20 Aralık 2020 22:00

Cumhuriyetçi Beethoven’in ‘Kahramanlık Senfonisi’

Özlem ERTAN

Ludwig van Beethoven, Avrupa tarihinin yeni baştan yazıldığı, sarsıntılarla dolu bir dönemde yaşamış ve tüm bu sarsıntıları derinden hissedip eserlerine yansıtmıştı. İki yüz ellinci doğum yıl dönümü tüm dünyada kutlanan, klasik müzik tarihinin en devrimci ve öncü bestecilerinden, 1770 doğumlu Ludwig van Beethoven, 1789 Fransız Devrimi sırasında on dokuz yaşında genç bir piyanist ve besteciydi. Edebiyatı, mitolojiyi, felsefeyi seven; Goethe ile Schiller hayranı Beethoven aynı zamanda idealist bir sanatçıydı.

Beethoven, doğup büyüdüğü kent Bonn’dan ayrılıp sanatın başkenti Viyana’ya yerleştiğinde, takvimler 1792 yılını gösteriyordu. Fransız Burjuva Devrimi’nin üstünden sadece üç yıl geçmişti ve Fransa’da monarşinin yıkılıp cumhuriyetin kurulmasının etkileri tüm Avrupa’da hissediliyordu. Eşitlik, özgürlük, kahramanlık gibi ideallere bağlı olan Beethoven de Fransız Devrimi’nin rüzgarına kendini kaptırmıştı.

NAPOLYON’A İTHAF EDİLEN SENFONİ

Beethoven, Fransız Komutan Napolyon Bonaparte’a hayrandı. Napolyon’u Fransız Devrimi’nin gerçek varisi olarak görüyor; onun monarşiyi ve feodalizmi yıkıp, Avrupa halklarına eşitlik, özgürlük getireceğine inanıyordu. Tam da bu yüzden 1803 yılının ikinci yarısında bestelediği 3. Senfoni’sini Napolyon Bonaparte’a adadı. Bunu Beethoven’in Sekreteri ve Öğrencisi Ferdinand Ries ile yakın arkadaşı Anton Schindler’in ayrı ayrı yazdığı Beethoven biyografilerinden ve 3. Senfoni’nin orijinal el yazması cildinin kapağındaki, daha sonra üstü karalanan ithaf cümlesinden biliyoruz. Evet, Beethoven, kendine özgü, çığır açıcı ve önceki dönemin senfoni kalıplarını yıkan bu eserini önce Napolyon Bonaparte’a adamış, ancak daha sonra ithaf cümlesini karalamıştı. Peki, neden?

NAPOLYON’UN ÜSTÜNÜ ÇİZDİ

Napolyon Bonaparte, Fransız Devrimi’nden sonra Cumhuriyetçi Fransa ile monarşi ile yönetilen Avrupa ülkeleri arasında başlayan Fransız Devrim Savaşları’nda Fransa’ya liderlik etmişti. Avrupa monarşilerinin oluşturduğu ittifaklarla Fransa arasındaki Napolyon Savaşları’nın önderi de oydu.

İlk başlarda söylemleriyle sadece Beethoven’in değil, cumhuriyete ve eşitliğe inanan herkesin umudu olan Napolyon Bonaparte’ın 1804 yılında kendini ‘imparator’ ilan etmesi pek çok destekçisinde olduğu gibi Beethoven’de de ciddi hayal kırıklığı yarattı. Halbuki Beethoven, Avusturya İmparatorluğu orduları Fransızlar tarafından bozguna uğratılırken bile Napolyon’u savunmaktan çekinmemişti. Napolyon Bonaparte’ın da ‘tek adam’ olmanın sarhoşluğuna kapılıp eski idealist söylemlerinden uzaklaşmasını kabul edemeyen Beethoven, 3. Senfoni’nin kapağına yazdığı “Sinfonia Grande Napoleon Bonaparte” ifadesinin üstünü karaladı ve eserine ‘Kahramanlık’ anlamına gelen ‘Eroica’ adını verdi.

Beethoven’in Eroica Senfonisi müzikal olarak kelimenin tam anlamıyla devrimci nitelikteydi ve gerek giriş bölümündeki canlı temposu gerekse bakır nefesli çalgıların yoğun biçimde kullanılmasıyla daha önce bestelenmiş senfonilerden ayrılıyordu.

Beethoven’in ilk ve tek operası Fidelio da bestecinin özgürlük ve adalet özlemini yansıtır. İlk olarak 1805 yılında, Fransız ordusunun işgali altındaki Viyana’da sahnelenen Fidelio, haksız yere hapse atılan ve idam edileceği günü bekleyen kocası Florestan’ı hapisten kurtarmak için erkek kılığına girip Fidelio adını alan Leonora’yı anlatır.

TRAJEDİLERDEN BAŞYAPITLAR ÇIKARAN BEETHOVEN

Beethoven, pek çok açıdan önemli bir sanatçıydı. Cumhuriyetçi fikirlerini yılmadan savunması, besteciliğinde mevcut kalıpları kırarak yenilikçi, özgün eserler yaratma cesaretini göstermesi ve yaşamına hakim olan trajedilerle üreterek, yaratarak mücadele etmesi onu ayrıcalıklı kılıyor. Evet, kendisinden sonraki besteci kuşaklarını derinden etkileyen Beethoven’in çok zor bir yaşamı olmuştu: 20’li yaşlarının sonunda duyma yetisini kaybetmeye başlamış ve akabinde tamamen sağır olmuştu. Bu yüzden piyanistlik ve orkestra şefliği kariyeri biten Beethoven, kendini tamamen beste yapmaya vermişti. En güzel, çığır açıcı eserlerini de sağır olduktan sonra bestelemişti. Yalnız bir adamdı Beethoven. Sağırlığının ve yaşadığı hayal kırıklıklarının etkisiyle huysuzlaşmış, insanlardan uzaklaşmıştı.

Klasik müzik tarihinde koro ve insan sesinin kullanıldığı ilk senfoni olan o efsanevi 9. Senfoni’sini bestelerken de hiç duymuyordu Beethoven. İnsan inanmakta güçlük çekiyor, değil mi? Şurası bir gerçek ki; Beethoven’in beste yapmak için duymaya ihtiyacı yoktu. Tüm sesler onun varlığının ayrılmaz bir parçasıydı. Klasik batı müziği tarihini değiştiren eserleri bunun en büyük kanıtı.

Eşsiz benzersiz Beethoven’in müziği bir derya… Kim bilir belki ilk fırsatta bu büyük sanatçının eserlerini dikkatle dinler ve hem onun çığır açan besteciliği hem de trajik ama verimli yaşamı hakkında düşünürsünüz.

Evrensel'i Takip Et