"Derin yara"ya mahkemeden merhem
Kuşadası’nın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin alanlarından biri olan Tüllüoğlu Dağı bölgesindeki taş ocağının genişletme talebine verilen “ÇED gerekli değildir” kararını mahkeme reddetti.
Fotoğraf: EKODOSD
Özer Akdemir
İzmir
Aydın Kuşadası’nın Yaylaköy Mahallesi mevkiinde Hürtay San. Tic. Ltd. Sti. Tarafından yapılan “Kalker Ocağı Kırma Eleme ve Hafriyat Geri Kazanım Tesisi Projesi”ne Aydın Valiliği tarafından ÇED gerekli değildir kararı verildi. Karara karşı Kirazlı Sulama Birliği Kooperatifi, Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği ve EKODOSD tarafından dava açıldı. Aydın 2. İdare Mahkemesinde görülen davada firmanın aynı bölgede birbirine bitişik iki ayrı maden sahasına sahip olduğu ve burada madencilik yaptığı dile getirilerek, birbirine bitişik iki ayrı saha için tek bir ÇED dosyası hazırlanması gerektiği ileri sürüldü. Madenin başvurusunun kapasite artısı niteliğinde olduğunun belirtildiği dava dilekçesinde, maden sahalarındaki faaliyetlerin bağımsız faaliyetler olarak düşünülemeyeceği, parça parça ÇED başvuruları ile faaliyet alanının eşik değerlerin altında gösterildiği, maden ruhsat sahasının 95.75 hektar büyüklüğünde olduğu belirtildi. ÇED sürecinin aşılması amacıyla eşik değerlerin altında gösterildiği, kanuna karşı hile olduğu, maden sahasının çevresinde yer alan zeytinlik ve tarım arazileri ile Kirazlı köyünün içme suyunu karşılayan Kirazlı göletinin zarar göreceği ve zeytinliklere zarar vereceği gibi iddialar dile getirilmişti. Dava gerekçelerini haklı bulan ve yargılama sürecinde yapılan bilirkişi keşfindeki verileri kararına esas alan mahkeme heyeti “ÇED gerekli değildir” kararını iptal etti.
"BÖLGEDE ZEYTİNLİKLER VE ARKEOLOJİK SİT ALANLARI VAR"
Mahkeme kararı ile ilgili bir açıklama yapan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin Sürücü, bölgedeki mevcut taş ocağının Kirazlı ve Yaylaköy arazilerinde bulunan zeytin ağaçlarına ve üzüm bağlarına büyük zarar verdiğini belirterek, “Açtığımız davada madenin içme suyu kaynaklarına ve Kirazlı Göleti’ne zarar verdiği, bölgenin toz toprak içinde kaldığı, ağır tonajlı kamyonların yolları kullanılamaz hale getirdiği ve sürekli yoldan geçen kamyonlar nedeniyle çevre sakinlerinin sağlığının olumsuz etkilendiğini dile getirmiştik. Yöre halkının ekonomisine önemli katkısı olan zeytinciliğin yoğun yapıldığı bölge, kiraz ve farklı ürünlerin üretildiği çok önemli tarımsal arazilere sahiptir. Çevresinde Çataltaş ve Kırkbasamaklar gibi önemli arkeolojik sit alanları bulunan ve Kuşadası doğa rotalarının geçiş güzergahında olan bölge alternatif turizm olanaklarını sunmaktadır” dedi.
"KORUMA ALTINDAKİ TÜRLERİN YAŞAM ALANI"
Bölgede, Dünya Doğayı Koruma Birliğinin (IUCN) Kırmızı Liste’sinde “Hassas (VU) kategorisinde olan ve Tarım ve Orman Bakanlığının stratejik hedefleri kapsamına alınan tüylü çan çiçeği ve nadir bitkilerden biri olan akzambaklar gibi birçok endemik ve nadir bitki türünün bulunduğunu aktaran Sürücü, bölgenin aynı zamanda yaban hayatı açısından ve yırtıcı kuş yönüyle de zengin kaynaklara sahip olduğunu ifade etti. Sürücü, açılan davanın kazanılmasının Türkiye’nin en önemli turizm kentlerinden Kuşadası’nın kalan yeşillikleri arasında geri dönülmez tahribatlar açarak, bölgenin doğal peyzajının bozulmasına yol açan taş ocağına karşı bölge insanının sağlığını, tarımsal arazileri ve doğanın korunmasını sağladığını dile getirdi. Sürücü şunları söyledi; “Kuşadası bir tarım ve turizm kenti olmalıdır. Bölgenin doğal yapısını bozacak ve geri dönülmez tahribatlar yaratacak bu tür faaliyetlere izin verilmemeli ve tüm Kuşadası bu tür projelere karşı çıkmalıdır. Kuşadası’nın kalabilen yeşil makilikleri gelecekte bölgenin ekolojik yaşam koşulları açısından çok önemlidir. Bu yıl geçirdiğimiz kuraklık önemli mesaj vermiş olup, yağmur sularını toplayan makiliklerimizin korunmasının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir”.
"EKOLOJİK YAPININ DAHA FAZLA BOZULMASI ENGELLENDİ"
Kuşadası’nın yanı başındaki Tüllüoğlu Dağı’nda işletilen taş ocağının derin bir yara gibi durduğunu ve geri dönülmez tahribat oluşturduğunu aktaran Sürücü, “Taş ocaklarının genişletme talebinin durdurulması ile ekolojik yapının daha fazla zarar görmesi engellenmiştir. Kuşadası ve çevresinde doğal peyzajı bozan, ekolojik yapıyı tahrip eden bu tür faaliyetler yerine, bölge halkının refahını yükseltecek ve aynı zamanda kent insanlarının sağlıklı gıda yiyebilecekleri tarımın desteklenmesi, sürdürülebilir bir turizm için doğanın korunarak eko-turizmin güçlendirilmesi daha doğru olacaktır” dedi.
"ÇEVRE VE TARIM BAKANLIĞINA SUÇÜSTÜ"
Yaylaköy taş ocağı davasında, ÇED mevzuatının arkasında dolanıp yatırımcıya alan açmak için mevzuata aykırı her türlü kolaylığın sağlandığını söyleyen Davanın Avukatı Cem Altıparmak, birbiriyle iç içe geçmiş üç proje sahası için tek bir ÇED süreci başlatılması gerekirken, her bir projenin diğerinden bağımsız işlem gördüğüne dikkat çekti. Altıparmak şunları söyledi: “Her bir projenin limit değerleri ÇED yönetmeliğindeki sınırların altında gösterilmiş ve böylece her bir proje için ayrı ayrı ÇED gerekli değildir kararı alınması sağlanmış. Böylece taş ocağı projesinin muazzam büyüklükteki bütünlüklü yapısı ve kümülatif çevresel etkileri gizlenmiş. Bu yetmemiş, ÇED gerekli değildir kararının etki sahasında Kirazlı köyü yer almasına karşın, ÇED kararı bu köyde ilan edilmeyerek, Kirazlı köylüsünün projeden haberdar olması ve böylece dava açma hakkı engellenmiş. Proje sahalarının çevresindeki kapama zeytinlikler yok sayılmış. Yer altı su kaynaklarına, yabani hayvan yaşamına ve orman örtüsüne vermiş olduğu tahribat gizlenmiş. Bunları yapan da ülkemizin doğasını, toprağını suyunu havasını, korumakla görevli Çevre Bakanlığı, Tarım Bakanlığı gibi idareler. Aslında kazandığımız bu davaya idarenin suçüstü hali diyebiliriz.