Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
22 Aralık 2020 23:00
/
Güncelleme: 23 Aralık 2020 01:12

Kimiz biz: Öğrenci mi, esnaf mı, çiftçi mi?

"Bir yandan tarlada çalışıyorum, bir yandan büfeye bakıyorum, akşamları kardeşimle ilgileniyorum. Bütün bunları yaparken online eğitimle öğrenciliğimi devam ettirmeye çalışıyorum."

Kimiz biz: Öğrenci mi, esnaf mı, çiftçi mi?

Zeynep AKSOY

Yıldız Teknik Üniversitesi

Ben Zeynep. Annem memur babam esnaf. Bu yazıyı öğrenci, esnaf, çiftçi, abla ve evlat olarak yazıyorum. Babamın kovid olup yoğun bakıma kaldırılmasıyla artan sıfatlarımın ağırlığı altında eziliyorum. Güne sabah 6’da çiftçi olarak başlıyorum. 25 adet zeytin ağacım var. Param olmadığı için zeytinlerimi kendim toplamak ve budamak zorundayım. Zeytin toplamak ve budamaya dair hiçbir bilgim yokken bir anda kendimi çiftçi olarak buldum. Yağmur yağmamış, zeytin büyümemiş diye fabrika almıyor. Kime kızayım, Mikail’e mi? Yağ yaptırmaya gönderiyorum, güneş yaktığı için zeytinler kurumuş, 6 kilo zeytinden 1 kilo yağ çıkıyor onun da fabrika %10’unu istiyor. Mağdur olan çiftçinin hakkını kim gözetiyor?

8’de büfeyi açıyorum. Günde 50 tost çıkartan büfede tost makinesi çalışmıyor artık. Alım fiyatları artmış, çikolatalı gofreti 1.25 liradan 1.75’e çıkartmışım. Müşteri kızıyor ama o da haklı, o da kazanamıyor. Halley’i 74 kuruşa aldım 1 kutu satsam 2.64 lira kazanıyorum. 75 kuruşta 1 liraya çıkarttığım için müşteri kızıyor, o da haklı. Gün sonunda kredi kartı borçları, elektrik-su-doğalgaz-telefon faturaları beni bekliyor fakat kasada para yok. Yan komşum kahveci, dükkanı kapatmış zeytin toplamaya gidiyormuş çünkü kira mı ödesin dükkanın giderlerini mi? Hem de geliri yokken. Neden hep kaybeden halk olmak zorunda? Neden hep kaybeden emekçiler olmak zorunda?

SİGARA SATARKEN DERSE GİREREK ÖĞRENCİ Mİ OLUNUR?

Online eğitimle mühendis olmaya çalışıyorum. Sigara satarken bir yandan matematik dersine giriyorum. Öğrenciler bu şekilde nasıl “öğrenci” olabilir ki? Akşam dükkanı kapatıyorum eve gidiyorum. Kardeşim online derste konuyu anlamamış, bir anda öğretmen olup ona ders anlatıyorum. Sonra uykumdan çalarak kendi derslerime bakıyorum.

Annem gün aşırı nöbet tutmuş, döner sermayesini düzgün yatırmamışlar. Haftada 96 saat çalışan annem emeğinin karşılığını alabiliyor mu? Dükkânı kapatırsa iflas bayrağını çekeceği için hasta haliyle çalışmak zorunda olan babam, ayakta durabileceği son ana kadar ayakta durdu. Bünyesi dayanamadı. Hastaneye gitti yatırdılar, hastanenin oksijen makinesi bozukmuş sonradan öğrendik. Entübe olma raddesine geldi. Yoğun bakıma kaldırılacak, hastanelerde yer yok. Birinin yaşaması için birinin ölmesi bekleniyor, çok üzücü. Yoğun bakımda yer bulundu diyelim, iyileşmesi için bir cihaz lazım fakat hastanede yeterli cihaz yok. Kendi imkanlarınla 45 bin liralık cihazı alabiliyorsan alıyorsun, alamıyorsan yine ölmeyi bekliyorsun. Özel hastaneye gideyim desen seni ayaklı para olarak görüyorlar. Yani zenginsen yaşayabiliyorsun, fakirsen ölüyorsun. Benim babamın hakkını kim gözetiyor?

Ben kim olduğumu şaşırdım. Ellerimi zeytin dalları mı kesti yoksa dezenfektandan tahriş mi oldu? Günde 15 saat maske takmaktan kulaklarım yara oldu. Enflasyonla birlikte alım gücümüz giderek düşüyorken ben derse girdiğim internetin faturasını nasıl ödeyeyim? 20 yaşımda 6 tane ilaç kullanmak zorundayım. Halkın psikolojisi bozuk doktorlar hep aynı antidepresanları yazıyor. Ben anneme mi üzüleyim, babama mı üzüleyim, kardeşime mi üzüleyim? Babaanneme mi, dedeme mi yoksa kendime mi?

Evrensel'i Takip Et