19 Aralık 2020 21:48

'Kimse kimse ile vakit geçiremiyor en azından oyunda bu şansımız var'

Fazla mesailerle tezgah başında çalışan, iş günü 12 saati bulan işçiler, ne ruhen, ne de bedenen dinlenemiyor. Bu keşmekeş, endişe ve stresten mobil oyunlarla çıkmaya çalıştıklarını aktarıyorlar.

'Kimse kimse ile vakit geçiremiyor en azından oyunda bu şansımız var'

Fotoğraf:Unsplash

Arzu ERKAN

“Nefes almakla yaşamak aynı şey değil” diye yazmıştı Ford Otosan işçisi, 4 Mayıs tarihinde Evrensel’de yayımlanan mektubunda. Çalıştığı fabrika; neredeyse gelişmiş kapitalist ülkelerin tamamında tam bir kapanmaya gidildiği günlerde, mart ayının son haftasından başlayarak mayıs ayının ilk haftasına kadar üretime ara vermişti. Yedi haftalık duruşu, “Yaşamın bir tadı olabileceğini gördük” diye tarif eden işçi mektubunda şu ifadeleri kullanıyordu “Korona günleri bize çok kez gösterdi; emekçilerin bu düzende canının kıymetinin olmadığını, belirsizlik durumunun ne kadar korkunç olduğunu, bir araya gelebilmenin ne kadar önemli olduğunu... Bu günler bize bir şey daha gösterdi. Ailemizle zaman geçirmeye, dinlenmeye, bir şeyler okumaya, yazmaya, izlemeye ihtiyacımız olduğunu, evdeki işlerin ne kadar zor olduğunu ve paylaşılması gerektiğini…”

Çok değil bu mektubun üzerinden yedi ay geçti. Salgının yayılım hızı nisan ayına göre katbekat artmış durumda. Dünya Sağlık Örgütünün 15 Aralık tarihli raporuna göre Türkiye koronavirüs vakalarında dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sırada. Raporun açıklandığı günün ertesinde Avrupa sıralamasında üçüncü olan Almanya 3 hafta süreyle tam kapanmaya gideceğini açıkladı. Bizde ise salgınla mücadele kapsamında alındığı söylenen kısıtlamalardan yine işçi ve emekçiler muaf tutulurken, ne olursa olsun çarklar dönsün denilerek emekçiler sürü bağışıklığına terk edildi.

Geride bıraktığımız yedi ayda görüldü ki, hükümet ve sermaye pandemiyi fırsata çevirerek işçilerin kazanılmış haklarını gasbetmeye girişirken, esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırıldı. Aynı Ford işçisi, bugün içinde bulunduğu çalışma ve yaşam koşullarını anlatan bir mektup yazsa hiç kuşku yok ki mektubunun başlığı “Çalışmak için yaşıyoruz” olurdu. Neden mi? Vaka sayısının arttığı fabrikada pozitif ve pozitifle temaslı olduğu için karantinaya alınan işçilerin yerine yeni işçi alınsa da (Bu süreçte 852 yeni işçi alındı) sayı yeterli olmadığı için işçilerin iş yükü ve fazla mesailerle çalışma saatleri artırıldı. Neredeyse 3 aydır hafta tatili olmadan, günde en az iki saat fazla mesai yaparak çalıştırılıyor işçiler. Yine, önlem adı altında hayata geçirilen bir uygulamayla işçiler anbean takip edilerek üzerlerindeki baskı ve denetim de artırılmış durumda. ‘Güvenli yerim’ isimli, akıllı telefonlarına yüklenen ve HES kodu ile uyumlu uygulamaya göre; işçiler üretim bandında, yemekhanede, serviste barkod okutuyorlar. Böylelikle işçilerin nerede durduğu, nerede ve kiminle oturduğu kayıt altına alınabiliyor. Yetmiyor, ‘kovid timi’ adı altında oluşturulan, ilk amirlerden oluşan bir grup tarafından mola yerlerinde bile izlenen işçiler, yan yana geldiklerinde “sosyal mesafeyi” ihlal ettikleri gerekçesiyle sürekli uyarılıyorlar. Hatta öylesine ki, molalarda oturdukları banklar kaldırılan, fabrika içerisinde sigara içmeleri yasaklanan işçiler adeta nefes alamaz hale getirilmiş durumdalar.

Fazla mesailerle günde 10 saat bilfiil tezgah başında çalışan, işe gidip geldikleri süre de hesaba katılınca iş günü 12 saati bulan işçiler, ne ruhen, ne de bedenen dinlenemiyor. Yaşamları fabrika ile ev arasında geçen, fabrikada neredeyse her gün yeni vakalar görülmesine karşılık çalışmak zorunda olan işçiler, bu yaşadıkları keşmekeş, endişe ve stresten mobil oyunlarla çıkmaya çalıştıklarını aktarıyorlar. Kendi deyimleri ile önlem adı altında fiziki mesafenin sosyal mesafeye dönüştürüldüğü fabrikada molalarda yan yana gelmeleri engellense de bu engeli aynı anda oyuna girerek aşmayı başarıyorlar. Akıllı telefonlar hem aralarındaki mesafeyi ortadan kaldırıyor, hem de az da olsa kafa dağıtmalarını, hoşça vakit geçirmelerini sağlıyor.

Gaming in Turkey 2019 raporuna göre; Türkiye’deki kullanıcıların en çok indirdiği ikinci oyun PUBG Mobile. Bu oyunun Türkiye’de 11 milyon 950 bin kullanıcısı var. İşçilerin aktarımlarına göre; kadın-erkek fark etmeksizin, fabrikada 20-40 yaş aralığındaki işçilerin de mobil oyunlarda tercihi PUBG Mobile. Oyunun tüm android telefonlara indirilebiliyor olması, ücretsiz olması, aynı zamanda dört kişilik ekipler halinde ve online oynanabiliyor olması da tercih nedenleri arasında.

Oyun fabrikada öylesine yaygın ki; serviste, ara dinlenmelerinde, evlerde üstelik de birbirleriyle haberleşerek oyuna giriyor işçiler. Kendi aralarında WhatsApp grupları kuran işçiler, üstelik de bu pandemi günlerinde iş günü bitip de eve gittiklerinde birbirleriyle mesajlaşarak birlikte oynuyor, birlikte vakit geçiriyor ve günün stresini birlikte atmaya çalışıyor.

Günde aşağı yukarı üç saat oyun oynadığını aktaran bir işçi “Eve geliyorum, yemek yiyorum, koltuğa uzanıp elime telefonu alıyorum. Arkadaşlardan mesaj gelince birlikte girdiğimiz için üç saatten önce bırakamıyoruz. Başka bir meşgalemiz yok ki, eskidendi dışarı çıkmak, gezmek, dolaşmak, hoş onu da ne kadar yapabildiğimiz tartışma konusuydu ama arada da olsa yapıyorduk. Şimdi tek eğlencemiz PUBG, bir kere oyun çok iyi, çok gerçekçi. Kafa dağıtıyor, oynarken çok eğleniyoruz” sözleriyle anlatıyor oyunu.

Pandemi ile birlikte serviste tek oturmaya başladıklarını söyleyen başka bir işçi de “Takıyoruz kulaklığı, ayrı koltuklarda otursak da birlikte oynuyoruz. Tabii eskiden daha iyiydi, bazen arka koltuğa geçer 3-4 kişi birlikte oynardık. Şimdi bu şansımız yok. Kimse kimsenin evine gidemiyor zaten, kimse kimse ile vakit geçiremiyor en azından oyunda bu şansımız var” diyor.

Benzer bir durum molalar içinde geçerli. Mola yerlerinde kovid timlerinin sürekli “sosyal mesafeyi aşmayın, maskeyi indirmeyin” diyerek sürekli kendilerini uyardığını, bu kurallara uymayanları disipline vermekle tehdit ettiğini anlatan başka bir işçi “Molada yan yana gelince sosyal mesafe diyorlar ama hatta dip dibe çalışıyoruz. Sürekli ensemizde boza pişiriyorlar. Zaten yüzümüzde maske var, kimse kimsenin ne dediğini anlayamıyor ki sohbet etsin. Gelip görseniz molada da herkesin kulağında kulaklık, kafası öne eğik, elinde telefon oyun oynuyor. Bazen tek giriyor oyuna, bazen ekiple” diyor.

Fabrikada, pandemiyle birlikte gelişen endişe ve korkulara, artan baskı ve iş yükü eşlik ederken, geçim sıkıntısı her geçen gün artan işçiler; bir yandan hoşça vakit geçirip, bir yandan da birlikte olmanın koşullarını yaratıyor. Yan yana gelemeseler de zorlukları aşmak açısından son derece yaratıcı işçiler. Onlar için PUGB sadece bir oyun değil aynı zamanda her şeye rağmen birlikteliğe açılan bir kapı. Kim bilir, belki bir gün bu mecralar sadece hoşça vakit geçirmek için değil itiraz edilmesi gerekenlere dair birlikteliği yaratmak için de kullanılır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Saray iktidarı, Türk lirasının parasal egemenliğine darbe vuracak bir kararla, tüm satış sözleşmelerinin döviz cinsinden yapılmasının önünü açtı. Böylece enflasyonun en temel dinamiklerinden olan dolarizasyonun eksik ayağı da Mehmet Şimşek imzasıyla tamamlanmış oldu. Türkiye’nin, başta ABD doları olmak üzere yabancı paraya bağımlılığı daha da derinleşecek.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et