Antepli işçi: Sizden bir şey isteyen çocuğunuza ‘hayır’ demenin hüznünü yaşadınız mı?
Antepli işçi yazdı: Halbuki “asgari yaşam” bizi zevklerimizden ve en önemlisi hayattan koparıyor ve biz bunu sadece izleyebiliyoruz.
Fotoğraf: Freepik&AA Kolaj: Evrensel
Bir işçi
Antep
Türkiye’de sanayinin en geliştiği şehirlerden biri olan Gaziantep’ten Mehmet ben. Dördüncü Organize Sanayi Bölgesi’nde bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Yılbaşına yaklaştığımız bu günlerde asgari ücret miktarının konuşulduğu bir döneme girdik. Biz işçilere göre adı üstünde: asgari ücret. Yani asgari bir yaşam. Ama bizde en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayan ücretin adı asgari ücrettir. Partiler ve sendikalar, bir ücret önerir ama en sonunda patronun çıkarları ve kârı gözetilir.
Biz çalışan işçiler açlık ve sefalet içinde sürünürken, her gün patronlar biz işçilerin sırtından istediği kârı elde ederler. Sarı sendikalar uzlaşmacı bir tavır alarak işçilerin hakkını korumayıp işçi sınıfına sırt dönüyorlar. Bizim görevimiz her işyerinde çalışan işçilerin kendi asgari maaşının mücadelesini vermesi olduğu gün gibi ortadadır.
Neden tüm temel ihtiyaç maddelerimiz ve patronun çıkarı enflasyonla doğru orantılı artarken asgari ücret enflasyon karşısında eriyor? Asgari yaşam denince herkesin aklına su, elektrik ve kira derdi gelir. Halbuki “asgari yaşam” bizi zevklerimizden ve en önemlisi hayattan koparıyor ve biz bunu sadece izleyebiliyoruz. Açlık ve yoksulluk sınırları belliyken biz açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyoruz. Pandemi döneminin ilk zamanları işsiz kaldım ve benimle aynı durumda olan binlerce işçi vardı. Devlet böyle bir zamanda bize yardım etmek yerine, sırf gösteriş yapmak için başka ülkelere milyon dolarlık “yardım” yapmayı tercih etti. İşsizlik fonunda biriken paraların bizim ihtiyacımız varken büyük bir kısmı patronlara verildi. Peki siz hiç sizden bir şey isteyen çocuğunuza ‘hayır’ demenin hüznünü yaşadınız mı? Gerçi siz bunu bilmezsiniz!
Hal böyleyken kendi mücadelemizi, kendi omuzlarımızın üzerinde yükseltmeliyiz.