Mülteci işçi: ‘Kırık elini poşete sar, çalışmaya devam et’ dediler
İş kazasında parmağı kırılan Mülteci İşçi Yavuz: "Hastane için yanına gittiğim patronum, 'Kırık elini poşete sar sağlam elle çalışmaya devam et' dedi."
İLGİLİ HABERLER
Mülteci işçiler yazdı: Tercih şansı bırakmadılar, direkt açlığı reva gördüler
SGK, 1149 emekçinin hayatını kaybettiğini söylüyor | İş kazaları önlenebilir
Maraş'ta iş kazası: Yağ kazanı patladı, mülteci çocuk işçi ağır yaralandı
Gözde TEKİN
Kocaeli
Yavuz, 5 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Fabrikalarda çalışmış, turist rehberliği yapmış, bu ülkede aşık olmuş, hayallerinden vazgeçmek istemeyen gencecik, neşe dolu; yaşadıkları karşısında ise bir o kadar öfkeli bir mülteci işçi. Şam’da oturdukları evin üzerine düşen bombalar sonucu annesini kaybetmiş. Bu yıkımın ardından babası, sekiz kardeşten en büyüğü olan Yavuz’u Türkiye’ye gitmeye ikna ediyor.
Şu an 23 yaşında olan Yavuz, Türkiye’ye gelme sürecini şöyle özetliyor:
“Savaşta annemi, evimizi pek çok şeyi kaybettik. Babam Türkiye’ye gelmem için ısrar etti. Kalsaydım savaşa katılmak zorundaydım. Kimle, kime karşı savaşacağım belli değildi. Sınırı geçmek için tam 24 saat yol yürüdüm. Kaçakçılara 1000 dolar verdik. Yalnız değildim benim gibi bir sürü genç vardı.”
Türkiye’ye geldikten sonra bir süre Urfa’da, sonra İstanbul’da yaşayan Yavuz, en son Kocaeli’deki akrabalarının yanına taşınmış.
"GÜZEL HAYAL ETMİŞTİM, OLMADI"
Türkiye’ye dair güzel hayaller kurduğunu ama geçen 5 yılda hiç birinin gerçekleşmediğini ifade eden Yavuz, bu süre içerisinde çalıştığı fabrikalar ve çalışma koşullarını anlatıyor:
“Esenyurt’ ta bir metal kaplama fabrikasında çalışmaya başladım. Benimle birlikte on iki arkadaşım vardı, hepimiz fabrikada yatıp kalkıyorduk. İş çok ağırdı. Hem malzemeler ağır hem de asit soluyorsun. Burada çalışırken belimde fıtık oluştu. Devlet hastanesinde ameliyat yaptılar ama sıkıntı devam edince mecburen özel hastanede ameliyat olmak zorunda kaldım. Sonra Kocaeli’de akrabamızın yanına geldim ve burada bir iş buldum.”
Kocaeli’de önce turist rehberliği yaptığını söyleyen Yavuz, “Zengin Araplara şehri gezdirmeye başladım. Çok zenginler, çok para harcıyorlar. Bu işimi çok seviyordum. Arkadaşlarımı, gezmeyi... Virüs çıkınca kapandı burası” diyerek hayatının bu kısmının kısa sürdüğünü ifade ediyor.
"RAPOR GEÇMEZ, SİGORTALI DEĞİLSİN"
Son olarak bir boya fabrikasında çalıştığını anlatan Yavuz, metal parçalara boya tabancasıyla boya yaptıklarını söylüyor. Ancak fabrikada yeterli önlemler alınmıyor:
“Bize verdikleri maske boya maskesi değil. Hiç güvenli değil, ciğerlerim ağrıyor. Sabahları öksürdüğümde kan çıkıyor. Herkes yapamıyor zaten bu işi, genelde Suriyeliler ya da daha genç insanlar yapıyor. İki hafta önce makinede bir arıza çıktı aslında çok basit tamir edilebilecek bir şey. Söyledik ama yapmadılar bu yüzden çalışırken parmağım sıkıştı. O an hissettim parmağımın kırıldığını. Müdürün yanına gittim, ‘Beni hastaneye götürün’ dedim. Parmağıma baktı, ‘Senin bir şeyin yok çalışmaya devam et’ dedi. Kendi imkanlarımla çıktım hastaneye gittim, kırık var dediler. Doktor rapor verdi; raporu işyerine getirdim. Patron ‘Bu rapor geçmez sen sigortalı değilsin’ diyor. ‘Abi sigortayı sen yapmadın’ dedim yüzüme baktı sadece. Sonra ‘Kırık elini poşete sar sağlam elle çalışmaya devam et’ diyor. İşte bu kadar yani onların gözünde insan değiliz.”
Çalıştığı yerde ücreti de düşük Yavuz’un. Ayda 130 saat fazla mesai yapınca bile aldığı para 4 bin lira etmiyor. Ücretler eksik hesaplanıyor, elden ödeniyor. “O nedenle sevmiyorum mesaiye kalmayı” diyen Yavuz, asgari ücrete razı edilmiş:
“Bize 2 bin lira veriyorlar. Neye yetecek? Çok düşük ücretler, sigorta olsun daha iyi koşullar olsun isterdim. Yaptığımız işi yapan sigortalı işçiler 3 bin liraya yapıyor. Sigorta da olsun istiyorum, çıktım söyledim kaç kez ama yapmıyorlar.”
Neden sigortasız çalıştığını sorduğumuzda ise gelen yanıt “Adam biliyor ki sigorta yaparsa daha çok masraf olacak. Zaten pek çok insan da razı bu duruma. Paraya ihtiyacı var, mecbur çalışacak” şeklinde oluyor.
"BİZE KIZANLARA HAK VERİYORUM"
Mülteci olmasından kaynaklı hiç ayrımcılığa uğramadığını iddia eden Yavuz, sonrasında söyledikleriyle fabrikada maruz kaldığı ayrımcılığı sıralıyor farkına varmadan. “Buradaki insanlar kızıyorlar bizlere; adamlar haklı” diye söze giren Yavuz, “2 bin liraya çalışıyor Suriye’den gelenler. Bu paraya razı olan insanlar var. İşyerinde arkadaşlara dedim toplanıp gidelim patrondan zam isteyelim diye. Gelmediler, insanlar işsiz kalırım diye korkuyor. Türk işçiler de kızıyor, ‘İşimizden oluyoruz fazla mesaiye kalmak zorunda kalıyoruz’ diye. Ben bize kızanlara hak veriyorum yani” diyerek kabahati kendilerine yüklüyor.
"ONLAR HRİSTİYAN, BİZ MÜSLÜMAN..."
Türkiye’de kalmak istediğini söyleyen Yavuz, “Sevdiğim bir kız var. Ailesiyle Irak’tan gelmiş. Babası evlenmemize izin vermiyor, onlar Hristiyan, biz Müslüman’ız. O nedenle istemiyor babası, nasıl olacak bilmiyorum. Burada vatandaşlık alabilmek için bir avukatla görüştüm, 7 bin dolar verirsem vatandaşlık alabileceğimi söyledi” diyor. Aklının bir kenarında ise Suriye’de kalan ailesi var: “Kazandığım paranın yarısından fazlasını oraya gönderiyordum. Çok düşünememeye çalışıyorum eğer düşünürsem geri dönerim ve dönersem de askerliğimi yapmadığım için öldürülürüm.”
Evrensel'i Takip Et