22 Aralık 2020 23:33

Harcanan para artarken poşet sayısı azalıyor

Ekonomik krize salgın da eklenince ücretler daha fazla eridi, emekçiler daha fazla yoksullaştı. Bursa’dan kadın işçiler geçimin daha da zorlaştığını söylüyor.

Arşiv | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Funda Eylem SANCARBARLAZ
Bursa

Salgın dönemiyle birlikte işçilerin ücretleri daha fazla eridi, emekçiler daha fazla yoksullaştı. Bursa’da metal ve tekstil iş kollarında çalışan kadın işçiler, alışveriş yaptıklarında her geçen gün taşıdıkları poşet sayısının azaldığını ancak ceplerinden çıkan paranın arttığını söylüyor. Hayatları boyunca geçim zorluğundan kurtulamadıklarını belirten işçiler, “Patronlara ve hükümete güvenmiyoruz ama güvenmediklerimizin de kaderimizi belirlemesini bekliyoruz” diyor.

Salgın sürecinde yüz yüze gelmenin pek de mümkün olmadığı bugünlerde Yazaki fabrikasında çalışan işçi bir kadınla çevrim içi ortamda buluşuyoruz. Son bir ayı günde 16 saat izinsiz çalışarak geçirdiğini söyleyen işçi, “Hiçbir şeye vaktim kalmıyor. Bir ay sonra ilk defa işten gündüz saatlerinde çıkıp gökyüzünü gördüm. Gökyüzünü unutmuşum sonunda gün yüzü gördüm” diyor.

Yoğun çalışma temposuna rağmen fabrikada sürekli bir sirkülasyon olduğunu, her hafta birilerinin karantinaya girdiğini ve sürekli işçi alımlarının olduğunu ifade eden işçi şunları söylüyor: “Fabrikanın yarısından fazlası koronaya yakalandı. Patronlar bizlere ‘Kim ölürse ölsün kalan sağlar bizimdir’ diye bakıyorlar.” Bursa’nın çoğu yerinde denk geldiğimiz “Yazaki’de işçi aranıyor” ilanlarına ise “‘Yazaki’de kurban aranıyor’ yazmalılar” diyerek tepki gösteriyor.

İşyerinde alınan önlemlerin de yetersiz olduğundan bahseden işçi şöyle devam ediyor: “Fabrikada dip dibe çalışıyoruz, tek dertleri üretim. Ne patrona güveniyorum ne hükümete. Kendimce önlemler alıyorum. Hükümet önlem adı altında hafta sonunu yasakladı. Madem yasak var o zaman beni de çalıştırmasınlar. Parası olanın canı var da bizim yok mu?​”

"POŞETLERİN SAYISI AZALDIKÇA CEBİMDEN ÇIKAN PARA ARTIYOR"

Geçimin de gittikçe zorlaştığını ifade eden işçi, “Gıdaya harcadığımız para çok fazla. Faturalar geçen seneye göre iki kat arttı. Aldığım gıdaları koyduğum poşetlerin sayısı her gün azalıyor ama cebimden çıkan para hep artıyor. En az 6 bin lira almamız lazım ki bütün ihtiyaçlarımız karşılansın, bu şartlarda çok zor” diyor.

Üniversiteye giden bir çocuğu olduğunu belirten işçi şunları söylüyor: “Boş ver ben idare ederim diyerek kendinden kısıyor o da. Dersleri için bilgisayara ihtiyaç var ama iyi bir bilgisayar benim 2-3 aylık maaşıma denk geliyor. Bırak bilgisayarı bilgisayar çantası bile çok pahalı.”

Asgari ücret görüşmelerine değinen işçi şöyle devam ediyor: “Artacak olsa da verdiklerini misliyle geri alacaklar. Vergiler, faturalar, gıdaya gelen zamlar, onun vergileri derken para eriyip gidiyor zaten, elimizde bir şey kalmıyor. Asgari ücret bütün ihtiyaçların karşılanacağı bir şekilde hesaplanıp ona göre bir rakam verilmesi gerekiyor. En az 1000 lira da o belirlenen paranın üstüne eklenmesi gerekiyor.”

"FABRİKADA ÖNLEM SADECE DENETLEME SIRASINDA"

Bursa’da bir dokuma fabrikasında çalışan bir kadın işçi de fabrikalardaki önlemlerin yetersiz olduğunu, virüsün en çok fabrikalardan yayıldığını söylüyor. İşçi, “Denetleme olunca önlem var ama denetleme bitince önlem de bitiyor” diyor. Patronun ve hükümetin işçinin canını ve sağlığını umursamadığını söyleyen işçi, “İşyerinde 7 kişi karantinaya girdi, patron diyor ki ‘Bu ürünler nasıl çıkacak?​’ Onlar işçiler iyi mi, ölmüş mü düşünmezler, zaten odalarından ya da saraylarından çıkmıyorlar. Virüsle yüz yüze olan bizleriz” diye konuştu.

Aynı zamanda iki çocuğu olan işçi, emekli olmuş fakat ağırlaşan yaşam koşulları sebebiyle tekrar çalışmaya başlamış. İşçi şunları anlatıyor: “Geriye döndüğümde diyorum ki keşke çocuklarım küçükken evde bırakmak zorunda kalmasaydım ama çalışmaya mecburdum. Eve gelip hemen yemek hazırlayıp çocukları okuldan alırdım ve derslerine çalıştırırdım. Gece vardiyalarında 12’ye kadar uyumuyordum, sabah gelip yemek yapıyordum, onlar okuldan gelince güvende olduklarında uyuyabiliyordum. Şimdi okullar da kapanınca annelerin gözleri hep arkada, akılları hep evde.”

SEFALET ÜCRETİYLE GEÇİNME MÜCADELESİ

Aldığı paranın yetmediğini hatta fabrikasında da çoğu işçinin fazla mesai yapmak zorunda kaldığını belirten işçi, “İşçiler karantinada olan işçilerin boşluklarını doldurup biraz daha fazla para kazanabilmek için fabrikada bantlarda dolaşıp gelmeyenlere bakıyorlar” dedi.

Özellikle kadın işçilerin işten çıkarılma korkusunu daha fazla yaşadıklarını söyleyen işçi, “16 aylık çocuğu olan ve tek başına yaşayan bir kadın iki işte birden çalışıyor. En büyük korkusu işten çıkarılmak. Bir gün çay alırken ona da ‘Çay alır mısın’ diye sordum, ‘Benim öyle bir lüksüm yok’ dedi. Zamanı yok çünkü. Çay içmenin bile lüks olduğu sefalet ücretleriyle geçinme zorluğu işte” diye konuştu.

Bu dönem, daha önce hiç çalışmamış kadınların da fabrikalarda çalışmaya başladığını belirten işçi şöyle devam etti: “Tek istekleri eve ekmek götürebilmek. ‘Bu hayatı hiç bilmiyorduk, evde yemek yapardık, çocuk bakardık, arada bir Ulu Cami’ye gezmeye gidiyorduk, bizim için başka bir hayat yoktu’ diyorlar.”

"OLAN BİZİM GELECEĞİMİZE OLMUŞ"

“Asgari ücret 4 bin olabilir” diyen kadın işçi, ancak bunun yine de yetmeyeceğini anlatıyor: “Fabrikada da asgari ücret konuşuluyor, hatta iddialara giriliyor, ben 3 bin 500 yüz bekliyorum, 2 bin 700 diyen de var, kazanırsam çikolata alacaklar. Aslında bir döngünün içindeyiz, bir günün ötekinden bir farkı yok. Özgürlüğümüz yok, çıkıp bir yerde kafama göre gezemiyorum, istediğim gibi giyinemiyorum. Çünkü üzerimize evin idaresi sorumluluğu binmiş ve kendimizden kısmak zorunda kalıyoruz. Gelecekte huzurlu olurum diye bekliyordum ama gelecek diye bir şey yokmuş. Hayatımız öyle geçmiş gitmiş, sürekli çalışmışız o fabrikadan o fabrikaya. Hiçbirinin ötekinden farkı yok. Hepsi sadece kendi çıkarını düşünüyor, olan bizim geleceğimize olmuş.”

Hükümete ve patron yanlısı sendikalara güvenmediğini söyleyen işçi, “Asgari ücret belirleniyor ve bu milletvekillerinin değil bizim kaderimizi ilgilendiren bir karar. Biz ne yapıyoruz? Biz kimseye güvenemiyoruz. Ama güvenmediklerimizin de kaderimizi belirlemesini bekliyoruz” diyor.

ÖNCEKİ HABER

İfşanın ötesi kadınların örgütlü mücadelesi

SONRAKİ HABER

Polis, tekerlekli sandalyedeki HDP Milletvekili Musa Piroğlu'nu yere düşürdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa