16 Aralık 2020 23:20

İstanbul'dan işçiler yazdı: İstedikleri çok iş yapıp az ücret almamız

"Acı reçete denilerek halkı yoksullaştıran uygulamaların daha da sertleşeceği anlaşılıyor. Ama bu böyle gitmez, gitmeyecektir."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Tuzla’dan bir tekstil işçisi

Merhabalar, ben 11 yaşından beri tekstil işçisi olarak çalışıyorum. Yani yaklaşık 27 senedir. 9 yıldır aynı fabrikadayım. Pandemi, ekonomik kriz ve asgari ücret tartışmalarının yansımasına kendi yaşamımdan bakacak olursam, çalıştığım fabrikanın önceki dönemlerine kıyasla şartlarının daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Önceki dönem dediğimde sendikanın işyerimizde örgütlü olmadığı dönemi kapsıyor. Başımızda sürekli ustabaşıları, hızlı bir tempo ile çalışmaya zorlanmamız… Anlayacağınız az ücret ile çok iş politikası vardı. İşyerinde sendikanın olması ve kazanılmış haklarımız ile birlikte ücretlerimizde iyileştirmeler oldu. Patronun yüzde 5 dayatmasına karşı yüzde 25 zam talebiyle mücadele eden tekstil işçileri olarak yüzde 16 zam ve kimi önemli ekonomik kazanımlar elde ettik.

Eskiden ne gecemiz belliydi ne gündüzümüz, çalışıyorduk son sürat. Aldığımız 100 lira devamlılık primiydi, onu da bir ay çalışma şartı ile veriyorlardı. 100 lira için at gibi koşturarak çalışıyorduk. Şu anki kazanımlarımıza bugün açısından bakacak olursak açık ve net söyleyeyim, aldığımız yüzde 16’lık zam yansıyan ikramiyeler hepsi uçup gitti. Ülkemizde gerçek olmayan bir enflasyon var biliyorsunuz. Yüzde 14 diyorlar ama 24-34’ü bile düşük... Ülkemizdeki zam politikası öyle acımasız hale geldi ki biz işçilere olan oluyor işte.

Ben geçmişte mevcut iktidarı destekleyen bir insandım. Şimdilerde ise en çok eleştirenim. Ama bu böyle gitmez, gitmeyecektir. Bir yerde patlak verecektir bu düzen. Ve o gün kafalarına göre zam da veremeyeceklerdir.


ACI REÇECE ÜLKEYİ KURTARACAK MI?

Cem DAĞISTAN
Metal işçisi - Tuzla

Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesi ve Hazine ve Maliye Bakanının istifası ile başlayan, yerlerine başkalarının atanmasıyla ve acı reçete söylemleriyle devam eden süreç aslında ekonomide yaşanan sorunları gözler önüne seriyor. Tek kişinin yönetimine dayalı bu sistem, AKP’nin 18 yıllık iktidarı dönemindeki yanlışları düzeltecek hiçbir politika değişikliği getirmedi. Hiçbir sorunu çözemediği gibi bütün sorunları daha da vahim hale getirdi. Üstelik acı reçete denilerek halkı yoksullaştıran uygulamaların daha da sertleşeceği anlaşılıyor. İktidar her ne kadar süreci kovide bağlasa da biz bu sıkıntıların 18 yıldır uygulanan politikalarla ve tek adam rejimiyle derinleştiğini bilmiyor muyuz?

Ücretler düşük tutulurken enflasyonun artması, artırılan dolaylı vergilerle geniş kitlelerin gelirlerinin düşürülmesi... Tüketimin azaltılması ile elde edilen tasarrufla borçların ödenmeye çalışılması... Geçici denge ile yeni iç ve dış borç bulunması, göstermelik bir iki yatırım yapılması ve geri kalanın yine “İsraf ekonomisi yoluyla” cebe indirilmesi...

Ödenecek bütün bedellere rağmen bu reçete ülkeyi kurtaracak mı? Hayır kurtaramayacak. Sadece iktidarın ve patronların kendi yararına ve çıkarına kullanacağı yeni fonlar yaratır ve bunların bedelini de yine bizlere ödetir. Peki, çözüm ne?

İlk elden kurumların ve örgütlerin önce kararlara ve sonra da uygulamalara katıldığı demokratik bir rejim, toplumda can ve mal güvenliği, ifade özgürlüğü, hukuk devleti, bağımsız adalet. Üretim; özellikle katma değeri yüksek teknolojik mallar için; sadece ekonomide değil, bilim, kültür ve sanat alanlarında da toplum çıkarı için üretim. Adil paylaşım; sosyal adalet, sosyal devlet; işçiye, köylüye memura, esnafa, dar ve sabit gelirliye, istihdam ve gelir güvenliği, sosyal sigorta hizmeti...

ÖNCEKİ HABER

Metal işçisi yazdı: Katar aşkı motora takıldı

SONRAKİ HABER

Türk Traktör işçileri: Aldığımız ücret vergiye gidiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa