"Egemen sanat anlayışı, egemen sınıfın düşüncesidir"
Hacettepe Üniversitesi öğrencileri, kurdukları "Marksist Estetik Atölyesi"nde Evrensel yazarı Nuray Sancar’ın katılımıyla düzenledikleri ilk etkinliği yazdı.
Fotoğraf: Hacettepe öğrencileri
Ayşenur ÇELİK
Banu KOYUNCU
Bengüsu Aleyna DEMİRCİ
Hacettepe Üniversitesi öğrencileri
Hacettepe Üniversitesinde kurulan Marksist Estetik Atölyesi, Nuray Sancar’ın da katılımı ile ilk etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlikte sanat tarihi öğrencilerinin sorularını yanıtlayan Evrensel Yazarı Nuray Sancar, “Egemen sanat anlayışı aslında egemen olan sınıfın düşüncesidir ve kendi çıkarlarının evrensel çıkarları olduğunu inandırmak için medyaya hâkim olurlar; ona göre fikirler oluştururlar; üniversitelerdeki hayatı belirlemeye çalışırlar” dedi.
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğrencileri olarak dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde güncel olaylara, sanata ve hayata dair görüşlerimizi dile getirmek için kurduğumuz Marksist Estetik Atölyesinde çalışmalarımız; online eğitim süreci, artan ders yükü, ödevler ve sınavlar sonucu daha kısıtlı koşullar halinde ilerleyebildiğimiz bir hal aldı. Ancak biz Marksist Estetik Atölyesi olarak içerisinde bulunduğumuz bu zor sürecin üstesinden gelme maksadıyla eğitimlerimize hız kesmeden devam etmeyi kendimize görev edindik. Bu noktada konuyla ilgili fikirlerine saygı duyduğumuz ve bizlere rehber olabileceğine inandığımız Sayın Nuray Sancar’la “Günümüzde Sanatın Yeri” adlı söyleşi yaptık. Zoom üzerinden gerçekleştirdiğimiz etkinliğe Sanat Tarihi öğrencilerinden 24 arkadaşımız katıldı. Genel olarak ekonomi, toplum, kültür, özel olarak da halk ayaklanmaları ve devrimler üzerinden sanatın nasıl şekillendiğini konuştuk. Yaklaşık iki saat süren etkinlikte gelen sorularla ve katkılarla birlikte özellikle, günümüzde iktidar ideolojileri ile şekillenen bir boyut almış olan sanat üzerinde duruldu.
Tarihsel süreçle birlikte sanatın nasıl geliştiğine dair giriş yapan Nuray Sancar, kapitalizme geçiş aşamasından günümüze kadar olan sürecini şöyle aktardı:
“İnsan gelişiminin önemli olduğu bir anlatı geliyor; yani roman ve öykü denen anlatımın Rönesans sonrasında kapitalizmin gelişme yollarının olması bir tesadüf değildir. Birbiriyle alakasız süreçleri anlatan sanat eseri açısından bakıldığında bir sanat türü ortaya çıkar. İlerleme devam ettikçe feodalitede döngüsel olan akışa sahip olmayan hayatın aksine bir hareket vardır. Kapitalizmle birlikte anlatıda zaman ve gelişim fikri oluşur. Bugün nasıl bir dünyada yaşıyoruz sorusunu sorduğumuzda yanıtı zor değil; yaşayarak görüyoruz ve toplum çıkarları birbiriyle çelişkili bir şekilde bölünmüş durumda. İki ana sınıf vardır ve kapitalist sistemde emeği ile geçinen kesim başkaları için üretim yapar ve emeğiyle geçinmeye çalışanları sömüren diğer sınıf. Yönetici sınıflar aynı zamanda kültürün ve sanatın da üreticiliğinin merkezini de işgal ederler. Egemen sanat anlayışı aslında egemen olan sınıfın düşüncesidir ve kendi çıkarlarının evrensel çıkarları olduğunu inandırmak için medyaya hâkim olurlar; ona göre fikirler oluştururlar; üniversitelerdeki hayatı belirlemeye çalışırlar. Sömürünün aslında doğaüstü güçlerden kaynaklandığını ve dünyayı kurtaracak olanında aslında tekil kahramanlar olduğuna ilişkin rahatlatıcı masallar anlatılır. Örneğin, Rambo filmi...”
"AYASOFYA EKONOMİK AÇIDAN SÜREKLİ FETHEDİLEN BİR YER"
Ayasofya’nın ibadete açılması ile birlikte iktidarın sanat üzerindeki güç ihtiyacı ve istenci üzerine nasıl değerlendirmelerin yapılacağına ilişkin soruya Sancar, Ayasofya’nın yalnızca kültürel ve tarihsel değerine ilişkin bir hamle olmadığının altını çiziyor:
"Ayasofya’yı yeniden fethetmeye kalktı, buna ihtiyacı vardı. 2018 yerel seçimlerinin kaybedilmesiyle ilgili bir fetih arzusu da değil bu. İstanbul ekonomik açıdan sürekli fethedilmesi gereken bir yer.”
"KAPİTALİSTLER SANAT ARACILIĞIYLA DA MÜCADELE YÜRÜTÜRLER"
"Ekonomik kriz ve salgınla birlikte sanatsal etkinlikler, sanat üretimi de ciddi bir sorun haline geldi. Kapitalizm sanatdan vazgeçmesi sonucuna yol açar mı" diye sorduğumuzda ise Nuray Sancar, böyle bir şeyin olmayacağı, sanatın bir meram anlatma ihtiyacından olduğu ve bu ihtiyacınbitmeyeceğini söyledi.
Sancar, "İktidardaki güçlerde sanatı kendi egemenlik alanlarını genişletecek ve toplumsal ilişkileri kurulu bir biçimde yeniden üretecek şekilde sanatı bir meram aracı olarak kullanarak sanata yatırım yaparlar. Kapitalizmde egemen sınıflar ve onların iktidarları sanat aracılığıyla da bir mücadele yürütürler” dedi.
Biz öğrencilerde sürecin tüm bu olumsuz tahliline inat, nasıl olması gerektiğine dair hem alanlarımız olan sanatın savunusunu yaparak hem de tüm Türkiye gençliği gibi gelecek kaygısı ile hayatlarımıza sahip çıkmak üzere etkinliklerimize, tartışma ve okuma planlarımıza devam edeceğiz.