Patriotlar büyük planın parçası
NATO tarafından Türkiye’ye gönderilecek Patriot füze savunma sisteminin önemli bir bölümü Almanya tarafından kurulacak. Şimdiden Patriotlarla birlikte en az 170 Alman askerinin Türkiye’ye gönderileceğinden söz ediliyor. Alman askerlerinin ve Patriotların Türkiye’ye gönderilmesine Sol Parti dışındaki partiler d
NATO tarafından Türkiye’ye gönderilecek ve Alman askerlerinin kullanacağı Patriotlar konusunda meclisteki partilerin tutumu nedir?
Hükümeti oluşturan CDU/CSU ve FDP Türkiye-Suriye sınırına Patriotların gönderilmesine karar vermiş durumda. Konu meclise geldiğinde büyük bir çoğunluk Patriotların ve askerlerin gönderilmesini kabul edilecek. SPD ve Yeşiller ilk etapta biraz çekimser kaldı, ama sonra hükümetin çizgisine geldiler. Şu anda Sol Parti dışındaki bütün partiler Patriot sisteminin gönderilmesinden yana. Her ne kadar Federal Hükümet öncelikli hedefin “ittifak dayanışması” olduğunu söylese de kafalara takılan pek çok soru var. Bildiğimiz kadarıyla Suriye tarafından Türkiye’ye yapılan bir tehdit, bir saldırı yok. Tersi söz konusu. Türkiye’nin agresif politikasına baktığımızda Patriotlar yeni bir saldırı nedeni olabilir. Bu nedenle Patriotların bölgeye gönderilmesini çok tehlikeli bir gelişme olarak görüyorum.
Suriye’den Türkiye’ye bir saldırının olmayacağını hükümet de biliyor olsa gerek. Sizce NATO ve Almanya bu hamleyle ne yapmak istiyor?
Her şeyden önce, bu adımla doğrudan söylenmese de Suriyeli muhalif güçlerin yanında olunduğu gösterilmek isteniyor. Açık bir şekilde Suriye muhalefetini cesaretlendirmeye yönelik bir hamledir. Biz bunu bölgeyi tehlikeli bir şekilde militaristleştirme olarak değerlendiriyoruz. Daha fazla insanın ölmesine yol açacak bir hamle.
Alman hükümetinin bir tarafta Türk hükümetine destek vermesi diğer tarafta bölgedeki gelişmeleri kontrol altına alma çabası tamamen hayalciliktir. Bu nedenle füze savunma sisteminin 5. Madde gereğince değil, “dayanışma” gerekçesiyle gönderilmesi çok daha tehlikelidir. Ayrıca bu adımla Türk hükümetinin saldırgan politikası cesaretlendiriliyor.
Almanya’nın izlediği politika her şeyden önce bölgedeki gelişmeleri daha tehlikeli hale getiriyor. Halbuki Almanya’dan beklentimiz arabulucu rolünü oynamasıdır. Tek taraflı saldırıda bulunma, bölgeyi militaristleştirme yerine, diplomatik olarak aktif bir rol oynamak zorunda; çünkü orada zaten savaş için yeteri kadar silah var. Eğer çok açık bir şekilde agresif tutum alan Türkiye hükümetine destek verilirse, o zaman tarafsız bir arabulucu olması da mümkün değildir. Bu aynı zamanda Rusya ile çatışmayı sertleştirmek anlamına geliyor.
PATRİOTLAR İRAN FÜZELERİNİ VURAMAZ
Patriotların Suriye’den çok İran’a yönelik olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Sizce gerçekten İran yakın dönemde hedefte mi?
İsrail’in ABD ile bağlantılı halde İran’a saldırı planı geçmişte olduğu gibi bugün de mevcut. Daha ABD’deki seçimlerden önce böyle bir saldırının olabileceğinden söz ediliyordu. Bana göre, Patriot sistemi İran tarafından atılması söz konusu roketleri vuracak teknik kapasitede değil. Sadece 170 km’lik mesafesi var. Bu nedenle, Patriotlar bölgenin silahlandırılmasını öngören büyük planın bir parçası. ABD savaş gemilerinin Körfez’e gönderilmesi de bu planın gereği.
Keza Almanya’nın Patriotların İran’a karşı kullanılmasına kolay müsaade edeceğini sanmıyorum. Bu nedenle Patriotlarla İran’a saldırı planları arasında doğrudan bir bağlantının olduğuna ihtimal vermiyorum. Çünkü, federal hükümet İran’a saldırmanın çok daha tehlikeli sonuçlara yol açacağını biliyor.
Batı tarafından uygulanan bütün yaptırımlara, saldırılara rağmen Suriye rejimi bir türlü devrilemedi. Gücünü nereden alıyor?
Esad’ın halen ordu ve halkın önemli bir bölümü üzerinde etkisi var. Özellikle başkent Şam, pek çok kesimin tahmin ettiğinden kolay bir şekilde askeri müdahaleyle ele geçirilecek gibi görünmüyor. Bu yüzden, başta ABD olmak üzere batılılar, rejimi dışarıdan devirmek istiyorlar. Şu anda bir kara operasyonuna pek ihtimal vermiyorum. Çünkü kayıpların çok olacağından korkuluyor. İçeriden devirmeye çalışmaya devam edecekler. Bunun için Türkiye özellikle büyük bir rolü üstlenmiş. Bu bölge için çok tehlikeli.
Almanya, Irak işgali konusunda Fransa ve Rusya ile birlikte hareket etmişti. Şimdi yeniden ABD’nin yanında. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şeyden önce bu kez AB yerine Almanya kendi politikasını belirledi ve buna göre hareket etti. ABD ile birlikte ya da İsrail’in yanında olmaktan çok kendi politikasını yapıyor. Değişik tarafların güvenlik çıkarları hesaba katıldığında bunun İran’a yönelik bir saldırıdan daha çok farklılıklar içerdiğini görmek mümkün. Almanya, İran’a yönelik bir saldırıya sıcak bakmıyor. Tamamen ekonomik çıkarlardan kaynaklanıyor bu tutum.
ABD TEK BAŞINA EGEMEN DEĞİL
Dünyanın yeniden paylaşılması konusunda emperyalist devletler arasındaki rekabetin ve çelişkilerin derinleştiği bir süreçten geçiyoruz. Bunun büyük bir savaşa dönüşmesi mümkün mü?
Bugünkü global kapitalizmde farklı güçler birbirleriyle rekabet halindeler. Etkili olma ve etki alanını genişletme şeklinde tanımladığımız süreç eskisi gibi değil. Eskiden belli ülkeler birbirine karşı idi. Şimdi global bir rekabet var. Bu bağlamda kimin nerede etkili olacağının rekabeti söz konusu. Burada Suriye, İran, Afganistan gibi ülkelerde kimin etkili olacağı, dolayısıyla ABD’nin Rusya’nın etkisini azaltmaya çalıştığı, Çin’in etkisini durdurmaya çalıştığı bir gerçek. Günümüzdeki rekabet mutlaka askeri çatışma şeklinde olmuyor, ama belli taraflar desteklenerek bölgesel savaşlar yürütülüyor.
Bu nedenle dünyada derin kırılmalar yaşanıyor. Soğuk savaşın bitmesinden sonra ABD, tek başına egemen olacağı bir sistem kurmaya çalıştı. Bunu en çok da George W. Bush denedi. Washington ve New York’taki saldırılardan sonra “Bizimle birlikte olmayan bize karşıdır” denildi. Bu tek kutuplu bir dünya düzeni yaratma arzusundan başka bir şey değildi. Ama bu iflas etti. Şunu da tespit edebiliriz ki, bu süreçte büyük etkiye sahip egemen güçlerin arasına yenileri katıldı. Bunların başında eski güç Rusya, yeni güç Çin katıldı. Keza, Latin Amerika’da olduğu gibi egemen güçlere karşı hareketler de ortaya çıktı. Yani tek başına ABD’nin ya da NATO ittifakının egemenliği artık söz konusu değil.
Söylemek istediğim şu: ABD açık bir şekilde egemenliğini artık tek başına koruyamıyor. Batılılar şimdi hep birlikte Rusya ve Çin’e karşı egemenliklerini korumaya çalışıyor. Ama bu çok da etkili olmuyor.
TEHLİKELİ GELİŞMELERE KARŞI HAREKETE GEÇME ZAMANI
Patriotların gönderilmesine karşı Almanya’da savaş karşıtlarının tutumu nedir?
Alman savaş karşıtları ve barış hareketinin tutumu nettir: Patriotların gönderilmesi tehlikeli bir gelişmedir. Buna karşı harekete geçmek gerektiği ifade ediliyor. Belirlenen bu tutumda Almanya’nın tek taraflı hareket ettiği belirtiliyor. Zaman çok sınırlı. Hükümet de bu nedenle füze savunma sistemini göndermek için acele ediyor. Bu taban hareketinin kısa sürede harekete geçmesi açısından olumsuz bir durum. Ama buna rağmen umutluyum.
Çünkü ilk anketlere göre Alman halkının büyük bir bölümü Patriot savunma sisteminin gönderilmesine karşı. Bir hassasiyet söz konusu. Bu da karşı bir hareketin örgütlenmesinin şansını yükseltiyor. Umarım, barış hareketi en kısa zamanda harekete geçer. Füze savunma sisteminin gönderilmesini engelleyip engelleyemeyeceğimiz başka bir konu. Çünkü bunun için barış hareketi henüz o kadar güçlü değil.
TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL GÜÇ OLMASINA İZİN VERMEZLER
Türkiye de bir bölgesel güç olma peşinde. Türkiye’nin dış politikasına Almanya’dan bakılınca nasıl görünüyor. Aktör olma şansı var mı?
AKP-Erdoğan hükümetinin izlediği politika bölgede bir aktör olma iddiasını taşıyor ve bu tabii ki endişe verici. Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra da Türk hükümetleri böyle politikalar izlemeye başladı. Türkiye’nin çok büyük bir bölgesel güç olduğundan söz edildi. Orta Asya’ya kadar uzanan bölgede bir rol oynanmak isteniyordu. Şimdi yeniden aynı rol gündemde. İlk deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi, ekonomik gelişme, politik bir hırs olarak kullanılıyor. Bölgede büyük bir güç olma hesapları yapılıyor. Bu da saldırgan bir politikayı beraberinde getiriyor. Böyle olunca da tehlikeli gelişmeler ortaya çıkıyor. Bana göre AKP hükümeti tarafından izlenen provokatif politika bir taraftan da Kürt sorunuyla bağlantılı. Irak’tan sonra bir sonraki özerk Kürt bölgesinin Suriye’de kurulma ihtimalinin ortaya çıkması, Türkiye’de de etki yaratacak.
Karışıklık bölgedeki gelişmeleri tehlikeli hale getiriyor. Bana göre, Batılı devletler ve Rusya, Ortadoğu’da bir Türk hegemonyasına izin vermezler. Türkiye’nin yardım etmesini isterler, ama etkili olmasını istemezler. (Köln/EVRENSEL)