11 Aralık 2020 12:39

Doç. Dr. Özlem Kaygusuz: AB içindeki farklılık Türkiye’nin kazanımı değil

Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Dr. Kaygusuz: İki yıldır Türkiye-AB ilişkileri önce göç sorunu yönetimi, daha sonra Doğu Akdeniz krizi çerçevesine adeta sıkışmış durumda.

Özlem Kaygusuz | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

AB zirvesinden çıkan kararları konuştuğumuz Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin 2016’dan bu yana çok ciddi bir uzaklaşma içinde olduğunu ifade etti. “Son iki yıldır da ilişkilerin neredeyse tek gündem maddesi haline gelen çeşitli yaptırım olasılıkları nedeniyle uzaklaşmadan çok gerilim diyebileceğimiz aşamaya geçildiğini söyleyebiliriz” diyen Kaygusuz, “Öyle ki Türkiye, birçok AB üyesi ile NATO çerçevesinde askeri müttefiklik; birlik çerçevesinde de GB ortaklığının yanı sıra, geniş çaplı ekonomik ve finansal ilişkileri olan bir ülke olmasına rağmen, siyasal düzlemdeki ilişkileri çok geriledi. Son iki yıldır Türkiye-AB ilişkileri önce göç sorunu yönetimi, daha sonra da Doğu Akdeniz krizi çerçevesine adeta sıkışmış durumda” ifadelerini kullandı.

“AB ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA HAREKET EDİYOR”

Son yaptırım kararının 11 Kasım 2019’da çizilen yaptırım çerçevesinin biraz genişletilmiş bir şekli olduğunu söyleyen Kaygusuz, “Türkiye’den yapılan yorumlarda daha sert bir kararın henüz çıkmamış olması, esas olarak AB içindeki görüş ayrılıklarına dayandırılıyor. Ben bu görüşe pek katılmıyorum. AB son iki yıldır Türkiye ile ilişkilerinde çizdiği bir çerçeveyi, üyelerinin çıkarları doğrultusunda kademe kademe arttırarak uyguluyor ve uygulamaya da devam edecek. AB içinde Türkiye ile ilişkiler konusunda büyük bir görüş farklılığından ziyade, Almanya, İtalya, İspanya gibi üye ülkelerin Türkiye ile ticari ve finansal ilişkileri nedeniyle içinde bulundukları bir kırılganlık farklılığı var. AB içinde kimse ‘Türkiye Doğu Akdeniz’de haklıdır’ demiyor; ‘Türkiye’ye haksızlık ediliyor’ demiyor ya da ‘İsrail gazı Türkiye üzerinden taşınsın’ demiyor. Daha çok göç sorunu ve ticari/ finansal bağlar nedeniyle sert adım atılmasın diye düşünen üyeler var. Dolayısıyla AB içindeki mevcut farklılığı Türkiye’nin bir kazanımı gibi görmek yanlış olur. Birlik, üyelerinin en az zarar göreceği bir yaptırım çerçevesinde uzlaşmıştır ve bazı adımlar atılmazsa bu çerçeveyi daha da genişletecektir. Bunu da yine bu kararda açıkça görüyoruz: Konsey, Komisyon ve Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliğine, Birlik ile Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin durumu ve en geç mart 2021’de yapılacak olan AB Konseyinde değerlendirilmek üzere, bundan sonrasına ilişkin seçeneklerle ilgili bir rapor hazırlaması görevini veriyor. Bu ne demek? Şu anda daha sert yaptırımlar uygulanamamasına neden olan bazı üye ülkelerin, özellikle Türkiye ile finansal ilişkilerinin durumu belirlenecek ve onlara birtakım garantiler sağlanmaya çalışılacak” dedi. AB’nin kendisi açısından gerçekçi bir yol çizdiğini savunan Kaygusuz, “Türkiye tarafında ise benzer bir yol haritası olduğunu bize düşündürecek bir açıklama ya da karar göremiyoruz. Bunun sevinilecek ya da sert yaptırım gelmedi diye başarı olarak görülecek bir durum olmadığı söylenebilir. Ancak, genel olarak her iki tarafın da, ilişkilerdeki gerilemeyi durduracak ve sorunların çözümü için işe yarayacak bir perspektifi ortaya koyamadıklarını vurgulamak gerekir” ifadelerini kullandı.

“YAPTIRIMLARI ÇOK AŞACAK BASKI ÇIKABİLİR”

“ABD’de Biden’ın göreve gelmesiyle küresel siyasette yeni bir döneme girileceği ve transatlantik ilişkilerde bir restorasyon döneminin başlayacağı açık” diyen Kaygusuz, “Bu yeni dönem NATO içindeki uyum sorunlarının üzerine gidilmesi ve S-400’leri almış bir Türkiye üzerinde sadece ABD değil; NATO baskısının da artabileceği anlamına geliyor. S-400 meselesinin Trump tarafından idare edilmesi; Kongredeki tepkilerin daha da sertleşmesine neden oldu ve aslında Türkiye için iyi olmadı. Bu çerçevede AB’nin daha sert bir yaptırım kararını mart ayındaki zirveye bırakması ve ABD ile birlikte uyum içinde davranacaklarını belirtmesi Türkiye-Batı ilişkilerinde çok daha kapsamlı sorgulamaların başlayacağını düşündürüyor. ABD’nin S-400 çerçevesindeki ya da Halkbank davasıyla ilgili adımlarının çok sert ve hızlı olmayabileceğini düşünebiliriz; çünkü hegemonya sert güç kadar ikna ve rızaya da dayanır. ABD’nin Suriye’de Kürtlerle bu zamana kadar yürüttüğü iş birliğini arttırması aslında Türkiye üzerinde çok daha etkili olacaktır ve ABD de kararlarını bu yönde şekillendirebilir. Gerek NATO içindeki tartışmalar, gerekse ABD’nin Suriye’de atabileceği adımlar, Türkiye üzerinde AB ya da Kongre yaptırımlarını çok aşacak bir baskı ortaya çıkarabilir” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Borç kuyruklarındaki yurttaşlar: Haciz gelsin, zaten alabileceği bir şeyim yok

SONRAKİ HABER

Balıkesir'de 4.1 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa