13 Aralık 2020 23:03

Teoriden pratiğe belgesel sinema

Belgesel Film Yönetmeni ve Akademisyen Michael Rabiger’in “Bir Belgeseli Gerçekleştirmek” isimli kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan yayımlandı.

Arka plan fotoğrafı: Pixabay

Paylaş

Soner SERT

Sanatçı, varoluşu itibariyle politiktir. Gerçeğe baktığı yer, tualini, kamerasını, sahnesini kurduğu nokta, -o istese de istemese de- onun ideolojik görüşünü yansıtır. Müziğini bestelerken kullandığı müzik aleti, heykel yaparken işlenen malzemenin cinsi, onu politik yapar. Her ne kadar bazı sanatçılar, “politik olma” meselesini, “kuru siyaset” olarak algılayıp, çeşitli kaygılarla egemenlerden korkarak apolitik olduklarını iddia etseler de hakikat budur. Hayal gücünüzü öne sürüp, “yeryüzünün sıkıcı gerçekliğinin” ilginizi çekmediğini ve bir sanatçı olarak imgeler aracılığıyla yeni bir imaj yarattığınızı düşünseniz de, o kullandığınız imge sizin ideolojinizden bağımsız değildir. Ya kendi meselelerinizi, insanlığın değerleriyle, binlerce yıldır damıtılan kültürel özellikleriyle harmanlar ve taklit etmeden yaratıcı bir iş üretirsiniz ya da bütün bunlardan azade olduğunuzu iddia edip -ki bu da politik bir tavırdır- biçimi önceler ve gerçekliği yeniden üretmeye gayret edersiniz. Günün sonunda, çağınıza dair sorumluluk duymasanız da, yeni bir form peşinde olduğunuzu söyleseniz de, gerçeklikle ilişki kursanız da kurmasanız da, bir sanatçı olarak politik bir eylem sergilemişsinizdir.

GERÇEKTEN KAÇAMAZSINIZ

Lumiere kardeşlerin 1895 yılında Paris Grand Kafe’de gösterimini yaptığı ilk film, Trenin Gara Girişi, bir belgeseldir. O tarihten bu yana sinema; kurmacaya, animasyona, deneysele “bulaşsa da”, sinemacının gerçekle kurduğu ilişki her daim gündemde kalır. Belgesel, varoluşu itibariyle gerçekle bağlantılıdır ve belgesel sinemacı, gerçeğe “bağlılık yemini” etmiştir. Bu durum, anayasanın ilk üç maddesi gibi değişmez. İstediğiniz kadar form deneyin, animasyon sahneleri ekleyin, kurmacayla ilişki kurmaya çalışın, “Gerçekten kaçamazsınız.”

Belgeselin yapısı, özü itibariyle belgeselcinin başına çoğu zaman iş açar. Zira derdi, gerçekten kopmamak ve ona sadık kalmaktır. Bu durum da egemenlerin hoşuna gitmez. Görülmemesini, duyulmamasını istediklerini “bilgilerin” -gerçek, bilgi içerir- meydana çıkmasını istemezler. ’90’lı yıllarda Kürt coğrafyasında pek çok yönetmenin, insan haklarını konu alan belgesel film üretmesi bu bağlamda rastlantısal değildir. Engellenmeleri ve filmlerini gösterememeleri de öyle… Sonraki süreçte Antalya Film Festivali’nde Reyan Tuvi’nin yönetmenliğini yaptığı Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek ve İstanbul Film Festivali’nde Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yönettiği Bakur filminin sansürlenmesi de aynı anlayışın birer sonucudur.

BİR BELGESELİ GERÇEKLEŞTİRMEK

Geçtiğimiz günlerde Ayrıntı Yayınları’ndan Belgesel Film Yönetmeni ve Akademisyen Michael Rabiger imzalı “Bir Belgeseli Gerçekleştirmek” isimli bir kitap yayımlandı. Columbia Collega’da bir belgesel merkezi de kuran Rabiger, belgesel sinemanın teorisinden pratiğine, tüm boyutlarını masaya yatırıyor. Bir belgesel sinemacı olarak sanatçının, beslendiği kaynakları, filminin ön aşaması sırasında ne yapması gerektiğini, fon kaynaklarını, ekip oluşturmanın önemini ve sanatçının tavrını -en ufak bir detayı atlamadan- irdeliyor. Televizyon ve sinema belgeselleri arasındaki farkın altını kalınca çizgilerle çizen Rabiger, “konuşan kafalar”ı eleştiriye tabi tutarken, belgesel estetiğinin önemini vurguluyor.

Sanatçının eğitimine dikkat etmesi gerektiğini dile getiren Rabiger, asıl olanın saha olduğunu da pek çok belirtiyor. Bu bağlamda sinemanın teknik özelliklerini yadsımayan yazar, ışıklandırmadan sese, yönetim biçiminden dramaturgiye kadar sinemayı sinema yapan özelliklerin kıymetini vurguluyor.

FİKİRDEN SAHAYA, SAHADAN GÖSTERİME

Yazar kitabını iki ana başlık üzerinden ayırıyor. İlkinde, belgeselin fikirden sahaya, sahadan gösterime kadar uzanan sürecini çözümlerken “amatörlere” sesleniyor. İkincisinde ise konuyu daha profesyonel bir bağlamda incelemeye tabi tutuyor. “İleri seviye” olarak tanımladığı bu bölümde hikayeyi önceliyor, sanatçının eserini daha da güçlendireceği detayları sıralıyor. Gerek teorik, gerekse de pratik olarak eserin nasıl daha güçlü olabileceğini, bu isteğin gerçekleşme yollarını, ideolojik bakış açısını yok saymadan aktarıyor. Bu bağlamda etiğin önemine vurgu yapan yazar, gerçeğin deforme edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.

Rabiger’in kitabının kıymeti, şu noktada da öne çıkıyor: Bugün, elimizde bulunan cep telefonlarıyla, o telefonlara yüklediğimiz amatör kurgu programlarıyla bile film üretebiliriz. İhtiyacımız olan tek şey, fikir. Anlatılmaya değer bir fikir… Doğru bakış açısıyla, sanatçının sorumluluğunu ve ideolojik formasyonunu özümseyerek, yeni bir gerçeklik yaratabiliriz. Bu noktada bağlayıcı olan temel nokta, gerçeğe sadık kalmak ve onu kendi arzularımız, isteklerimiz ve çıkarlarımız için değiştirmeye çalışmamak.

ÖNCEKİ HABER

İzmir Buca'da sitenin istinat duvarı çöktü, 20'ye yakın araç hasar gördü

SONRAKİ HABER

İşçi mektubu: Gölge etmeyin, başka ihsan istemez

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa