#uykularınızkaçsın
Kadınların sosyal medyada uğradıkları tacizleri #uykularınızkaçsın tagiyle paylaşmalarını ve bu ifşalamaya gelen “yargıya gidin” eleştirilerini ODTÜ Beşeri Bilimler öğrencileriyle konuştuk.
![#uykularınızkaçsın](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/173944.jpg)
Fotoğraf: Şehlem Kaçar/csgorselarsiv.org
Deniz SÖNMEZ
ODTÜ
Geçtiğimiz günlerde kadınların sosyal medyada uğradıkları tacizleri #uykularınızkaçsın etiketi altında birbirlerinden destek alarak sürdürdükleri ve büyüttükleri bu paylaşımlar kampanyaya dönüştü. Bu kampanyaya “Rahatsız olan yargıya başvurur, şikâyet eder” şeklindeki tepkiler üzerine bizler de ODTÜ Beşeri Bilimler'de okuyan kadın öğrencilerle bu meseleye dair ne düşündüklerini konuştuk.
“UZUN VADELİ ÇÖZÜM İÇİN HUKUK SİSTEMİ DEĞİŞMELİ”
Sosyoloji bölümü öğrencisi Işıl Ünlü, ifşanın bir çözüm olacağına inanmıyor. İfşanın bir sınırı olması gerektiğini söyleyen Işıl, “Sosyal medya adaleti diye bir şeyden bahsediliyor fakat süreç bazen mağdurun aleyhine de işleyebiliyor. Açıkçası çözümün dayanışarak ve birbirimizi karalamadan mücadele hattı örerek olacağını düşünüyorum” şeklinde düşüncelerini dile getiriyor.
Felsefe bölümü öğrencisi Dilan, hukuk sisteminin sosyal medyada kamu oluşturmasına gerek kalmadan, hukuk sistemine güvenip davasının peşinden gidebileceğini ama birçok kadının bu güveni hissedemediği için başlarına kötü bir şey gelince, taciz edilince, ellerinde olan tacizciyle yapılan mesajlaşma vb. gibi şeyleri ifşa ettiğini dile getiriyor. “Diğer yandan ifşanın uzun vadede değil ama kısa vadede bir çözüm olduğuna inanıyorum. Uzun vadeli bir çözüm için hukuk sistemini değiştirmeli, dönüştürmeli, kadını, erkeği veya kendini bunlardan daha farklı tanımlayan tüm bireyleri kapsayacak, koruyacak bir hale getirmeliyiz” şeklinde konuşuyor.
Bir vatandaş olarak, ülkede kadınları destekleyip onları mağdur olmaktan koruyacak hangi kurum varsa destek talep etmenin, gerektiğinde eksik kaldıklarına inanıyorsak ses çıkarmanın, hak talep etmenin şart olduğunu belirten Dilan, tepkisiz kalınmaması taraftarı.
“Diğer yandan bu sorunun temelinde çocukları küçük yaştan itibaren doğru yetiştirmek ve cinsel eğitimi başta anne baba sonra da öğretmenler aracılığı ile doğru verebilmek" diyen Dilan, “Toplumumuzdaki insanlar, özellikle kadınları hem cinsel hem genel anlamda mağdur eden, onların haklarını hiç sayan erkeklerin her anlamda özgüvensiz, mutsuz ve başta kendine saygı duymayı, kendini doğru sevmeyi öğrenememiş olduklarını düşünüyorum” şeklinde kendisini ifade ediyor.
Dilan'a göre, “Toplum sadece kadını baskılar gibi gözükürken, aslında erkeği de baskılıyor. Bunu belki kadına yaptığı gibi eve girme saatine karışarak veya kiminle duygusal veya cinsel birliktelik kuracağı konusunda baskı kurarak yapmıyor ama ona da belli roller biçiyor. Toplum, kadının cinselliğini ve her şeyden öte varlığını baskıladığı için bunu küçük yaşlardan anlamaya başlayan erkek, kadını kendine bir ödül olarak görmeye başlıyor. Kadın erkek arasında toplum tarafından örülen bu duvar iki tarafın da birbiri ile sağlıklı iletişim kurmasını engelliyor"
Dilan sözlerine “Kısacası cinselliği bastıran bir toplumda yaşayan erkek, aslında hiç hakkı olmamasına rağmen kadın üzerinde ya psikolojik şiddet ya fiziksel şiddetle baskı kurmaya başlıyor.” şeklinde son veriyor.
“ADALET SİSTEMİNİN YETERSİZLİĞİ BİZİ İFŞAYA İTİYOR”
Psikoloji 1. sınıf öğrencisi İrem Aras, sosyal medyadaki taciz ifşalama kampanyasını desteklediğini belirtiyor. “Ne yazık ki her kadının her an her yerde taciz edilebileceğinin farkında olduğu bir zamandayız. Bu zamanda tabii ki kadının kadına desteği yüksek oranda önem teşkil ediyor” diyen İrem, adalet sistemindeki yetersizliklerin bizleri bu mecralara yönelttiğini düşünüyor. Cezalandırma yöntemlerindeki çelişkiler yüzünden kadınların yargıya başvursalar bile birçok durumda sonuçsuz kalınacağını düşünen İrem, “Bu ifşalama kampanyalarının en azından toplumun bu sorunun ne kadar ciddi düzeyde olduğunu görmesi açısından etkili buluyorum. Fakat taciz, tecavüz ve istismar sorunlarının temel sorunlar olduğunu ve cinsel eğitimin verildiği bir mücadele yolu seçilmesi gerek” şeklinde konuşmasını tamamlıyor.
Sosyoloji bölümü öğrencisi Ilgın Yılmaz ise ifşalamanın kadın mücadelesi açısından iki anlamda pozitif etki yarattığını düşünüyor. “Öncelikle, tacizin faallerine karşı verilecek en anlamlı mücadele hukuk yoluyla olmalıdır fakat bu yolla mücadelenin ancak hukuki düzenlenmelerin kamuoyunun taleplerini karşılayabilen, eril olmayan, tek bir gruba ya da kişiye hizmet etmeyen düzenlerde ve onların anayasalarında mümkün olduğunu unutmamak gerekir. Ne Türkiye anayasası ne de Türkiye mahkemeleri kadınların eşitlik ve adalet taleplerini karşılayamıyor” diyen Yılmaz, bu nedenle bugün kadınların kendi ördüğü ağlarla suçluyu cezalandırdığını gördüğümüzü belirtiyor. Ilgın konuşmasını, “İkincil olarak, tacize uğramak toplumsal olduğu kadar psikolojik olarak da yıkıcı bir süreç. Kadınlar içinde bulundukları patriarkal sistemde sık sık yalnızlığa itiliyor ve bu zorlu süreci tek başlarına atlatmak zorunda kalıyorlar. Tacizcilerin toplu şekilde ifşalanması, kadınlara yalnız olmadıklarını, aslında Türkiye’de kadınlar arasındaki dayanışmanın eril faillerin küçümsememesi gerekecek kadar dayanıklı ve güçlü olduğunu da kanıtlıyor” şeklinde tamamlıyor.
Evrensel'i Takip Et