Futbolda beIN Sports protestosu | Filler tepişirken futbolcular figüran
Kulüpler Birliği ile Katarlı yayıncı kuruluş arasındaki ödeme krizi sahalara 60 saniyelik protestoyla yansıdı.
Fotoğraf: DHA
Mithat Fabian SÖZMEN
Kulüpler Birliği ile Katar sermayesine bağlı yayıncı kuruluş Digiturk beIN Media Group arasındaki “ödeme krizi” sahalarımızda nadir rastlanan bir protestoya yol açtı. Futbolcular, kulüp yönetimlerinden aldıkları talimatla maçların ilk 60 saniyesi boyunca topa dokunmadı. BeIN Sports ise bu protestonun önüne sansürle geçmeye çalıştı, sonrasında yapılan açıklamalar da kafa karıştırdı.
Kulüpler Birliği protestonun gerekçesini yayıncı kuruluşun ödeme yapmamasına bağlıyor. BeIN Sports “Oynanmış tüm karşılaşmalara ilişkin ödemeleri yaptık,” diyor. Yayıncı kuruluştan ödemeyi alıp kulüplere dağıtmakla yükümlü TFF ise, “Ödemelerin tamamının yapılmadığını” vurguluyor. Belli ki kasım ayında devreye Gençlik ve Spor Bakanlığının da girmesi (Rıdvan Dilmen’in ifadesiyle Erdoğan’ın) ve Spor Toto’dan (yani devletten yani halktan) 300 milyon lira aktarılmasıyla üzerinde uzlaşıldığı söylenen 2 milyar 650 milyon TL’lik anlaşmada sıkıntı var. (Bu sürece dair güzel bir toparlama için Gazete Duvar'dan Alper Budka'nın yazısı okunabilir)
Yayıncı kuruluşun şu ana kadar sadece oynanmış maçların bedelini ödediği, bunun da ciddi bir gecikmeye ve gelir kaybına neden olduğu ortada. Zaten milyarlarca lira borcu olan kulüplerin ekonomik açıdan dibe vurduğu, pek çok kulübün oyuncularına ödeme yapamadığı, Türk futbolunun büyük bir değer kaybı yaşadığı ve bunun ülkedeki ekonomik ve siyasi gidişatın etkisiyle önlenemez hale geldiği açık.
DOHA-ANKARA HATTINDA MEDYA VE FUTBOL
2013 yılında Çukurova Holding’in borçları karşılığında TMSF’ye devredilen, 2015’te Katar sermayesi beIn Media Group’a ihalesiz şekilde satılan Digiturk’ün 2016’da yayın hakkı bedeli olarak Türk futboluna 500 milyon dolarlık hormonlu bir yatırım yapması dikkatleri çekmişti.
Hamle, Katar’ın 2010’larla birlikte merkezine futbolu oturttuğu dünya çapındaki “yumuşak güç” atılımından bağımsız değildi kuşkusuz ancak Doha’nın Erdoğan yönetimiyle sıcak ilişkileri de biliniyordu. Bu yüzden bu cömert yatırımın ekonomik bir yatırımdan çok daha fazlası olduğu ve geri ödemesinin başka yollarla yapılabileceği gibi şüpheler belirmişti.
Digiturk’ün satışının resmiyet kazandığı Haziran 2016 sonrası uluslararası konjonktür, bu iki hırslı iktidar için de ciddi bir yalnızlaşmayı beraberinde getirdi. Erdoğan yönetimi ile Katar hanedanlığı geçirdikleri bu zor günlerde birbirilerine “kara gün dostu” oldu. Tabii bunun ciddi bir ekonomik karşılığı var. Bugün Katar’ın adına Kanal İstanbul’dan Tank Palet’e, ÇAYKUR’dan Borsa İstanbul’a pek çok kritik projede ya da değerli mülkte rastlamak mümkün.
Ancak futboldaki tablo gösteriyor ki bunlar artık Katar’a yetmiyor. 2016’dan bu yana Türkiye’nin yaşadığı ekonomik çalkantı / futbolun sürekli değer kaybetmesi bir yanda Katar’ın yalnızlaşması, güçsüzleşmesi / “yumuşak güç” atılımının olumsuz sonuçlar doğurması diğer yanda…
Buna bir de pandemi şartlarını ekleyin…
En azından futbolda Katar’ın artık daha fazla zarar etmeyi göze almayacağı ortada. Bu bakımdan tekel olmanın getirdiği avantajları da kullanarak pazarlık masasında eli çok zayıf olan kulüpleri istediği şartlara mahkum etmeye çalışıyor.
Kulüplerin buna karşılık normalde işveren pozisyonundaki bir aktörün pek de tercih etmeyeceği biçimde işçilerinin üretimi üzerinden el yükseltmesi durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.
FUTBOLCULAR DERS ÇIKARIR MI?
Futbol ekonomisi üzerine yazılarıyla tanınan Kerem Akbaş, meseleye dair Twitter’da yaptığı yorumda “Umarım bir gün futbolcular da paralarını alamadıklarında 60 saniye topa dokunmazlar,” diyerek önemli bir başka noktaya parmak bastı. Bu eylemde sadece figüran olarak rol alan futbolcular, kulüp yönetimlerinin Kulüpler Birliği çatısıyla sağladığı örgütlü yapının bir muadiline sahip değil. Bu açıdan dünyanın başka ülkelerindeki meslektaşlarının yüz yıl gerisindeler. Umarım bu eylem uygulayıcılarına örgütlülüğün önemi konusunda bir fikir vermiştir. Çünkü sürecin esas kaybedeni (futbolun yarattığı borçlar sürekli üzerine yıkılan halkın dışında) onlar olacak.