22 Aralık 2020 23:00

Eğitimde 2020: Kapıdaki tehlikeye karşı birlikte kazanabiliriz

2020 yılı; öğrencilerin çeşitli kazanımlar elde ettiği, iktidarın ise baskıda vites yükselttiği bir yıl oldu. Gelin bu seneyi nasıl geçirdik birlikte görelim.

Eğitimde 2020: Kapıdaki tehlikeye karşı birlikte kazanabiliriz

Fotoğraf: Freepik

Koronavirüs salgınıyla birlikte üniversite ve liselerde yaşanan sorunlar derinleşti. 15 Mart'tan beri lise öğrencileri televizyonlardaki altyazılarda eğitime ilişkin yeni kararları ararken, üniversite öğrencileri de aynı belirsizlikle rektörlerin maillerinde, YÖK'ün açıklamalarında karşılaştı. Eğitimde eşitsizlik pandemiyle birlikte daha da büyüdü, eğitimin niteliği ise gittikçe azaldı. Üniversitelerde “kendin öğren” yaklaşımı ve eğitimin ders notlarına indirgenmesi, liselerde ise kayıp bir dönemle birlikte damgasını vuran EBA TV, eğitimin öğrenci odaklı ilerlemediğini gözler önüne serdi.

Pandemi sürecinde üniversitelerde, yaşanılan teknik sorunların çözülmemesi, ekipman yetersizliği (bilgisayar, internet, kamera vs.) eğitimin ilerleyişinde öğrencilerin durumlarının gözetilmemesi bir taraftan eşitsizliğe sebep olurken, bir taraftan da eğitimin niteliğini düşürdü. Online eğitime özgü metotlar geliştirilmedi. Pandeminin ve evlerde olmanın getirdiği farklı yaşam koşulları, ders yoğunluğu belirlenirken göz ardı edildi ve bu durum birçok üniversitede niteliksiz bir ders yoğunluğuna neden oldu.

RAPORUN SÖYLEDİĞİ VE ÖĞRENCİNİN GERÇEĞİ

YÖK, temmuz ayı sonunda yayınladığı Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci rehberinin girişinde, üniversitelerin uzaktan eğitime hızlıca uyum sağladığını söylemişti. Daha önce Genç Hayat ve Evrensel gazetesine de yansıyan, üniversitelerde düzenlenen çeşitli anketler* de ortaya koyuyor ki bu süreçte dersler ve sınavlar için uygun fiziki ortama sahip olmamak, eğitim için gerekli ekipmanlara ulaşamamak ve yaşanabilecek sağlık sorunları pandemi başında üniversite gençliğinin eğitime ilişkin gündemini oluşturuyordu. Pandeminin ekonomik krizle de birleşiyor olması birçok üniversite öğrencisinin eğitim masraflarını çıkarabilmek, ailesine destek olabilmek için okurken çalışmak durumunda kalmasına da neden oluyor. YÖK'ün iddiasının aksine bugün bu sorunlar büyürken, pandeminin yükü de bizlerin sırtına daha fazla yüklenmekte.

Pandemi sürecinde halk sağlığına dair önlemlerin alınmaması, üniversitelerin yüz yüze açılmasını da geciktiren etkenlerden bir tanesi. YÖK'ün kılavuzunda üniversitelerin yüz yüze açılmasına ilişkin karar, üniversiteye bırakılıyor. Bununla birlikte, raporda bu dönem uygulamalı derslerin üniversite kararına göre yüz yüze verilebileceği de yer alıyor. Ancak bir taraftan salgından etkilenen insan sayısı artarken bir taraftan da üniversitelerin bütçeleri bu gibi önlemleri almak için oldukça sınırlı. Bu söyleminde üniversite öğrencileri açısından bir karşılığı olmadığını görüyoruz.

YÖK'ün bu raporla attığı adımlardan bir tanesi de uzaktan eğitimi kalıcılaştırmaya yönelik. Uzaktan alınması gereken ders sayısını pandemiden bağımsız olarak arttıran karar, bir taraftan eğitimin maliyetini düşürüp var olan bütçenin sermayeye harcanmasına olanak verirken bir taraftan da öğrencilerin yüz yüze gelmesinin, bir araya toplanabilmesinin bir engeli olarak karşımıza çıkıyor. Bugün hayata dahil olduğumuz önemli alanlardan bir tanesi olan üniversitelerde etkinliklerimiz ekran karşısında, kısıtlı bir iletişim düzeyiyle öğrenmeye, anlamaya çalışmakla sınırlanıyor. Pandemiden önce de yan yana geldiğimiz alanlara saldıran, bir taraftan birlikte üretim alanları olan öğrenci topluluk, kol ve kulüplerini baskılarken bir yandan da üniversite içerisinde kendi kolluk kuvvetlerinin de bulunduğu provokatif eylemler örgütleyerek öğrencileri bölmeye çalışan iktidar, uzaktan eğitim sürecini de bu sebepten kalıcılaştırmaya çalışıyor.

2020’DE BİRARAYA GELEREK KAZANDIK

Pandemi öncesine de dönsek, pandemi sürecini de incelesek uzaktan eğitimin bir araya gelişlerimiz önünde bir engel olmadığını görüyoruz. 2020 yılına İÜ öğrencilerinin yemekhane mücadelesiyle girmiştik. Müşteri değil öğrenciyiz şiarıyla; ucuz, sağlıklı beslenme talebiyle yemekhanenin yeni dönem ücretlendirmesine karşı duran İÜ öğrencileri, yemekhanenin eski tarifesini geri kazanmışlardı. Ayrıca İÜ öğrencilerinin mücadelesi, başta öğrencilerin yerine rektörlüğün kararının arkasında duran İÜ Öğrenci Konseyi ve öğrenci temsilcilerine geri adım attırmış ve üniversitedeki demokratik karar alma mekanizmasının nasıl yozlaştığını, nasıl ortadan kalktığını gözler önüne sermişti. Pandeminin biraz öncesinde ODTÜ'de gerçekleşen provokatif saldırı karşısında öğrenciler rektörlüğe yürümüş, sonrasında 46 topluluk ortak açıklamayla baskı ve saldırılara karşı yan yana gelmeye devam edeceğini açıklamıştı.

Pandemi sürecinde de birçok üniversitede dilekçe, mail, sosyal medya kampanyaları devam etti. ODTÜ'de kullanılmayan aylarda yurt ücretlerinin ödenmesinin önüne öğrencilerin birlikte hareket ederek düzenlediği mail kampanyası geçti. Eğitime yönelik en belirgin taleplerden bir tanesi olan, notlandırmada pass-fail sisteminin getirilmesi, yine ODTÜ öğrencilerinin mailleriyle gerçekleşti. Hacettepe ve ODTÜ'de pandemi sürecinde yurtlara dönüp kısa sürede öğrencilerin eşyalarının toplatılmasına itiraz eden öğrenciler mail kampanyası düzenleyerek kararı iptal ettirmişlerdi. İTÜ'de yaz okuluna ilişkin talepler, online sınavlarda kamera ve mikrofon kullanımının zorunlu tutulmamasına ilişkin talepler, buradaki öğrencilerin tepkilerini birlikte göstermesi, sosyal medya aracılığıyla bir araya gelmesiyle gerçekleşti. Geçtiğimiz günlerde Çukurova Üniversitesi öğrencileri de rektörlüğe geri adım attırarak sınavlarda kamera ve mikrofon kullanımı zorunluluğunu kaldırdılar. Üniversiteli kadınların büyük oranda evlerine döndüğü bu süreçte, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri Cinsel Tacizi Önleme Birimi'nin kurulmasını hem pandemiden önceki mücadeleleriyle hem de sosyal medya kanallarını kullanarak sağladılar.

ODTÜ'de 101 öğrenci topluluğu, tüm imkanlarını zorlayarak online oryantasyon gerçekleştirdi. Oryantasyon her senenin başında toplulukların birlikte çalıştıkları, ürettikleri dönemin ilk etkinliği, aynı zamanda okulu yeni kazanan öğrencilere kendilerini tanıttıkları bir alan sağlıyor. Pandemi sürecinde Türkiye'nin dört bir yanında farklı illerde yaşamamıza rağmen bir araya gelmenin, birlikte üretebilmenin bir başka örneğini oluşturduğumuz oryantasyon süreci, geniş bir dayanışma ve paylaşım ağını da beraberinde getiriyor.

YÖNETİMDE ÖĞRENCİLER DE YER ALMALI

Haziran ayında büyük bölümü özel okul sahipleri ve mühendislerden oluşan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulunun sunduğu taslak ise üniversite yönetimlerine ilişkin yeni kararların kapıda olduğunun habercisi. Pandemiden önce de üniversitelerin gerçek sahipleri olan üniversite bileşenlerinin yönetimdeki etkisi oldukça daraltılmıştı. Öğrencilerin karar mekanizmalarında bulunmasının aracı olan ÖTK'lar eğitimin bütün basamaklarında kaldırıldı.

Ancak pandemi sürecinin de bizlere gösterdiği, üniversite yönetimlerinde öğrencilerin de yer almasına duyulan acil ihtiyaç. Uzaktan eğitim döneminde yaşanan birçok sorunun kaynağı, öğrencilerin olanakları bilinmeden, öğrencilerin yaşamı hakkında verilen kararlar oldu. ODTÜ'de 2020'nin başından itibaren Biyolojik Bilimler bölümü ve Mimarlık Fakültesi öğrencileri tarafından inşa edilen ÖTK'lar, pandemi döneminde eğitime ilişkin talepler etrafında yan yana gelebilmenin olanağını arttırdı. Diğer fakülte ve bölümlerde ÖTK kurma çalışmaları öğrenciler tarafından devam ettiriliyor.

SERMAYE, EĞİTİMİ KUŞATMAYA DEVAM EDİYOR

Cumhurbaşkanlığı Kurulunun, Yükseköğretim Reformu Politika Belgesi taslağı ise üniversite yönetiminde iş dünyası başta olmak üzere akademi dışı atamalara olanak sağlıyor. Üniversitenin yönetimini öğrencilerden uzaklaştırırken akademi dışındaki komisyonlara açıyor. YÖK'ün salgından bağımsız olarak eğitimin bir kısmını uzaktan yürütme yetkisini üniversitelere vermesi ve üniversite yönetimlerinin sermayedarlara açılması, üniversite sanayi iş birliğini arttırmanın da ötesinde. Alınan bu kararlar ve taslaklar üniversitelerin sermayeye yedeklenmesine, teknik bakımdan donanımlı ama ucuz işgücü yetiştirme amacı güdüyor. Liselerde, meslek liselerinin çalışmaya devam ettirilmesi de öğrenci değil sermaye odaklı eğitim politikalarından kaynaklanıyor. Pandemi fırsat bilinerek üniversiteler ve liseler piyasanın ihtiyaçlarına göre dizayn ediliyor. İktidarın taslakları, raporları bizim için değil, sermayedarlar için hazırlanıyor.

2020 yılı iktidarın eğitimdeki eşitsizlikleri derinleştiren politikaları ve bu eşitsizliklerin karşısında talepleri etrafında bir araya gelen öğrencilerin kazanımlarıyla ilerledi. Kapalı kapılar ardında bizlere dair kararlar verenlere karşı bir araya geldiğimizde taleplerimizin karşılığını alabildiğimizi pek çok kez deneyimlediğimizi söyleyebiliriz. Pandemi koşullarında Türkiye'nin dört bir yanında bulabildiğimiz tüm fırsatları değerlendirerek bir araya geliyoruz. Hem bugünümüzü hem de yarınımızı belirleyen eşit, parasız, ulaşılabilir eğitim hakkımıza sahip çıkmak, 2020'de biriktirdiğimiz mücadele deneyimlerini daha örgütlü biçimde ileriye taşımaktan geçiyor.

Evrensel'i Takip Et