Gebze OSB'den bir işçi yazdı: Ekmeğimiz için emeğimiz birleşmeli
Kim ister haftada 6-7 gün çalışmayı, kim ister günde 12-14 saat çalışmayı? Bu tempo bizim posamızın çıkarılması değil de nedir? Evden işe, işten eve hayatımız bundan ibaret.
Fotoğraf işçiler tarafından gönderilmiştir.
Gebze OSB’den bir işçi
Patronlar utanmadan sürekli asgari ücretin yüksek olduğunu söylüyorlar. Söyledikleri kocaman bir yalan. Evet patronlar için ekonomi büyüyor, paraya para demiyorlar, büyüyen servetleri. Peki biz işçilere ne düşüyor. Daha az işçiyle, uzun ve tempolu çalışma, sefalet ücreti ve her türlü güvencesiz bir çalışma düşüyor.
Patronun gözünde fabrikada kullandığımız bir pres, torna, kaynak makinası, testere, matkap yani çalışırken kullandığımız hangi makine olursa olsun bizden daha değerlidir. Patron aman makine bozulmasın diye bakımını yaptırır, makinenin yağını, suyunu itinayla verir. Makinenin bakımını, onarımını düzenli yaptırır. Aman makine bozulmasın diye hiçbir masraftan kaçınmaz. Çünkü zamanından önce bozulacak, yıpranacak bir makinenin yenisini almak patrona pahalıya gelir.
Ama biz işçileri tepe tepe kullanmaktan hiç çekinmez. Bizi en az maaşla, en çok çalıştırıp posamızı çıkardıktan sonra işten atar, kapının önüne koyabilir. Nasıl olsa elini kolunu bağlayan hiçbir yasa yoktur, hatta yasa bile patrondan yanadır. Hem bilir ki işten attığı işçinin yerine dışarda daha düşük maaşa çalışacak milyonlarca işsiz vardır. Yani yeni bir makine almanın patrona bir masrafı varken, yeni bir işçi almanın patrona hiçbir masrafı yoktur. Hatta bu yolla maaşları bile düşürür.
Kim ister haftada 6-7 gün çalışmayı, kim ister günde 12-14 saat çalışmayı? Bu tempo bizim posamızın çıkarılması değil de nedir? Evden işe, işten eve hayatımız bundan ibaret. Patronların giydikleri bir gömleği bile almaya yetmeyen asgari ücretin bir de fazla olduğunu söylüyorlar. Boşuna dememişler patronların ar damarı yoktur diye. Hepimiz duymuşuzdur “Ağlamayan çocuğa meme vermezler” sözünü, bence doğru bir söz değil, en azından biz işçiler için. Biz nasıl sabahın köründe hep birlikte kalkıyorsak, servislere hep birlikte biniyorsak, çaya, yemeğe hep birlikte gidiyorsak, gece yarılarına kadar hep birlikte çalışıyorsak, yani fabrikada hep birlikte üretiyorsak, ekmeğimizi büyütmek, insanca yaşayacak bir ücret için de hep birlikte olmalıyız. Her birimiz çok acılar çektik, çekmeye de devam ediyoruz. Bunca acı, bunca çile, bunca sömürü ne uğruna, kimin için? Artık bu gidişe bir dur deme zamanı gelmedi mi?