İskender Bayhan: İktidar müzakere-çözüm değil, yeni bir siyasi operasyon peşinde
Gazeteci İskender Bayhan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven'in tutuklanmasını, AİHM'nin Selahattin Demirtaş kararını ve "çözüm süreci" tartışmalarını Gündem Özel'de değerlendirdi.
Gazeteci İskender Bayhan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven'in tutuklanmasını, AİHM'nin Selahattin Demirtaş kararını ve 'çözüm süreci' tartışmalarını Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
(Leyla Güven’in tutuklanması, Can Dündar’a verilen hapis cezası) Özellikle 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra Erdoğan ve Cumhur İttifakının memleketi soktuğu süreç açısından politik hedeflerin değişmediğini gösteriyor bu kararlar. Zaman zaman kamuoyundan gelen belli tepkilere veya sürecin yönetilmesine ilişkin, sanki ileri geri hamleler yaparken belli beklentiler oluşturacak adımlar atıyormuş gibi görünse de politikalarında ısrar ediyor ve tek adam hükümeti esas olarak kendisini güçlendirecek bir siyaseti öncelediğini gösteriyor bu kararlar. Hem Kürt sorununa ilişkin hem FETÖ konusunda hem bölgedeki gelişmelere ilişkin davalarda temel bir yaklaşım değişikliğinin olmadığını gösteriyor. Belli demokratik adımlar atma gibi bir eğilimin gündeme gelmesi mümkün değil. Bu tür adımlarla hükümete karşı oluşan hoşnutsuzluğu ve ‘bu süreci artık böyle götüremez’ beklentisini bastırmak ve baskıyı artırarak kendi çizgisinde ısrar eden bir tutumda olduğunu bir kez daha ilan etmiş oldu.
ERDOĞAN’IN AİHM AÇIKLAMALARI ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM İÇİN DE BİR MESAJ
AİHM kararına hükümet kanadından yapılan ilk açıklamalar ‘sakın ola ki AİHM’in bu kararına bakıp da tahliye vermeye kalkmayın’ tehdididir, ön aldılar. Erdoğan’ın açıklamaları aynı zamanda Türkiye’nin AİHM’in genel yaklaşımına ilişkin de önümüzdeki dönem için de bir mesaj. ‘Biz AİHM kararını tanımayacağız’ diyerek kendi ağzından söylüyor ama aynı zamanda bütün mahkemelerin önüne bir yol haritası olarak koymuş oluyor. Erdoğan, Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası anlaşmaları bile kendi iktidarının çıkarları için tanımayacağını ilan etmiş oldu.
Bu kararlara uymama özellikle Avrupa Birliği ilişkileri bakımından gerilimler yaratır. Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik koşullar, politik koşulları dikkate aldığımızda bu tanımama kararının faturasının halka çıkacağını bilmek lazım.
ORTADA NE BİR ÇÖZÜM SÜRECİ YOK, İHTİMALİ DE YOK
2013 yılından bu yana ‘çözüm süreci’ siyasette bir kavram olarak kullanılıyor. Ancak o dönemde söyledik, ortada bir çözüm süreci falan yok. Yaşanan şey müzakere süreciydi. Dolayısıyla ‘çözüm’ kavramıyla ifade edilecek bir kavramın olma ihtimalini mümkün görmüyorum. Hükümetin ekonomik ve hukuki reform açıklamaları, Bülent Arınç tartışmaları ve Kürt sorunundaki tıkanmışlık, AB ile ilişkiler, ABD seçimleri gelişmeleri üzerinden çözüm süreci beklentileri dile getiriliyor. Bu beklenti, süreci anlamama, Erdoğan ve tek adam hükümetinin girdiği yolun gidişatının ana hatlarını kavrayamamanın işareti olan açıklamalar. Yoksa ortada ne bir çözüm süreci var, müzakere süreci ihtimali bile yok.
YENİ BİR SİYASİ OPERASYON SÜRECİ
Ortada bir süreç var ve bu süreci tamamlayan hamle olacak o da yeni bir siyasi operasyon süreci. Cumhur İttifakının bölgede, içerde ve dışarda Kürt sorunu konusunda toplam olarak izlediği baskı ve askeri operasyonlara dayanan, şiddete dayanan politikasının tamamlayıcısı durumunda olabilecek yeni bir siyasi operasyon süreci de olabileceğine işaret ediyor. Erdoğan buna hazırlanıyor.
Erdoğan, Uluslararası tekellerle, uluslararası sermaye çevreleriyle, Türkiye’de tekelci sermaye çevreleriyle olan diyaloğunu ve ittifakını tazeleme çabasına şimdi Kürt sermaye çevrelerini, Kürt burjuvazisini de katmak üzere. Bunu da halk kitleleri üzerinde bir beklenti ve umut yaratmak üzere kullanıyor. (Evrensel WEBTV)