18 Aralık 2020 16:21

Erdal Eren’in "Gerçek" yaşı ve Saygı Öztürk’ün gerçeği

Saygı Öztürk’ün yazısıyla neyi amaçladığını bilemiyoruz (!) ancak Erdal’ın hukukun ayaklar altına alınarak yargılandığı, suçsuz olduğunu ve yaşı da büyütülerek idam edildiğini biliyoruz.

Görsel: İsmail Cem Özkan

Paylaş

Av. Mustafa Söğütlü

Sözcü Gazetesinde Saygı Öztürk, 15.12.2020 tarihinde “Yaşı büyütülüp mü idam edildi?​” başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında Öztürk “Onca yüksek hâkim 17 yaşındaki bir gencimizi idam ettirmek için yaşının büyüttürmekle suçlanıyor”, “Gazetecinin görevi acı da olsa gerçekleri ortaya koymaktır. Erdal Eren, gerçekten 17 yaşında mı suç işledi, idam edildiğinde 17 yaşında mıydı? Bunun için 40 yıl öncesinin dosyasına ulaşmak gerekiyordu. Evet, Erdal Eren'in dosyasına ulaştım” diyerek mahkeme dosyasında “var olan” bilgilerle, acı da olsa, gerçeğe(!) ulaştığını zannediyor.

***

2003 senesinin kasım ayında aylık hukuk dergisi olan Günışığı’nın aralık sayısı için Erdal Eren’in avukatı Av. Nihat Toktay’la görüşecektim. Henüz 19 yaşında hukukçu adayıydım. Tüm acemiliğimle meslektaşımın Ankara Kızılay’da bulunan bürosuna gittim. Aklımdaki soru Erdal Eren’in yaşı değil, yargılamanın nasıl gerçekleştirildiğiydi. Elbette 12 Eylül faşist diktatörlüğü 17’sinde bir genci asarak halkın ve tarihin önünde yüzünü göstermişti.

Erdal Eren denilince ilk akla gelen yaşıydı. Meslektaşımla görüşmeden çıktıktan sonra anladım ki Erdal Eren yargılamasında akla gelebilecek en son şeylerden birisiydi Erdal Eren’in yaşı. Bu görüşme bana ceza yargılama hukuku anlamında da çok şey katmıştı. Yargılama da silahların eşitliği, savunmanın yargıdaki yerini ve elbette iktidarla hukuk ilişkisini.

Nihat abi bana dava dosyasını gösterdi, mahkemeye sundukları tüm talepleri, delilleri de… Nihat abi bir savunman olarak dosyayı değerlendirmiş ve bir hukukçu olarak sonuçlara varmıştı, aldıkları emirlere göre yargılama yapan ve hüküm veren cüppe giyen cellatlara göre değil!

***

Saygı Öztürk yazısında ya 12 Eylül’ü ya askeri hakimleri ya da ikisini birden -bence üçüncü ihtimal- aklamaya çalışır gibi “Eren, hakkında Sıkıyönetim Mahkemesi idam cezasını 19 Mart 1980 tarihinde, yani darbeden aylar önce vermişti” diyor. Yazısının tüm detaylarında var olan belgelere göre değerlendirme yapan Saygı Bey darbe sürecini de 12 Eylül ve sonrası gibi anlatıyor.

Oysa 12 Eylül’ü öncesi -kontrgerilla, 1977 1 Mayıs’ı, Erdal Eren davası gibi- ve bugünlerde dahil sonrası gibi değerlendirmek gerekiyor. 12 Eylül öncesi karar verilmişti derken böyle bir davanın ne kadar sürede sonuçlandığını da söylemiş oluyor Öztürk. Olay 2 Şubat’ta yaşanıyor, hüküm 19 Mart’ta veriliyor. Mahkeme süreci alelacele işletiliyor. Öyle ki, Erdal mahkemenin ilk duruşmasında avukat dahi edinemiyor. Askeri mahkeme süreci bir ayın biraz üstünde, kısa bir sürede bitiriveriyor.

Saygı Öztürk mahkeme dosyasına ulaştığını söylemekte ve mahkemenin kanaatini gerçek gibi sunmaktadır: “Yapılan otopsisinde, sırtından mermi giriş deliği tespit edildi. Merminin, sanık Erdal Eren'in tabancadan atıldığına dair tereddüde yer verecek hiçbir durum bulunmadığı kanaatine varıldı.” Mahkemenin değerlendirmesi yerinde miydi? Yazarın ulaştığı belge bizi yazarın iddia ettiği gibi gerçeğe götürür mü? Saygı Öztürk’e ceza yargılanmasının amacı olan maddi gerçeğin bu davada nasıl yerle bir edildiğinden bahsedelim. Dava dosyasında ol(a)mayan delillerden ... Nasıl alelacele yargılama ile Erdal’ı haksız yere idam ettiklerinden.

Nihat abiler yargılamaya ikinci duruşmada dahil olabiliyor. Bu aşamadan itibaren Nihat abilerin mahkemeden çokça tevsii tahkikat talepleri oluyor. Savunma tarafı olarak mahkemeden çeşitli delillerin toplanmasını ve araştırılmasını talep ediyorlar. Hepsi reddediliyor.

Vücuttan çıkan mermi çeşitli unsurlar bakımından Erdal’ın silahından çıktığı iddia ediliyor. Ama bu unsurların ne olduğu, neye dayandırıldığı belirtilmiyor. Dosya içerisinde iki tane mermi çekirdeği var. Otopside vücuttan çıktığı ve ölüme sebebiyet verdiği iddia edilen mermi ve olay yerinde bulunan deforme olmuş üzerinde kan ve nesiç (kemik) parçaları bulunan mermi. Raporda Erdal’ın silahından çıkan merminin temiz ve deforme olmadığı belirtiliyor. Diğer mermi deforme olmuş ve mermide kan ve nesiç parçaları var.

Otopsi raporu mermi çekirdeğinin cesedin arkasından öne doğru bir seyir takip ederek 8. kodu kırarak yani kemiği kırarak yön değiştirdiğini açıklıyor. Kemiğe çarpan mermi deforme olur. Ancak Erdal’ın silahından çıktığı belirtilen kurşun tertemiz. Bu nedenle avukatlar deforme olan ve üstünde kalıntılar olan diğer kurşunun incelenmesini talep ediyor. Mahkeme talebi reddediliyor.

Otopsi raporunda dikkat çeken diğer unsur merminin gidiş yönü. Otopsi raporuna göre ölen erin vücuduna mermi aşağıdan yukarıya doğru yön izliyor. Rapora ve mahkemenin gerekçeli kararına göre mermi sağ sırttan girmiş, çapraz hafif yukarıya seyir takibiyle sol meme altında kalmıştır. Ancak Erdal’ın yatarak saklandığı ve yakalandığı yer ölen erin yukarısında kalmaktadır. Ayrıca mahkemenin kendi tespitine göre de maktulün sağ tarafından vurulması mümkün değildir.

Sırtın Erdal’a dönük olduğu kabul edilirse (çatışma olan yerde çatışan erin çatıştığı kişiye sırtı nasıl dönük, bunu da anlamak mümkün değildir.) Erdal ölen erin solunda kalmaktadır. İşte tam bu nedenlerde avukatlar mahkemeden olay yerinde keşif yapılmasını talep ediyor. Keşif ceza yargılamasında olmazsa olmaz delillerdendir. Ceza yargılaması geçmişte yaşanmış bir olayın tekrar canlandırılması ve delillerle maddi gerçekliğin araştırılması faaliyetidir. Keşif olmadan geçmiş olay nasıl canlandırılacaktır? Talep olmaksızın dahi keşfin, hele bu olayda, yapılması zorunlu iken avukatların talebi yine reddedilmiştir.

Dosyada ölen erin üzerinde, merminin giriş mahallinde, yanık izleri ve morartılar olduğu söyleniyor. Mermi delik yerinin etrafında yanık izlerinin bulunması adli tıpta yakından atışın en tipik örneğidir. Oysa Erdal ile ölen erin mesafesi en az on bir metredir. Buradan yapılan atışta mermi yanık izlerinin bulunması da mümkün değildir. Bu nedenle de avukatlar keşif talebiyle birlikte ölen erin giysilerinin incelenmesini talep ediyor, mahkeme bu taleplere yine kulak tıkıyor.

Tanık olarak sadece erler dinlenmiştir yargılamada. Tüm erlerin ifadeleri neredeyse kelimesi kelimesine aynı ifadelerdir, tek bir ağızdan çıkmıştır. İnandırıcılığı yoktur. Olay yerinde olan 21 kişi ise tüm taleplere rağmen dinlenmemiştir.

Sayın Saygı Öztürk’ün takıldığı yere gelelim. Saygı Bey’in dava dosyasında var olan belgeleri gerçek kabul etmesinden, nüfus kayıtlarının da gerçek olduğu sonucunu çıkarmasına elbette şaşırmıyoruz. Size acı gelir mi bilmem ama Erdal’ın yaşı 17’ydi Saygı Bey. Nihat abi ailesiyle konuştuğunda, Erdal’ın babası; Erdal doğduğunda Giresun’un dağ köyünde öğretmen olduğunu, karların yolları kapaması sebebiyle geç şehre indiklerini ve Erdal’ın yaşını büyük yazdırdığını anlatmış. Saygı Bey yazısında yaş konusunun temyizde dile getirildiğinden bahsetmiş. Ceza yargılamasında yaşla ilgili bir iddia varsa yargılamanın hangi aşaması olursa olsun -hatta kesin hüküm sonrası dahi yargılama yenileme sebebi olur- yaş durumunun tespiti gerekmektedir. Bu tespit de sadece resmî belge ile değil, kemik grafilerinin çekilmesi ve anne babanın dinlenmesi ile gerçekleştirilir. Bu talep de mahkemece reddedilmiştir. Mahkemede belgeleri, sayın Öztürk gibi, gerçekmiş gibi kabul etmiştir.

Öztürk yazısının son paragrafında “İdam cezasına karşı olmak ayrı, ‘Yaşını büyütüp idam ettiler’ demek ise çok farklı” demektedir. Evet idam cezasına karşı olmak farklı, hukukun ve yaşamın ayaklar altına alındığı bir yargılama ile suçsuz bir insanı cezalandırmak, idam etmek de farklıdır sayın Öztürk.

Saygı Öztürk’ün yazısıyla neyi amaçladığını bilemiyoruz (!) ancak Erdal’ın hukukun ayaklar altına alınarak yargılandığı, suçsuz olduğunu ve yaşı da büyütülerek idam edildiğini biliyoruz. Ceza yargılamasında maddi gerçek dava dosyalarında, hele hele askeri mahkemelerin dosyalarında bulunan belgelerde değil Saygı Öztürk.

Son olarak, size, gazeteci olarak gerçeklerin acı tarafını öğrenirken hukuk bilginizi ve hukuka bakışınızı da geliştirmenizi öneririm.

ÖNCEKİ HABER

9 ilde ‘sahte içki operasyonu’ düzenlendi: 51 kişi gözaltında

SONRAKİ HABER

Maraş'ta elektrik akımına kapılan İşçi Ali Denizdurduran öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa