25 Aralık 2020 18:45

Bu bir veda değil, vefa bütçesidir!

Emek Partisi Aydın İl Yöneticisi Yoldaş Taş, 2021 yılı bütçesini ve Aydın’da bir üst geçide asılan "10,5 milyon işsiz sandık bekliyor, bu bir veda bütçesidir" pankartını yazdı.

Fotoğraf: Yoldaş Taş/Evrensel

Paylaş

Yoldaş TAŞ
Emek Partisi Aydın İl Yöneticisi

Mecliste 2021 yılı bütçesi, kürsüden edilen yüksek desibelli sözler, AKP Milletvekili Şahin Tin’in halka kuru ekmeği reva gördüklerini açık bir şekilde dile getirmesi ve muhalefetin itirazlarıyla birlikte ellerin havaya kalkmasıyla onaylandı.

Aydın’ın Efeler ilçesinde bulunan bir üst geçitte CHP Efeler Gençlik Kollarına ait, üzerinde “10,5 milyon işsiz sandık bekliyor, bu bir veda bütçesidir” yazılı bir pankart asıldı. Baştan belirtelim ki bu yazının yazılma amacı genç dostlarımızın emeğini değersizleştirmek değil elbette ama işsizliğin, yoksulluğun temel hak ve özgürlüklerin baskı altına alındığı bir dönemde demokratik bir Türkiye mücadelesi açısından pergelin ucunu tam da buraya batırmak gerekiyor.

2021 BÜTÇESİNİN ÖNCEKİ BÜTÇELERDEN BİR FARKI MI VAR?

İktidarın 18. yılında yaptığı 2021 bütçesi diğer bütçelerden farklı mıdır? Baştan yanıt verelim elbette hayır. AKP döneminde de AKP’den önceki sermaye iktidarlarının hazırladıkları, Mecliste vekillerin tumturaklı sözlerle kavga ederek ve ellerini kaldırarak onayladığı veya itiraz ettikleri her bütçe bir avuç tekelin ihtiyaçları gözetilerek yapılmıştır. Örtülü ve örtüsüz ödeneklerle halkın sırtına vurulan milyarlarca TL’lik vergiler ile oluşan kamu kaynakları Mecliste geçen yasalarla sermaye çevrelerine peşkeş çekilmiştir.

2021 bütçesinin ekonomik kriz ve salgının etkisi altında belirlenmesi, Cumhurbaşkanı'nın halka acı reçete açıklayıp, sarayda ziyafetler vermesi, bu bütçenin hangi sınıfın çıkarları gözetilerek hazırlandığı açısından daha çıplak bir tablo sunmuş oldu. İşçi ve emekçilerin gün geçtikçe daha fazla yoksullaştığı, işsizliğe ve açlığa mahkum olduğu bir tabloda Mecliste eller Cengiz Holding, Kolin, Limak vb. tekellere dağıtılacak olan kamu garantili otoyol, hastane, enerji santralleri ihaleleri için kalkıyordu.

2021 bütçesinin oluşturulmasında bir diğer çarpıcı taraf, tek adam rejiminin ideolojik ve siyasal politikasının toplum içinde örgütlenmesi bakımından ciddi bir karakter taşıması. Öyle ki Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan bütçe 12 milyar 977 milyon TL, 7 bakanlığın bütçesini geçmiş durumda. Pandemi sürecinde öğrencilerin uzaktan eğitime erişemediği, sağlık çalışanlarının ek ödenek taleplerinin görmezden gelindiği, işçilerin kısa çalışma ödeneği ile günlük 39 TL’ye mahkum edildiği bir dönemde toplumun barınma, beslenme, eğitim, sağlık vb. temel ihtiyaçları yerine savunma sanayisi ve Diyanet İşlerinin bütçeleri artırılarak tek adam rejiminin iç ve dış politikada ısrar ettiği gerilim politikasının güçlendirilmesi amaçlanıyor.

2019’da, 225 bin kişi olan milyonerlerin arasına 96 bin 784 kişi daha eklendi. Milyonerlerin serveti 669 milyar TL daha arttı. Pandemi sürecinde işçi ve emekçiler günlük 39 TL’ye mahkum edilirken sermaye çevrelerine “Bakıyorum da keyfiniz yerinde” denilerek teşvik paketleri açıklanıyordu. İşte bu tablo aslında bu bütçenin bir veda değil, iktidarın hizmette kusur etmediği sermaye sınıfına bir vefa bütçesi olduğunu apaçık bir şekilde gösteriyor.

SANDIĞIN ÇEVRESİNDE ARANAN DEMOKRASİ ÇÖZÜM MÜ?

Burjuva demokrasisinde halktan beklenen, 3-5 yıl da bir yapılan seçimlerde sandığa giderek seçimler ile demokrasi açısından üzerine düşen görevi yerine getirip, 5 yıllık süreçte memleketi hangi egemen sınıf grubunun yöneteceğini belirleyip sahneden çekilmesi olarak görülüyor

Bahsettiğimiz pankartta yazan “10,5 milyon işsiz sandığı bekliyor” sözü de bu anlayışın bir tezahürü. Öyle ki başta CHP olmak üzere millet ittifakının bütünü ülkenin her sorununa karşı halka çözüm yolu olarak sandığı işaret ediyor. Sayısı 11 milyona yaklaşan işsizliği sandığa gidip oy vererek ortadan kaldırmak mümkün mü? Türkiye siyasi tarihi daha önceki seçimlerde iktidara gelebilmek için halka işsizliği çözeceği vaadini vererek iktidara geldiği ve işsizliğin ya bir puan aşağı ya iki puan yukarı çektiği örneklerle dolu. İşte bu söylem ile CHP-Millet İttifakı da işsizliği bir vaat olarak kullanarak bize oy verin bu sorunu çözeceğiz demenin ötesine geçemiyor. Çünkü ne CHP’nin ne de bileşeni olduğu Millet İttifakının işsizlikle mücadele etme açısından, çalışma saatlerinin düşürülmesi, çalışan sayısının arttırılması işçi ve emekçilerin yaşam kalitesinin yükseltilerek, işsizliği ortadan kaldıracak bir programa sahip değil. Böyle bir programa sahip olmak bir yana İYİ Parti ve diğer iktidar muhalifi partiler, esnek çalışma gibi uygulamalar ile emekçilerin ucuz iş gücü olarak kullanılması konusunda AKP ile ortaklaşıyor.

“Oy kullanarak iktidardan hesap sormaya” çağıran siyaset tarzından kurtulma halkın siyasete müdahalesini gerçekten isteyen herkesin en acil görevidir. Dolayısıyla eğer savaştan, zamlardan, işsizlikten, adaletsizlikten, keyfi yönetimden, tek parti tek adam rejiminin baskıcı politikalarına karşı muzdarip olan vatandaşları, emek örgütlerini, sendikaları daha bugünden siyasete müdahale eden bir mücadele çizgisine çekip seferber etmeyen bir siyaset tarzının sandıkta da istediği sonucu alması beklenemezdir. Çünkü siyasete sadece seçimle müdahale edilmez. İnsanlık tarihi defalarca göstermiştir ki işsizlik, yoksulluk, iş cinayetleri ve kadına yönelik şiddet ile ayrımcılık, ifade, düşünce ve örgütlenme hakkı vb. gibi en temel hak ve özgürlerin elde edilmesi bu talepler etrafında mücadeleyi örgütleyebilmiş toplumlara aittir.

GERÇEK BİR HALK DEMOKRASİSİ

Ülkenin tüm zenginliğini elinde tutan bir avuç sömürücü, tekelci patron sınıfı ve büyük toprak sahipleri karşısında milyonlarca işçi ve emekçinin, gençlik ve kadın yığınlarının demokratik bir ülke talebi ancak mutlak bir biçimde halkın egemenliğine dayanan bir halk demokrasisi ile gerçekleşebilir. Sömürünün ve savaşların olmadığı, eşit, adil ve insanca bir yaşamın egemen olduğu, gerçek bir demokrasiye ve özgürlüğe ancak işçi sınıfının ve emekçi halk kitlelerinin kendi talepleri etrafında kenetlenip vereceği mücadeleyle ulaşılabilir. Sadece seçimden seçime oy kullanmaktan ve biçimsellikten kurtulmuş, halkların bütün karar alma süreçlerine katılabildiği bir halk demokrasisi ile birlikte, tekeller ve büyük toprak sahipleri için değil, halk için bütçe halk için ekonominin örgütlenmesi sağlanabilir. Bugün pandemi koşullarında ölümüne çalıştırılan işçilerin çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilecekleri demokratik bir ülke güvenceli bir gelecek için sandığı beklemek yerine devrimci bir program etrafında birleşmesi gerekiyor. Halk egemenliğine dayanan bir halk demokrasisinin inşa edilmesi için ilk adım, emperyalizmin ve tekellerin politik egemenliğinin yıkılması ve halk iktidarının kurulmasıysa, Emek Partisi programı ile Türkiye'nin en büyük alternatifi konumundadır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Zeytun: Pandemide açlık grevi vahim sonuçlar doğurabilir

SONRAKİ HABER

HDP'li Alican Önlü, Elazığ Depremi sonrası yaşanan mağduriyetleri sordu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa