Arap basınında 'Ayn İsa' gündemi
Suriye'nin Ayn İsa kentine yönelik top atışları ve askeri hareketlilik Arap basının gündemleri arasındaydı. Fas'ın İsrail ile normalleşmesi ve bu bağlamda Batı Sahra'nın statüsü de tartışılıyor.
Fotoğraf: Unsplash
Ali KARATAŞ
Kays ABBAS
Arap basınında öne çıkan konulardan biri Suriye oldu. Türkiye’nin Ayn İsa kentine yönelik müdahalesine Lübnan’da yayımlanan al Ahbar gazetesinin haber analizinde yer verildi. Analizde “Türk askeri müdahalesini önlemek için” Şam, Moskova ve SDG arasında ortak bir koordinasyonun var olduğuna dikkat çekildi. “Görünüşe göre Türkiye, özellikle Ayn İsa şehrine yönelik saldırısıyla birçok hedefe birden ulaşmak amacında. Bunlardan en önemlisi Kürt Özerk Yönetiminin başkentini vurmak ve Halep, Hasaki, Rakka ve Deyrizor kırsalındaki SDG’nin kontrol ettiği bölgeleri birbirine bağlayan önemli bağlantı noktasını kontrol etmek olabilir” ifadeleri kullanıldı.
Makalede, Rusya’nın Türkiye’nin ilerlemesini önleme şartı olarak ise Ayn İsa’yı Şam kontrolüne aşamalı olarak geçirilmesini öne sürdüğü belirttildi.
FAS DA NORMALLEŞME KERVANINA KATILDI
Öte yandan Arap yönetimlerinden birbiri ardına “İsrail ile normalleşme” haberleri gelmeye devam ediyor. Bu kervana son katılan ülke Atlas okyanusunun kıyısında yer alan Kuzey Afrika’nın en batısındaki ülke, Fas oldu. Giderayak ABD Başkanı Trump, Arap ülkeleriyle İsrail’in ilişkilerini normalleştirme çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Trump’ın Fas Kralı VI. Muhammed ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından varılan anlaşmayla Rabat ile Tel Aviv arasında ilişkilerin normalleşeceği duyuruldu. Fas’ın bu kararı almasında ABD’nin hâlâ çözülemeyen Batı Sahra sorununda Fas’ın özerklik üzerine kurulu çözüm önerisini destekleyeceğini ve Batı Sahra’da büyükelçilik açacağını ilan etmesi etkili oldu.
BATI SAHRA SORUNU
Fas’ın 1975’te eski İspanyol sömürgesi Batı Sahra’yı topraklarına katmasının ardından, Cezayir’in destek verdiği bağımsızlık yanlısı Polisario Cephesi ile Fas yönetimi arasında başlayan gerginlik hâlâ devam ediyor. Fas, bölgenin kendi egemenliğinde kalması gerektiğini savunurken Polisario Cephesi, Batı Sahra’nın bağımsız devlet olduğunu ileri sürüyor. Polisario Cephesi, 1991’de BM’nin ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasına kadar Fas güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyordu. Ateşkes anlaşmasından bu yana süren Batı Sahra’nın statüsüyle ilgili görüşmeler ise başarıya ulaşamadı. ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başta olmak üzere bazı Arap devletlerinin Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıyarak büyükelçilik açacağını duyurmaları, İsrail’le normalleşme sürecini hızlandırıcı bir adım oldu.
‘TEL AVİV İLE İLİŞKİLER BİZİM İÇİN ÖNEMLİ’
Fas ile İsrail arasında henüz imzalanan bir anlaşma yok. Ancak sahadan gelen haberlerin hepsi Fas ile İsrail arasındaki gelişmeyi doğruluyor. Al Araby al Cedid gazetesinde Salih el Naami imzasıyla yayımlanan manşet haberde, Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita’nın yaptığı açıklamada “Tel Aviv ile ilişkiler bizim için önemli” dediği aktarıldı. Faslı bakan, İsrail’in resmi televizyon kanalı KAN ile yaptığı röportajda, Tel Aviv ile normalleşmenin öneminin Kral VI. Muhammed’in genel olarak Yahudilerle ve özel olarak da İsrail ile olan ilişkiyi önemli görmesinden kaynaklandığını vurguladı.
VI. MUHAMMED İLE TRUMP GÖRÜŞMESİ
Londra’da yayımlanan al Arab gazetesi, Trump’ın, Kral VI. Muhammed ile yaptığı görüşme sırasında Fas ve İsrail arasında doğrudan ikili ilişkiler kurmak için bir anlaşma yaptığını duyurduğunu yazdı. Anlaşma uyarınca Fas, tam diplomatik ilişkiler kuracak, İsrail ile resmi temasları sürdürecek ve geçişlere ve İsrail’den doğrudan uçuşlara izin verecek.
Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan, İsrail’le normalleşme kervanına yakında Suudi Arabistan ve Katar’ın da katılacağını yazdı. Atwan, “İran’ın başını çektiği direniş eksenine karşı hızla yükselen bir Arap-İsrail ittifakı ile karşı karşıyayız. Arap parası bu normalleşme anlaşmalarını finanse ettiği gibi, Arap toprakları İran’a karşı bir sonraki savaşı da finanse edebilir” dedi.
AYN İSA’DAKİ İLK KÜRT İMTİYAZI:
SURİYE ORDUSUYLA ORTAK NOKTALAR
Eyham MARİ
al Ahbar
Kuzey Suriye’deki son Türk hamleleri, Ankara’nın bölgede yeni bir saha gerçekliği empoze etmek için SDG tarafından kontrol edilen bölgelere askeri bir genişleme sağlama arzusunu yansıtıyor. Ancak bu hamleler, Türkiye’nin daha fazla yere girmesine karşı duran Suriye-Rusya karşı dinamikleri ile karşı karşıya. Ayn İsa şehri ve çevresini hedef alan şiddetli topçu atışlarının eşliğinde devam eden Türk askeri müdahalesinin ardından Suriye ordusunun ve Rus güçlerinin bölgeye yeni güçler konuşlandırılacağı duyuruldu. Bu durum Türk askeri müdahalesini önlemek için Şam, Moskova ve SDG arasında ortak bir koordinasyonun var olduğuna bir işaret. Bu duyuru, Suriye ordusuna takviye için 93. Tugay’ın Ayn İsa şehrine gelişiyle aynı zamana denk geldi. Bundan önce, şehrin güneyindeki Tal Al-Samen’deki Rus askeri üssüne Rus takviye kuvvetleri gelmişti.
Bununla birlikte, Suriye ordusu ve Rus güçlerinin yeni askeri konuşlandırılmasından saatler sonra Türk askeri takviyeleri, Sidon köyündeki (Ayn İsa’nın 2 kilometre kuzeyinde) Türk üssüne giriş yaptı. Bu Ankara’nın şehre yönelik devam eden müdahale niyetini gösterebilir. Bu takviyelere, Suriye ordusu ve Rus kuvvetlerinin çabalarını dağıtmak amacıyla Tal Tamr ve Münbiç’teki temas hatları boyunca devam eden askeri yığınağa eş zamanlı oldu. Kuzey Suriye’deki SDG kontrol ettiği bölgenin derinliklerinde yeni bir genişlemenin ciddi bir mesajını vermek olabilir.
Görünüşe göre Türkiye, özellikle Ayn İsa şehrine yönelik saldırısıyla birçok hedefe ulaşmak amacında. Bunlardan en önemlisi Kürt Özerk Yönetiminin başkentini vurmak ve Halep, Hasaki, Rakka ve Deyrizor kırsalındaki SDG’nin kontrol ettiği bölgeleri birbirine bağlayan önemli bağlantı noktasını kontrol etmek olabilir.
Bu gerçekle karşı karşıya kalan Moskova, Ankara’nın sahada yeni kazanımlar elde etmesinin yolunu kapatmak amacıyla Suriye ordusu ile SDG arasındaki koordinasyon seviyesini yükseltmek için çalışıyor. Ancak Rusya, SDG’nin herhangi bir askeri taviz vermedeki uzlaşmazlığı ve Ayn İsa şehri üzerindeki güvenliğini ve idari kontrolünü sürdürme ve Suriye hükümetine yetki vermekten kaçınma konusundaki ısrarı nedeniyle bu konuda zorluk yaşıyor.
Bu bağlamda Suriyeli bir saha kaynağı, SDG’nin, asayiş güçlerinin ve özerk yönetimin kentteki devam eden askeri varlığı ışığında Moskova’nın Türkiye’nin Ayn İsa kentine girme ve kontrol etme niyetini resmen SDG’ye bildirdiğini ifade etti. Ruslar SDG’ye, Suriye bayrağının göndere çekilmesi ve devletin tüm kurumlarının ve emniyet teşkilatlarının açılmasıyla Türklerin yeni bir saldırı düzenleyebilmeleri için mazeretlerinin kalmayacağını bildirdiler. Kaynak, “Suriye ordusunun yeniden kente konuşlandırılacağının duyurulmasının, Suriye hükümetinin şehir üzerindeki otoritesini kademeli olarak yeniden tesis etmek ve her türlü saldırıdan korunmasına katkıda bulunmak için kademeli olarak uygulanacak bir dizi adımdan biri olacağının beklendiğini bildirdi. Ancak aynı kaynak bu adımların SDG’nin Türk müdahaleleri tehdidini ortadan kaldırmak için orduyla koordinasyon taahhüdüne bağlı olması gerektiği görüşüne yer verdi.
TRUMP WASHINGTON’IN, FAS’IN SAHRA ÜZERİNDEKİ
EGEMENLİĞİNİ TANIDIĞINI DUYURDU
Al Arab
ABD Başkanı Donald Trump, perşembe günü, ülkesinin Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıdığını açıkladı. Fas Kraliyet Mahkemesi bu adımın, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirdiğini ve gerçek bir ittifaka yükselttiğini belirtti. Buna paralel olarak ABD Başkanı, Fas Kralı VI. Muhammed ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Rabat ve Tel Aviv’in ABD’nin yardımıyla varılan bir anlaşmayla ilişkilerini normalleştirmeyi kabul ettiklerini duyurdu.
Amerikan Başkanı Fas hükümdarına tarihte ilk kez, Fas Krallığının tüm Fas Sahra bölgesi üzerinde tam egemenliğe sahip olduğunu ifade ettiğini söylemiş oldu. Trump, Twitter’daki bir tweetinde, “Fas’ın Sahra’da gerçekçi özerklik önerisi, barış ve refah için adil ve kalıcı bir çözümün tek temelidir” dedi.
Trump tarafından imzalanan bildirge, Sahra’daki çatışmanın taraflarını, Fas’ın özerklik planı temelinde gecikmeden görüşmelere girmeye çağırdı. Washington; Cezayir tarafından desteklenen ve Polisario Cephesi desteğiyle üzerinde çalışan “ayrılık teklifinin” çatışmayı çözmek için gerçekçi bir seçenek olmadığına” inandığını vurguluyor.
Fas kraliyet beyannamesi, özellikle güney eyaletlerinde yaşayanların yararına olmak üzere Amerikan yatırımlarını ve ekonomik ve sosyal kalkınmayı teşvik etmek için el Dahla şehrinde esas olarak ekonomik görevler yürüten bir konsolosluk açacağını belirtti.
Faslı gözlemciler, Washington’un Sahra bölgelerinde bir Amerikan konsolosluğu açma taahhüdünün, bir dizi Arap ve Afrika ülkesinin, Fas’a bağlı bir Sahra’nın bu ülkeler tarafından tanınması ve Fas’ın genişletilmiş özerkliğe dayalı yaklaşımına destek olarak bölgede konsolosluk açma kararına daha büyük diplomatik ivme kazandıracağına inanıyor.
Uluslararası İlişkiler Profesörü Muhamed Karini, al Arab’a yaptığı açıklamada, Trump’ın kararının Fas teklifinin gerçekçiliğini doğrulama yönünde geldiğini onayladı. Hâlâ eski fikirlerine bağlı kalan Polisario Cephesi’nin tersine Rabat, çatışmanın başlangıcından bu yana, Fas’ın öz yönetim girişimine ulaşana kadar bu dosyayı kapatma arzusunu vurgulayan çeşitli girişimlerde bulundu.
Jeopolitik konularda akademisyen ve araştırmacı olan Amin Sousi Alawi, al Arab’a yaptığı açıklamada, Trump’ın kararının stratejik olduğunu ve Fas Sahra meselesine bölgesel ve uluslararası alanda hizmet ettiğini ve çatışmayı sona erdirmek için uygun ortam sağlayacağını söyledi.
Faslı Yazar Said Nashid bir tweetinde Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğinin resmi olarak tanınması ve el Dahla şehrinde bir konsolosluğun açılmasıyla Trump’ın dönemini “Sonuçlandıracak” şekilde bitirdiğini düşünüyor. Trump, Kral Muhammed VI. ile yaptığı görüşme sırasında, Fas ve İsrail arasında doğrudan ikili ilişkiler kurmak için bir anlaşma yaptığını duyurdu. Anlaşma uyarınca Fas, tam diplomatik ilişkiler kuracak, İsrail ile resmi temasları sürdürecek; geçişlere ve İsrail’den doğrudan uçuşlara izin verecek.
Fas hükümdarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a ABD Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinin içeriğini bildirdi. Fas’tan yapılan bir açıklamada, “Kral, Filistin Devlet Başkanına, ülkesinin Filistin davasını destekleme durumunun değişmediğine dair güvence verdi” denildi.
Beyaz Saray’ın Kıdemli Danışmanı Jared Kushner, “Taraflar, iki büyükelçilik açma niyetiyle Rabat ve Tel Aviv’deki irtibat bürolarını derhal yeniden açacaklar” dedi. İki taraf da, İsrail ve Fas şirketleri arasındaki ekonomik iş birliğini artıracak.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu anlaşmayı memnuniyetle karşıladı ve bunu “Barış için bir başka büyük ışık” olarak nitelendirdi. İsrailli Bakan Rafi Peretz, Fas ile yapılan anlaşmanın “tarihi ve hoş” bir olay olduğunu söyledi. Bir tweetinde “Fas’tan göç etmiş ve tüm hayatını geride bırakan ebeveynlerim, Fas’taki Arap komşularıyla her zaman barış ve iyi ilişkilerden bahsetmişlerdir” diye yazdı.
SIRADAKİ ÜLKELER SUUDİ ARABİSTAN VE KATAR
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
Yenilen ABD Başkanı Donald Trump’ın, Fas ve İsrail hükümetleri arasında ilişkileri normalleştirmek için bir anlaşmaya vardıklarını açıkladığı tweeti bizi şaşırtmadı. Çünkü tüm gelişmeler bu yönlü bir karar alınacağını gösteriyordu. Bu gelişmelerden en önemlisi Trump’ın damadı ve bir numaralı Danışmanı Jared Kushner’ın Rabat’ı ziyaretinde VI. Muhammed tarafından sıcak karşılanması ve İsrailli turistlerin Fas’a eşi görülmemiş akınına ek olarak Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sahra’da yer alan el Ayun kentinde konsolosluk açacaklarını duyurmaları…
Fas-İsrail anlaşması, barış için toprak teorisine dayanıyordu. Ancak Filistin değil, Batı Sahra toprağı. ABD Başkanı tweetinde Sahra üzerindeki tam Fas egemenliğini kabul etti ve Fas ve Sahra’daki kalkınma projelerine birlikte mali destek sağlama sözü verdi. İsrail resmi hava yolu, Fas havaalanlarına haftada 20 uçuş düzenleyeceğini açıkladı. Bu uçuş sayıları daha sonra artacak.
Başkan Trump, dokuz Arap ülkesinin normalleşme kuyruğunda olduğunu söylerken bu kez yalan söylemedi ve bunu BAE, Bahreyn, Sudan, Suudi Arabistan, Katar, Umman, Fas, Tunus ve Moritanya olarak tanımladı. Normalleşme anlaşmaları ardı ardına geldi. Kushner’in desteklediği Suudi-Katar uzlaşmasının zemininin İsrail işgal devletiyle normalleşme olduğu göz ardı edilmiyor. Fas-İsrail normalleşme anlaşmasının duyurulmasından dakikalar sonra Prens Turki el Faysal’ın Manama konferansındaki “öfkesine” ve İsrail işgal devletine yönelik şiddetli saldırısına rağmen, Kushner, Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin kaçınılmaz olduğunu duyurdu. Ve yarın bize Prens Turki el Faysal’ın devletten sorumlu olmadığını ve öfkesinin Suudi yetkilileri temsil etmediğini söyleyebilirler.
İsrail İstihbarat Bakanı Eli Cohen, Başkan Trump’ın başlattığı bölgesel yakınlaşma çerçevesinde ülkesiyle ilişki kurması planlanan ülkeler arasında Suudi Arabistan, Katar ve Fas’ın olduğunu daha önce açıklamıştı. Trump, Beyaz Saray’dan ayrılmadan önce Fas’ın normalleşmesinden sonra Suudi Arabistan ve Katar’ın aynı yolu izlemesini bekleyebiliriz.
İster monarşi, ister cumhuriyetçi olsun birçok Arap hükümetinin kendi yolsuzluklarından ve iç politikalarının başarısızlığından kaynaklanan ekonomik krizlerini veya güvenlik endişelerini Filistin davası, Filistin halkı ve Arap sabiteleri pahasına çözmeye çalıştığı ortaya çıktı.
İran’ın başını çektiği direniş eksenine karşı hızla yükselen bir Arap-İsrail ittifakı ile karşı karşıyayız. Arap parası bu normalleşme anlaşmalarını finanse ettiği gibi, Arap toprakları İran’a karşı bir sonraki savaşı da finanse edebilir. Aldatılmış Arap halkları en büyük kurbanları olabilir.