Dernek ve kitle örgütlerine "kayyum" teklifi: Toplumun nefesini kesmek istiyorlar
Dernek ve vakıflara kayyum atanmasını kolaylaştıran yasa teklifine tepki gösteren, İzmir’de ve Ankara’da faaliyet yürüten kitle örgütleri, mücadele çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
Damla KIRMIZITAŞ
Eda AKTAŞ
Ankara-İzmir
Meclis Anayasa Komisyonundan geçerek TBMM’ye "Kitle İmha Silahlarının Önlenmesi" adı altında getirilen kanun teklifi kapsamında derneklerin ve demokratik kitle örgütlerinin kısıtlanması ve İçişleri Bakanınca yöneticilerinin görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasının kolaylaştırılmasını içeren düzenleme Meclis’te görüşülmeye devam ediyor. İzmir’de ve Ankara’da faaliyet yürüten kitle örgütleri, meslek odalarına, barolara karşı yapılan uygulamayı şimdi demokratik kitle örgütlerine de getirmek istediklerini söyleyerek yasaya karşı mücadele edeceklerini duyurdular.
İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Başkanı, Ferah Salman yasa tasarısıyla birlikte çok ağır bir yaptırım öngördüklerini ifade etti. Salman, “Hükumet fırsat bu fırsat deyip muhalif oluşumları tasfiye etmek için kollarını sıvamış bir durumda” dedi. Bu kanun teklifinin örgütlenme özgürlüğüne ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı bir kanun teklifi olduğunu vurgulayan Salman “TC Anayasası'nın 90'ıncı maddesinde ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz’ denmektedir. Bu yüzden yasa ile insan haklarının ihlal edilmesi söz konusudur” dedi. Salman STK ve derneklerle birlikte ortak bir mücadele oluşturulması gerektiğini söyledi.
‘YAPILAN SALDIRILARA KARŞI TOPYEKUN MÜCADELE ETMELİYİZ’
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, “Gündemdeki yasa tasarısı kaygı verici bir boyutta. Belediyelere, sendikalara, meslek odalarına yapılan saldırıların son durağı dernekler oldu ne yazık ki” dedi Derneklerin idame ettirilmesi için hükumetten bir yardım almadıklarını belirten Kaplan, “Dayanışmayla büyüttüğümüz ve yürüttüğümüz dernekler sindirilmeye çalışılıyor. Sahada mücadele yürüten kitle örgütlerine dair yapılan bu saldırı ve baskı politikalarına karşı topyekun mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.
Devrimci 78'liler Federasyonu Genel Başkanı, Şair Ahmet Telli ise, “Bu yasa tasarısında hükumetin bir kurnazlığı mevcut. Bahsedilen uluslararası sözleşmenin yasalaşmasını fırsata çevirmiş durumdalar” dedi.Telli, “ Derneklerin faaliyetleri İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenmesiyle yandaş görülmeyen her bir dernek, faaliyeti ne olursa olsun kapanmayla karşı karşıya. Muhalif dernek ve STK’ları sindirilmeye çalışılması bizi 1930’ların Almanya’sına geri götürmüş oluyor” dedi.
YASA HAK İHLALLERİNİN ÖNÜNÜ AÇACAK
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Ankara Şube Başkanı Eren Köse, yasa tasarısının muhalif olan kurumları pasifize etmek,manipüle etmek ve kapanmasına imkan sağlamak için yapılan bir düzenleme olduğunu belirtti. Köse, “İçişleri Bakanlığı’nın denetlemesini içeren yasa baskı aracı olarak kullanılacak ve bu anti demokratik bir yaklaşımdır” dedi.Özellikle mülteci alanında faaliyet yürüten derneklerin mültecilere yönelik insan hakları ihlalinin engelleyen bir konumda olduğunu ifade eden Köse, “ STK ve dernekler sorun alanlarına dair faaliyet yürüten, özellikle toplumda dezavanajlı gruplara yönelik yaklaşımlar üreten bir yapıdır.Yasa ile bunun sınırlandırılması, ihlallerin önünü açacak ve hak savunuculuğu yapılmasının önünü kesecektir” dedi. Köse, bütün dernek ve kurumlar ile bir araya gelip mücadele edilmesinin, ortak bir tavır gösterilmesinin elzem olduğunu dile getirdi.
Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği Başkanı Elif Sancı, “OHAL ilan edildiğinde en çok kadın dernekleri kapatılmıştı. Bursa ve doğu illerinde bir çok dernek kapatıldı. OHAL’de kapatılmayan dernekleri şimdi kapatmaya yönelik çabalıyorlar” dedi. Ekonomik olarak dernekleri ayakta tutabilmenin çok zor olduğunu belirten Sancı, “Özellikle kriz koşullarında daha da zor derneği ayakta tutmak.Kadınların dayanışmasıyla kurduğumuz derneğin bu şekilde elimizden alınmaya çalışılması kabul edilir bir şey değil” dedi Sancı, “Derneğimiz ve Tuzluçayır’daki diğer köy dernekleri ile birlikte bu yasa karşısında mücadele etmeliyiz. Her alanda oluğu gibi baskı ve sindirilmeye karşı kadınlar asla geri adım atmayacaklar” dedi.
‘STK’LAR TÜRKİYE’DE İŞLEMEYEN SİSTEMİN YARATTIĞI EKSİKLİKLERİ KAPAMAK İÇİN VAR’
Çocuk hakları savunucusu Hatice Kapusuz ise Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin birçok ülkeden çok daha katı bir mevzuatla denetlendiğini ifade etti.Kapusuz, “Bu durumun çoklukla örgütlenme özgürlüğü ihlalleriyle sonuçlandığını takip ediyoruz. Bir çok ülkede bir sivil toplum örgütü olmak beyan ile kazanılan bir statü iken, Türkiye’de tüm üyelerin DERBİS sistemine girilmesi, her faaliyet ve bütçe hareketinin bildirilmesi gerekiyor” dedi. Dernek ve vakıfların; emniyet ve jandarma gibi İçişleri Bakanlığı’na bağlı olmasının çelişkili bir durum olduğunu söyleyen Kapusuz, “Sivil Toplum Örgütleri, Türkiye’de işlemeyen sistemin, aksayan mekanizmaların yarattığı eksiklikleri gidermek, sorumlulara sorumluluklarını hatırlatmak için varlar. Bu örgütler daha iyi bir toplum ve yaşam için mücadele ediyorlar” dedi. İnsanların sözlerini söylemek, haklarını savunmak için bir araya geldiklerini belirten Kapusuz, “Bazen erişilebilir yollar, bazen yasaların eksiklikleri, çocukların erken yaşta evliliğe zorlanmaması, hasta hakları, doğanın tahrip edilmemesi, canlı türlerinin korunması, ihlallerin kayıt altına alınması verilen mücadelenin bir parçası” dedi. Yeni teklifle birlikte bu sözlerin söylenmesi bir kat daha zorlaştırıldığını söyleyen Kapusuz, “İnsanların demokratik bir toplum ve haklara erişim için verdikleri mücadelenin Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere ve anayasaya aykırı şekilde potansiyel suçlu merceğiyle takip edilmesi ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünün ihlali” dedi.
İZMİR’DEN TEPKİ: YASAYA KARŞI MÜCADELE EDECEĞİZ
İzmir’de faaliyet yürüten dernek, vakıf ve kitle örgütleri de düzenlemeye karşı imza kampanyası başlattı. Türkiye genelinde 508 kitle örgütü şimdiye kadar imza kampanyasına destek verirken İzmir’de ise 42’yi aşkın kitle örgütü bu kampanyada yer aldı.
Kanun teklifi görüşülmeye devam ederken İzmir’de farklı alanlarda faaliyet yürüten kitle örgütü temsilcileri ile konuştuk.
"İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA FAZLASIYLA KEYFİLİK GETİRİYOR"
İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İnce, “Bu düzenlemeyle birlikte birçok anayasal hak ve özgürlüğümüz ortadan kaldırılacak. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok. Çok keyfilik içeren, adeta nefes kesmeye yönelik bir çalışma olarak nitelendirebiliriz. Özellikle insan hakları, çevre, kadın, LGBTİ+ bireylerle ilgili çalışma yürüten derneklere yönelik olduğunu biliyoruz. İçişleri bakanlığına fazlasıyla keyfilik getiren bir düzenleme” dedi.
"DÜŞÜNCE, İFADE VE ÖRGÜTLENME HAKKI TEHDİT ALTINDA"
Başta düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme, dernek kurma özgürlüğü kapsamında birçok hakkın tehdit altına alındığını vurgulayan İnce, “Örneğin biz insan hakları derneği olarak bir açıklama yaptık. İstismara uğrayan çocuklarla, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, çevreyle, kadınla ilgili olabilir, bu açıklamalardan biri yetkililerin hoşuna gitmediği zaman İçişleri Bakanlığı hemen bununla ilgili bir soruşturma başlatabilir. Amiyane tabirle derneğimizin kapısına kilit vurabilir. Yasana bunun önünü açıyor” diye konuştu.
MÜCADELE ÇAĞRISI
Sadece sosyal alan değil ticari alanda da faaliyet yürüten derneklere ilişkin de düzenlemelerin söz konusu olduğunu belirten İnce, derneklerin hiçbir şekilde uzmanlık alanı olmayan kişiler tarafından keyfi denetime açılabileceğini söyledi. “Umarım kanun teklifi meclisten geçmez. Çünkü geçmesi durumunda toplumun nefesinin kesileceğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz” diyen İnce yasaya karşı mücadele edeceklerini ifade etti.
"YASAYLA TOPLUMSAL İTİRAZI SUSTURMAK İSTİYORLAR"
Narlıdere Alevi Bektaşi Kültürünü Tanıtma Derneği Başkanı Mustafa Aslan, kanun teklifinin demokratik kitle örgütleri susturmak anlamına geldiğini söyledi.
AKP hükümetinin her dönem toplumun farklı kesimlerine yönelik baskı, zulüm ve sindirme politikasının devam ettiğini ifade eden Aslan, “AKP’nin bu ülkeye getirmek istediği antidemokratik uygulamalarına alanlarda, sokaklarda demokratik kitle örgütleri karşı çıkıyor, itiraz ediyor. Yasayla birlikte bu toplumsal itirazı durdurmak, susturmak istiyorlar. Meslek odalarına, barolara karşı yaptığı uygulamayı şimdi demokratik kitle örgütlerine de getirmek istiyor. Toplumsal duyarlılık kazandıran demokratik kitle örgütleri olarak susmayacağız, mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Tüm kitle özgürlerini başlattıkları imza kampanyasına destek olmaya çağıran Aslan, “Bu antidemokratik yasanın bir an önce geri çekilmesi talep ediyoruz. Yasa geri çekilene kadar da mücadele edeceğiz” diye konuştu.
"KAYYUM ATANMASI ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI DEMEKTİR"
Bornova Kadın Dayanışma Derneği (BORKAD) Başkanı Zeynep Reyşen ise, bu yasa ile kadın derneklerinin de özellikle hedef haline geleceğini söyledi.
Kadınlarla birlikte yaşadıkları sorunlara karşı mücadele etmek için kurulduklarını hatırlatan Reyşen, “Kadınların yaşadığı ve devletin ısrarla çözmediği yığınla sorunlar var. Bir kadın derneği olarak bu sorunlara tabi ki duyarsız kalmayıp sesimizi yükselteceğiz” dedi.
Yasanın başta kadınlar olmak üzere hakkını arayan tüm kesinlerinin sesini kesmek için çıkarılmak istendiğini ifade eden Reyşen, “Son zamanlarda ciddi bir kadın hareketinin olduğunu gördükleri için ister istemez korktular. Bunlar da kadınların daha güçlü bir araya gelmesini engellemek için kayyum atama bahanesiyle kadınların bir araya gelmesini baltalamak amacıyla bu yasayı taşıdıklarını düşünüyorum. Derneklere, vakıflara, kitle örgütlerine kayyum atanması özgürlüğün kısıtlanması demektir” diye konuştu.
"DERNEK KAPATMA YETKİSİ SAĞLIKLI DEĞİL"
İzmir Kent Konseyi Başkanı Seniye Nazik Işık da, uygulamanın demokrasiye aykırı olduğunun söyledi. “Torba kanunlarla yapılan işlerden pek hayır gelmiyor. Bu kanunların doğru düzgün ele alınması, tartışılması, toplumda da bu tartışmanın belli bir sistematikle yürütülmesi gerekiyor. Derneklerin kitle imha silahlarının yayılması ve terörün finansmanıyla ilişkisi üzerinden düşünüp bütün dernekleri suçlu ilan edip keyfi kararlara da yer bırakmamak lazım. İçişleri Bakanı'nın dernek kapatma yetkisine kavuşması sağlıklı bir şey değil” diyen Işık demokratik toplumlarda olabilecek bir kanun olmadığını belitti.
Sivil toplumun güçlendirilmesi açısından da kesinlikle doğru bir yaklaşım olmadığını dile getiren Işık, “Aksine toplumda tartışmanın artırılması, uzlaşma için tartışma yollarının genişletilmesi gerekirken kontrol, baskı, denetim, kayyum gibi yöntemlerin sağlıklı yöntemler olmadığını söyleyebiliriz” dedi.
“TOPLUMSAL İTİRAZ VE TALEP MEKANİZMALARINI BALTALAMAK İSTİYORLAR”
Kanun teklifini toplumsal örgütlenmenin gücünün ve etkinliğinin kırılması, örgütlenme özgürlüğünün baskılanması anlamına geldiğini söyleyen EGEÇEP Dönem Sözcüsü Ali Osman Karababa, “Kapitalizmin dayandığı sınır ve aynı zamanda pandemi sürecinin yarattığı krizi yönetemeyen iktidar çareyi, toplumcu, eşitlikçi, bilimsel bir yönetim anlayışında değil sarsılmış statükosunu sağlamlaştırabilmek için toplumsal itiraz ve talep mekanizmalarını baltalayarak özellikle sermayeleşme sürecine daha çok dahil etmek istediği doğanın ve emeğin sömürüsü önündeki engelleri yıkmakta bulmuştur. Buna karşı son sözümüz, devlete mahkum olmadığımız gibi kaderimiz de bu siyaset değildir” diye konuştu.
"MUHALİF OLAN HERKESİN SESİ KISILMAK İSTENİYOR"
BEKEV üyesi kadınlar ise yaptıkları açıklamada şunları söyledi; “Biz kadınlar var olan tüm haklarımızı mücadele ederek kazandık. Bugün bir insanın hakkında ‘terör’ soruşturması açılması için muhalif olması yeterli. Kadınlar zaten sık sık yaşam haklarını savundukları için cezalandırılıyor. Böyle bir yasa sadece hakları için mücadele eden derneklerin çalışmalarını önlemeye yarar. Sivil toplum kuruluşları bağımsız olmalıdır, kapatılma ya da kayyum atanma korkusu olmadan çalışmalarını sürdürmelidir. Bu yasayla kitle örgütleri kontrol altına alınmak isteniyor. Kadınların, işçilerin, emekçilerin kısacası muhalif olan herkesin sesi kısılmak isteniyor. Bizler bu zamana kadar nasıl mücadele ettiysek bundan sonra da sesimizi kısmaya çalışanlara karşı, bu yasa teklifine karşı da mücadele edeceğiz.”