20 Aralık 2020 23:29

Atanmış rektörler, torpilli akademisyenler hükümetin zihniyetini üniversiteye taşıyor

Sakarya Üniversitesinde görevli Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun üniversiteleri “fuhuş yuvası”na benzeten sözlerine İzmirli üniversite öğrencileri tepki gösterdi.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Burçak PINAR
Doğa ÇITAK
İzmir

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programına katılan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun üniversiteleri “fuhuş yuvası” olarak niteleyen sözlerine gerek üniversite öğrencileri gerekse akademi çevresi tepki gösterdi. Tepkiler üzerine Sakarya Üniversitesi, Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. İzmir’den üniversite öğrencileri de Sofuoğlu’nun sözlerine “Atanmış rektörler, torpilli akademisyenler hükümetin zihniyetini üniversiteye taşıyor. Üniversiteler şu an hükümetin bir aynası gibi” diyerek tepkisini dile getirdi.

BUNLARLA UĞRAŞACAKLARINA EKONOMİK SORUNLARI DÜZELTMELİLER”

DEÜ Matematik Bölümü 2. Sınıf öğrencisi, bir akademisyenin bilimsel görevlerini yerine getirmesi gerekirken çağ dışı düşüncelere kapılmasının kendisini sinirlendiğini belirterek, “Böyle bir açıklamayı yapabilen bir kişinin yaşadığı ülkeden ve böyle ithamlara maruz kalmış olan gençlerden söylemleri adına utanması gerekiyor” dedi.

Öğrenci, “Kendisinin insanlığa yararlı işler varken gençlerin özel hayatlarıyla bu kadar ilgili olması aslında ne kadar da işe yaramaz ve bilimsellikten uzak birisi olduğunu yeterince gösteriyor. Üniversite hayatı denilince akıllarına ne geldiğini gerçekten çok merak ediyorum. Keşke bunlarla uğraşacaklarına yaşadığımız ekonomik sorunlarla ilgili arkamızda duracak söylemlerde bulunsalar” diye konuştu.

“Üniversiteler fuhuş yuvası”, “kızlı erkekli kalıyorlar”, “günah”, “zina” gibi söylemlerin tam anlamıyla hadsizlik olduğunu söyleyen öğrenci, “Kendileri bir şeye inanıyor diye geri kalan herkes de inanmak zorunda değil. Reşit bireyler istedikleri gibi yaşama özgürlüğüne sahipler. Bence bu kişileri rahatsız eden de tam olarak bu. Başkalarının özgürlüklerine katlanamıyorlar” diye ekledi.

BÖYLE BİR HOCANIN EĞİTİMİME HİÇBİR KATKISI OLAMAZ”

Ege Üniversitesi Edebiyat Bölümü 3. Sınıf öğrencisi ise, “Buna benzer bütün olaylarda ‘öyle demek istemedim’ gibi bahanelerle kolayca sıyrılabiliyorlar. 21. yüzyılda böyle şeyleri fuhuş, zina gibi geri zihniyetlerle açıklamalarına inanamıyorum ve bu durumun o kişilerin içe bastırılmış duyguları olduğunu düşünüyorum. Bir akademisyenin çalıştığı yeri fuhuş yuvası olarak tanımlamasını garip buluyorum. Böyle bir hocanın benim eğitim hayatıma hiçbir katkısı olabileceğine inanmıyorum” dedi.

AKADEMİK ORTAMDA BULUNMAMASI GEREKİR”

Ege Üniversitesi Edebiyat Bölümü 3. sınıf öğrencisi başka bir öğrenci de “Bu düşünceye sahip bir kişinin değil akademik ortamda bulunması, toplum içersinde herhangi bir konumda bulunmaması gerekir. Üniversite öğrencileri 18 yaşını geçmiş yetişkin insanlardır ve aldıkları kararlardan kendileri sorumludur. Bu cümleyi kuran şahsa sormak gerekmektedir. Fuhuş yapılan bu ortamda kendisinin işi, görevi nedir? Madem ahlaksızlık var neden burada bulunmaya devam etmekte?” diye konuştu.

ÜNİVERSİTELER HÜKÜMETİN AYNASI”

DEÜ Deniz İşletmeleri Yönetimi öğrencisi Ayşe de bu açıklamanın, mevcut hükümetin zihniyetinden başka bir şey olmadığını dile getirdi. Ayşe, “Söylenenler tamamen hükümetten güç alarak söylenmiş şeylerdir. Üniversitedeki rektörlerin hükümet tarafından atanması, akademisyenlerin tanıdık vasıtasıyla okullarda yer alması çok uzun süredir üniversitelerin de ticarethaneleşmesinin göstergesi” dedi.

Bilimsellikten uzak bu açıklamalara şaşırmadıklarını belirten Ayşe, “Üniversiteler şu an hükümetin bir aynası gibi. Dolayısıyla birçok üniversite öğrencisi üniversite eğitimlerinde kendilerini geliştirebildiğini düşünmüyor. Maalesef benim de düşüncelerim bu yönde. Rektörünü hükümetin atadığı bir okulda okumak elbette bizim açımızdan zor” diye ekledi.

Özellikle kadın öğrencilerin akademisyenlerin psikolojik baskılarına maruz kaldığını da söyleyen Ayşe, yaptırım uygulanmaması nedeniyle de sessiz kaldıklarını söyledi.

DEÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü 2. sınıf öğrencisi ise bu ve benzeri açıklamalara ne kadar tepki verilse de değiştiremediklerini, anlık olarak sosyal medyada yükselen tepkilerin bir süre sonra azaldığını söyledi.

Var olan rejimin baskı rejimi olduğunu ifade eden öğrenci, “Tüm görüşlerin, zihniyetlerin aşırılığı geri döndürülemez sonuçlar doğurur. Halk içinde ayrışmaya ve bozulmaya sebep açar. Oysa gereken tüm toplumun birleşmesi ve nefret söylemi içeren zihniyetlere karşı bir arada durmasıdır. Nefret ve iğrenç söylemlerden kurtulursak bir ülkenin en temel taşını geliştirip, üniversiteli gençlere destek verip ülkemizin refah seviyesini yükseltebiliriz” dedi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN BİLE TARTIŞILDIĞI BİR ÜLKEYİZ”

Bu söylemler ve benzer anlayış nedeniyle kendi yaşadıklarından örnek veren bir öğrenci, “Lisede Ramazan ayında sınıfta bir şeyler atıştırıyordum, mide rahatsızlığı olan biriyim, çevremdeki kimse ses etmezken, sürekli diğer ırklar ve dinler hakkında kötü söylemlere sahip tarih hocamız tarafından uyarı aldım. Saygımdan herkese sormuştum ama sormasam bile sınıfta bir şeyler yeyip içebilirim ve buna kimse karışamaz. Ayrıca lisede tayt giydiğim için bir erkek öğretmen tarafından uyarılmıştım. Oysa spor takımındaydım. Sözün kısası bu zihniyet sadece üniversitelerde değil liselere hatta ilkokula kadar inmiş durumda. Bu zihniyetler tayt giymenin müstehcen olduğunu söylüyorlarsa demek ki tayt giyen herkese o gözle bakıyorlar. Bu durum mide bulandırıcı, bu söylemlerin desteklenmesi ve kabul edilmesi en acısı” diye konuştu.

“Eğer olur da hocalarımdan birinin ismini böyle bir olayla duyarsam, şiddet-taciz yaşayan bireyin her daim arkasında hatta yanında olacağım. Korkmadan bir olup savaşmak dik durmak lazım. Bu sorunun başka türlü çözüleceği yok” diyen öğrenci, “İstanbul sözleşmesinin bile tartışıldığı bir ülkedeyiz. Yılmazsak başarabiliriz” diye ekledi.

DERHAL GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLMELİDİR”

Ege Üniversitesi Moda Tasarımı Bölümü Öğrencisi İlayda ise “Bu gibi hocalardan eğitim almayı bırakın yan yana durup aynı ortamda nefes almayı bile hayal edemiyorum, çok üzücü bir durum. Bu tanımlamaları yapmaları hızla gericiliğe doğru ilerlediğimizi gösteriyor. İnsanların yaşam tarzları kimseyi ilgilendirmemeli diye düşünüyorum. Böyle bir insan derhal görevden el çektirilmelidir” dedi.

Reklam