Aşı çıkmazı ve pandemiyle gelen psikolojik yıkım
“Günümüz dünyasında hastalıklara sermaye; hasta olanlaraysa müşteri gözüyle bakılıyor.”
Fotoğraf: Rawpixel
Behlül AYMAR
Kocaeli Üniversitesi
Pandemi ile mücadele için atılan adımlardan ilki üniversiteleri kapatmak oldu. Üniversitelerin kapatılmasıyla beraber 8 milyonluk öğrenci nüfusu evlerine kapanmış oldu. Üniversite öğrencileri, 9 aydır evde kalmanın getirmiş olduğu psikolojik bunalımlarla mücadele etmeye çalışırken bir yandan da online derslerin verimsizliğinin katmerlendirdiği gelecek kaygısıyla mücadele etmeye çalışıyor. Sosyal hayatın neredeyse bittiği bir dönemde, gençliğinin en güzel dönemlerinde eve kapanmak zorunda kalan öğrenciler gözlerini “aşı çalışmalarına” dikti. Biz de Kocaeli Üniversitesi’ndeki öğrencilerle aşı çalışmaları üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
“PANDEMİYLE GERÇEKTEN BİR MÜCADELE VEREBİLMEK İÇİN ÇOK DAHA FAZLA AŞI ALINMASI GEREKİYOR”
Bu süreçte ekonomik ve sosyal kaygıları oluştuğunu hatta bütün toplumun ekonomik ve sosyal sorunlarının artış gösterdiğini belirten Senem, “Elbette çoğu kişi gibi birçok sıkıntı yaşadım. Kaygımız ve stresimiz her zamankinden fazla. Fakat derslere erişim sağlayabilecek teknolojik imkânı, interneti olmayan binlerce öğrenci, pandemi ile birlikte artan kadına şiddet, zaten zor durumda olup pandemi süreciyle birlikte çok daha fazla ekonomik sıkıntı çeken binlerce vatandaş için bu sürecin tahmin edilemez sıkıntılar getirmiş olduğunu düşünüyorum” dedi. Toplam 50 milyon doz aşı geleceğini ve bu miktarın çok az olduğunu söyleyen Senem, “Öncelikli olarak sağlık çalışanlarına, kronik hastalığa sahip vatandaşlara, yaş itibariyle risk grubunda olanlara aşı yapılmalı. Aşılama sürecinde sana bana sıra geleceğini düşünmüyorum. Bir aşılamanın 2 dozdan oluştuğunu biliyoruz ayrıca. Yani 3 aylık süreçte gelecek olan toplam 50 milyon aşı yetersiz aslında. Pandemiyle gerçekten bir mücadele verebilmek için çok daha fazla aşı alınması gerekiyor. Şu an için aşı miktarı yetersiz kalıyor” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
“BU SERMAYE DÜZENİ HERKESE ÜCRETSİZ, KALİTELİ SAĞLIK HİZMETİ SUNAMAZ”
Pandemi sürecini çalışarak geçirdiğini vurgulayan Caner ise, “Aşı çalışmalarını detaylı biçimde takip edemesem de medyada okuduğum kadarıyla haberdarım. Fakat farklı farklı ülkelerin aşı çalışması yürütmesini insan sağlığını düşünmekten ziyade kazanç odaklı yaptıklarını düşünüyorum hangisi reklamını daha iyi yaparsa ekonomik açıdan o daha karlı olacak. Zaten aşı yaptırma konusunda tereddütlerim mevcut. Henüz yeni bir teknoloji, güvenliğine inanmıyorum biraz daha geliştirilmesini bekleyeceğim sanırım” diye belirtti.
Bir başka arkadaşımız Berat, aşı çalışmaları ve kendi psikolojisi üzerine bizimle sohbet etti. Pandeminin başından beri salgın yönetiminin kâr odaklı, halk sağlığını değil patronların çıkarını korumayı amaç edindiğini vurgulayan Berat, “Şehir hastanelerinden tutun, sağlık emekçilerinin performans odaklı çalıştırılmasına, salgında açıklanan paketlerden, TTB’nin tasfiyesinin gündeme alınmasına, ısrarla 14 günlük kapanmanın tercih edilmemesinden, milli eğitim bakanının uzaktan eğitimin ne kadar başarılı olduğundan dem vurmak suretiyle kalıcı olabileceğini müjdelemesinden, insanların aylık 1100 TL ile yaşamak zorunda bırakılmasına kadar birçok adım sermayenin çıkarları doğrultusunda toplumun daha örgütsüz, daha güvencesiz, daha yoksullaştırılmasına yönelik atılıyor” dedi. Bu sermaye düzeninin herkese ücretsiz, kaliteli sağlık hizmeti sunamaz, herkesi ücretsiz aşılayamaz diye devam eden Berat, “Sermayeden değil halktan yana bir sağlık sistemini gündemleştirmek, savunmak durumundayız. ‘Salgın yoksulu da, zengini de eşitliyor’ diyorlardı ta en başlarda. Ama bunun böyle olmadığını yaşayarak öğrendik. Murat Sancak canı her sıkıldığında bir test yapabilirken, daha geçenlerde Gaziantep’te test/karantina talebinde bulunan ve bu talebi kabul edilmeyen bir emekçinin aynı evde yaşadığı annesi babası ve abisi virüs nedeniyle hayatını kaybetti. İnsanlar sıkış tıkış otobüslerle, servislerle işlerine gitmek zorunda kalıyor. Aşı ilk olarak sağlık çalışanlarına ve dezavantajlı gruplara yapılmalı. Önce alt sınıflar yani gerekli tedaviye, çokça vaaz edilen sosyal mesafeye ve sağlıklı, yeterli gıdaya erişemeyecek durumda olanlara vurulmalı. Ancak böyle olmayacağını biliyorum” diye belirtti.
“HAPİSHANE HAYATI YAŞIYORUM, ‘EVDEYİM’ KELİMESİNİN SOMUTLAŞMIŞ HALİYİM”
Bir başka arkadaşımız Şevket ise aşı tartışmalarını değerlendirdi. Bu süreçte bir bilgi kirliliği olduğunu ve aşıya karşı bir güvensizliği olduğunu belirten Şevket, “Aşı tartışmaları gündemi yoğun tutan bir konu ister istemez şahit oluyoruz. Birçok söylem var aşılar hakkında, kimileri de çip takılacakmış denecek kadar gülünç boyutta. Ben şimdiye kadar herhangi bir belirti göstermedim ve herhangi bir hastalığa da sahip değilim bu yüzden yeteri kadar aşı sağlanamaz ise uzunca bir süre bana sıra geleceğini düşünmüyorum. Eğer bu hastalığın da aşısı bulunur ve tam etki gösterirse normale dönüleceğine inanıyorum” dedi.
Aşı çalışmalarını bir başka arkadaşımız Cihat ile konuştuk. Günümüz dünyasında hastalıklara sermaye; hasta olanlaraysa müşteri gözüyle bakılıyor diye vurgulayan Cihat, “Başlıca devletler bu durumdan en az hasarlı çıkma gayretinde bununda en önemli gereksinimi hastalığın sonunu getirebilecek bir ilaç yani aşı. Aşıyı bulan ülke tüm dünyadaki ekonomik sıkıntıdan aşı ihracatında bulunarak salgın dönemini en az hasarla çıkma derdinde olduğunu düşünüyorum. Aşıların faz çalışmaları oluyor ve bu çalışmalardan geçen aşılar uygulanıyor sonuçta, bundan dolayı eğer aşılama yapılacaksa virüsle yüzleşme riski yüksek olanlar ardından toplu alanlara girmesi gereken insanlar öncelikli olmalı. Alınan önlemler bence ağır, insanlar dikkat etse bu kadar gerek yok çoğu insan duyarsız davranıyor” dedi.
Bir diğer arkadaşımız Müsemma ise, “Bakkala, markete bile çıkmıyorum 9 aydır dört duvar arasında yaşıyorum. Hapishane hayatı yaşıyorum tek farkı ev konforu olması. ‘Evdeyim’ kelimesinin somutlaşmış haliyim. Bunaldım, derslere normalden çok daha fazla yoğunlaştım. Psikolojim çok bozuldu, psikolojik desteğe ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Açıkçası psikolojimi düzeltmek adına bir şey yapmıyorum. Kitap okumak, dizi film izlemek bu süreçte yapabileceğim şeyler değil çünkü sınavlarım yaklaşıyor ve sınavlara odaklanmayı tercih ediyorum. Sınavlar bittikten sonra kendime bir program hazırlayıp psikolojimi toparlamaya çalışacağım” diye belirtti.