11 Aralık 2020 23:14

Angarya Bakanlığa, kâr Çevre Ajansına

12 maddesi Meclisten geçen Çevre Ajansı yasasını İklim Uzmanı Önder Algedik değerlendirdi: “Para getiren konular Çevre Bakanlığından çıkartılıp ajansa verilecek. Cebimizden 10 milyar lira çıkacak."

Fotoğraf, Önder Algedik'in kişisel arşivinden alınmıştır

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Çevre Ajansının kurulmasına ilişkin Meclis görüşmeleri devam ediyor. Şimdiye kadar ilgili yasanın 12 maddesi geçti. Depozito uygulaması, doğanın korunması gibi iddialarla gündeme getirilen yasayı gazetemize değerlendiren Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, Çevre Ajansının önemli tehlikeler barındırdığına dikkat çekti. Çevre Ajansının şehir hastaneleri, paralı köprüler gibi kamu-özel ortaklığı olacağını söyleyen Algedik, “Bu ihaleyi kim alıyorsa atık politikamız o şirketin altında olacak. Bütün atık sektörü, bütün belediyeler, bütün halk bu işte çalışacak, Çevre Bakanlığı da bu işin düzenlemesi konusunda Türkiye Çevre Ajansının işlerini halleden bir kurum haline dönüşecek” dedi. Para getiren konular Çevre Bakanlığından çıkartılıp Ajansa devredilirken, para etmeyen atıklar ise yakılacak ya da doğada kalacak. Sonuç olarak halkın cebinden en az 10 milyar lira daha şirketlere aktarılacak.

‘YASA, ÇEVRE KONUSUNDA YENİ BİR REJİMİN HABERCİSİ’

Türkiye Çevre Ajansı nedir? Meclisten geçirmeye çalıştıkları yasa ile ne gibi düzenlemeler yapmak istiyorlar.  

Türkiye Çevre Ajansı dediğimiz şey genelde içerisinde gerekçesi ve çatısı atıklar ve özelde depozito meselesi olan ama içinde çevre ile ilgili ÇED gibi, bisiklet yoları üstünden yeni bir inşaat rantı yaratmak gibi bazı alt düzenlemeleri de barındıran bir temel kanun, esas kanun. Bir anlamıyla Çevre Bakanlığına paralel bir şekilde bazı özellikleri, ki bunlar para getiren konular, Çevre Bakanlığından çıkartıp Türkiye Çevre Ajansı üzerinden kurgulamaya çalışıyorlar. Ama bu kurgulamanın ne olduğu işin asıl boyutu, çevre konusunda yeni bir rejimin habercisi olan önemli bir tartışma olduğunu düşünüyorum.

‘DEPOZİTONUN HAYATIMIZA GİRMESİNİ GECİKTİRDİ’

Hükümet Çevre Ajansıyla “Depozito uygulamasını zorunlu hale getiriyoruz, çevreyi kirletenlere cezaları artırıyoruz” diyor. 2022 yılından itibaren içecek ambalajlarında depozito uygulaması başlayacak. Yani iddia edilen içecek ambalajlarından para kazanacağımız.Hükümet 2019 yılında başlayacak olan depozito uygulamasını 2018 yılının poşet düzenlemesiyle öldürdü. Bu sayede depozitonun hayatımıza girmesini geciktirdi. Ve şu an bizim 2020 yılında depozito uygulamasına geçilmesini beklememiz isteniyor. Bu da mümkün değil. AKP şimdiye kadar verdiği sözlerin hiçbirini hayata geçirmedi.

ÇEVRE AJANSI YOLCU GARANTİLİ KÖPRÜLER, HAVALİMANLARI GİBİ İŞLETİLECEK

Peki ambalajlardan para alınması kötü bir şey mi?

Aslında Türkiye Çevre Ajansının ne iş yaptığını anladığımız zaman kötü bir şey. Çünkü Türkiye Çevre Ajansı basit bir depozito sistemi değil. Türkiye Çevre Ajansı depozito sistemine kayıt olmak için bütün şirketlerden para toplayacak. Bütün ürünlerden para toplayacak, kamu özel ortaklığı olan bir iş modeli. Ne demek bu? Nasıl devlet hastanelerini öldürüp şehir hastaneleri üzerinden hasta garantili şehir hastaneleri, yolcu garantili köprüler, havalimanları yapılıyorsa bu da depozito gelirli bir işlem olacağı için, depozito parası verip maliyetleri karşılayıp, depozito yapılacağı gibi bir durum beklemek çok akıl kârı değil. Hükümet depozito hiç çalışmasa bile kâr elde edebileceği sektörden bahsediyor. Bu ne kadar büyük bir sektör örnek verelim, bizim poşetlerimiz 2018’den önce şirketlere 50 milyon TL’lik bir maliyetti. Fakat bu poşet düzenlemesiyle birlikte şirketler 50 milyon TL’lik maliyetten kurtuldular, üstüne devletle bölüştükleri 400 milyon TL’lik bir yeni gelir elde ettiler halkın üzerinden. O 25 kuruşluk poşetlerden biz 400 milyon TL’lik bir sömürgeye döndük. Bu depozito meselesinde ise 50 kuruşluk depozitolardan toplam 10 milyar TL’lik ekonomiye geçeceğiz. Ve bu 10 milyar TL öyle de böyle de halkın cebinden çıkacak. Bu ihaleyi kim alıyorsa şehir hastaneleri gibi, 3. havalimanı gibi kim alıyorsa bizim atık politikamız o şirketin altında olacak. Bütün atık sektörü, bütün belediyeler, bütün halk bu işte çalışacak, Çevre Bakanlığı da bu işin düzenlemesi konusunda Türkiye Çevre Ajansının işlerini halleden bir kurum haline dönüşecek.

Çevre Ajansının Bakanlığa paralel bir yapı olduğu söyleniyor. Nasıl bir yapısı var? Bu yapı nasıl denetlenecek?

Bu yapının denetlenme meselesi, tabi denetlenecek bir şekilde ama bu denetlemenin ne kadar altının boşaltıldığının tartışmaya gerek yok. Zayıflatan bir denetleme sürecinin bu ülkede olduğunu biliyoruz ve Çevre Bakanlığını ne kadar denetlediğimiz ortadayken Çevre Bakanlığına tabi bir yapının ne kadar denetlenebileceği ayrı bir tartışma konusu.

çöp konteynerleri

YAKAMADIKLARI KALİTELİ ÇÖPLER ÇEVRE AJANSININ YENİ GELİR KAPISI OLACAK

Meclisten yeni geçen Elektrik Piyasası Kanunu ile bir ilgisi var mı?

Vatandaş açısından var. Kâr elde edilebilen, dönüştürülebilen depozitolu ürünler Türkiye Çevre Ajansının yeni ekonomik modelinin sermayesi olurken, kâr elde edemeyen, dönüşemeyen atıklar çöpler Elektrik Piyasası Kanunu’ndaki düzenleme ile büyük tesisler yenilenebilir enerji desteği alacak. Baktığınız zaman çok ikiyüzlü, dünyada olmayan bir şey. Çöp yakmak yenilenebilir enerji sayılacak, yakamadıkları kaliteli çöplerse Türkiye Çevre Ajansının yeni gelir kapısı olacak.

‘HÜKÜMET BOŞ KAĞITLA KANUN VERDİ’

Bağış alacağı söyleniyor, böyle bir kurumun bağış alması doğru mu?

Baktığımız zaman Türkiye Çevre Ajansı, şehir hastaneleri gibi, üçüncü havalimanı gibi bir yapı olduğu için ilginç bir özelliği var. Buradaki bağışın tam adını koymak için daha detay bilmek lazım. Hükümet bu yasayı sunarken hiç detay vermedi. Boş kağıtla kanun verdi. Boş kağıdı tartışıyoruz.

‘KÖTÜ ÇÖPLER ORTADA KALACAK, DOĞA ÇÖP OLACAK’

Bu yasayla kim kazançlı çıkacak? Doğa mı, halk mı, şirketler mi?

Kimlerin kazançlı çıkacağı çok belli. Bu yasayla Türkiye Çevre Ajansı ihalesini alan firma kârlı çıkacak çok açık. Çünkü bu işi Çevre Bakanlığı, Sıfır Atık Vakfı ihale edecek, bu ihale sonucunda işi alan firma Türkiye’nin bu tür işlemlerinden kazançlı çıkacak. Hatta depozito işlerini çalıştırmasa bile bu işi başaracak. Kim ödeyecek bu maliyeti? Tabi ki halk ödeyecek. Çünkü 10 milyar liradan fazla bir maliyet söz konusu. 2040 yılında, bugünün parasıyla 25 milyara çıkıyor bu maliyet. Fakat bu sistem kötü çöplerin ortalıkta kalmasını sağlayacağı için bütün doğa çöp olacak. Doğa ve halk kaybedecek. Birkaç şirket kazançlı çıkacak. Hatta atık şirketleri de bu işten zarar görecekler. Çünkü bu işin taşeronu olup, kötü işler yapan pozisyona düşecek.

Kağıt toplayan mülteci işçi

ATIK İŞÇİLERİNİN ÜZERİNE ZABITALAR SALINACAK

Yasadan, atık işçileri nasıl etkilenecek?

Atık işçilerinin esamesi okunmayacak. Muhtemelen atık işçileri buradaki kârları etkilediği için, üzerlerine zabıtaların salınması gibi bir senaryoyu düşünmek herhalde çok da kötümser olmasa gerek. Bunun çok da detayını bilmiyorum ama böylesi bir düzenlemede kârlı bir atığı kendi bünyesine almak isteyen Türkiye Çevre Ajansı buradan gelir elde etmeye kalkan atık işçilerini affetmez diye düşünüyorum.

HALKI, NE İKTİDAR NE MUHALEFET PARTİLERİ BİLGİLENDİRDİ

Yasaya karşı yeterli muhalefet örgütlendi mi?

Şöyle bir bilgi vereyim. 12 Ekim’de Meclise geliyor kanun tasarısı. 14-15 Ekim’de konuşuluyor. Bu konuşma sırasında atık işçileri ve halka hiçbir bilgi verilmemiş durumda. Ne iktidar ne muhalefet partileri tarafından. 15 Ekim’de komisyondan çıkan taslak teklif 2 Aralık’ta Meclise gelene kadar iki ufak haber dışında haber yapılmıyor. Bu konuda halkı bilgilendiren vekil ve parti sayısı sıfır. Yani yasama konusunda hiç kimsenin bilgisi yok. 2 Aralık öncesi yazmıştım Duvar’daki yazımı. Fakat neden bunu halka haber vermiyorlar, neden halktan saklıyorlar nedenini hiç bilmiyorum. Çünkü yasama faaliyetlerini halktan saklamak ciddi problem. Halk şunu öğrenmek istiyor en basitinden bu kanunla daha az atığım mı olacak? Hayır olmayacak daha çok olacak. Bu kanunla benden ne kadar çok para çıkacak? Yaklaşık 10 milyar TL. Dolayısıyla halkın bu iki sorunun cevabını bulamadığı bir bilgilendirme süreci, hiçbir bilgi verilmemiş olduğunu görüyoruz açıkçası. Dolayısıyla muhalefetin örgütlediği bir şeyin olduğunu söylemek oldukça güç.

YASADA NELER VAR?

“Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair” 35 maddelik kanun teklifinin birinci bölümünde yer alan ilk 12 madde Meclis Genel Kurulunda kabul edildi. Çevre Ajansı, uzmanlar ve muhalefet tarafından denetimden muaflık, fazlaca yetki, kadro ve bütçe alması gerekçesiyle “paralel bakanlık” olarak nitelendiriliyor. Çevre Ajansıyla ilgili çok tartışılan bir başka konu ise, bağış alacak olması. Belediyelere böyle bir yetki verilmezken, “rüşvet benzeri bağışların” yapılmasına Başkent Gaz’ın Kızılay’a yaptığı bağış benzeri vakalar yaşanacak deniyor. Yine “Çevreyi kirleten bir kurum bağış yaptığında ceza kesilmeyecek mi?​” diye soruluyor. Ajans ayrıca Kamu İhale Kanunu’na tabi değil. Bunun da yolsuzluk, kayırmacılık, kamu kaynaklarının keyfi ve verimsiz kullanımı gibi bir dizi soruna neden olacağı söyleniyor. Yasa, ulusal ölçekte depozito yönetimi ve işletilmesi, elektrikli scooter kullanımıyla ilgili kurallar, yerel yönetimlere bisiklet yolları, elektrikli şarj istasyonları yapma görevi ve atık su altyapı yönetimlerinin kurulabilmesi gibi düzenlemeler de içeriyor. Teklifle ayrıca belediyelerin otoparklardan elde ettikleri gelirlerin büyükşehir belediyesine aktarılması kuralını da kaldırıyor. Ajansın yönetimi, 7 yönetim kurulu üyesi, 11 danışma kurulu üyesi, 1 başkan ve 2 yardımcıdan oluşacak. Başkanının maaşının 15 bin lira olacağı öngörülüyor.

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan AB'nin ek yaptırım kararını değerlendirdi: Martta da bir şey çıkmaz

SONRAKİ HABER

Çorum'da direnişteki Ekmekçioğulları Metal işçilerine kağıt işçileri destek verdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa