Ambalaj fabrikası işçisi: Tahmin değil mücadele gerekli
"Yeni asgari ücretin veya onun biraz üstündeki ücretlerimizin nasıl olacağını bilmemiz için iyi tahmin yürütmemiz değil, birlikte mücadele etmemiz gerekiyor..."
Fotoğraf: Pixabay
Ambalaj fabrikası işçisi
İstanbul
Asgari ücret görüşmeleri başlayalı 10 günü geçti. Ücretli çalışanların tamamını doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirdiği için merak içinde takip ediliyor görüşmeler. Asgari ücret alanlar var olan borçlarını kapatmak için kaç para daha kazanacaklarını hesap ederken diğer çalışanlar ise maaşının üzerine belli oranlar ekleyip yeni yıldaki maaşını hesap etmeye çalışıyor.
Görüşmeler merakla takip ediliyor edilmesine de işçilerin bu görüşmelerden ciddi bir beklentisi yok. Asgari ücrete dair yapılan sohbetler önce, ‘Sence ne kadar olur?’ sorusuyla başlıyor. Sonrasında yapılan tahminler üzerine tartışmaya geçiliyor. En iyimseri 2 bin 700 lira derken kötümser olanlar 2 bin 500 civarı bir ücret olacağını söylüyor. ‘O kadar artış yapmazlar’ sözü işçiler arasında geçen diyalogların en sık kullanılan cümlesi. Çünkü işçilerin hükümetten beklentisi ile ihtiyaçları birbirleriyle uyuşmuyor. İhtiyaçları en az 3 bin TL ile başlarken hükümetten beklentiler 2 bin 600-2 bin 700 TL arasında gidip geliyor. Aslında hiçbir işçi 3 bin hatta 4 bin TL ile doğru düzgün geçinemeyeceğinin farkında. Ancak buna mütevazılık mı, çaresizlik mi yoksa gerçekçilik mi diyelim işçiler görüşmelerden daha fazlasının çıkmayacağının farkında.
BAHANE HAZIR; SALGIN VE KRİZ
Asgari ücretin bir miktar üzerinde ücret alan işçiler vardiya sorumlularının ağızlarını geçen aydan itibaren aramaya başladılar. 3-5 yıldır aynı fabrikada çalışan, bir makinenin bütün sorumluluğunu alabilen işçiler asgari ücretten yalnızca 200 lira daha fazla ücret alabiliyorlar. Ancak vardiya sorumluları ve müdürler şimdiden fazla bir şey beklememeleri yönünde ağız birliği ediyorlar işçilere karşı. Salgını ve ekonomik krizi bahane ediyorlar. İşçiler nezdinde bu söylenenlerin inandırıcılığı olmuyor. Çünkü geçen senelere göre daha fazla mesai yapmak zorunda kaldıklarını, makinenin daha fazla çalıştığının farkındalar.
Hükümetin asgari ücreti belirlerken dikkate aldığı ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ve büyüme rakamlarının işçiler içinde bir inandırıcılığı yok. Zam oranını düşük tutmak için enflasyon oranının olduğundan düşük açıklandığını düşünüyorlar. Sadece büyüme rakamları ve enflasyon oranları değil, hükümetin açıkladığı başta Kovid-19 salgını verileri olmak üzere hemen hiçbir sayısal veri işçiler tarafından inandırıcı bulunmuyor.
İşçilerin birbirlerine olan güvensizliği veya herhangi bir şeyi değiştirebileceklerini düşünmemeleri, aralarındaki konuşmaların sadece tahmin yürütme ve hükümete yönelik eleştiriler şeklinde geçmesine neden oluyor. ‘Beklediğin oranda bir zam yapılmadığında ne yapmayı düşünüyorsun?’ sorusunun cevabı büyük oranda cevapsız kalıyor. Yeni asgari ücretin veya onun biraz üstündeki ücretlerimizin nasıl olacağını bilmemiz için iyi tahmin yürütmemiz değil, birlikte mücadele etmemiz gerekiyor...