türlü insan hakkı ihlalinin karşısında olduğumuzu bildiriyor, insan hakları ihlallerinin son bulduğu, insan haklarına dayalı ortak yaşam koşullarının oluşmasına dair çabamızı ve ısrarımızı yineliyoruz” denildi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır muhabirimiz Fırat Topal tehdit edildi

SONRAKİ HABER

Fethiye Devlet Hastanesinde bir sağlık işçisi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa