Seher’i sadece kocası değil topyekün bir sistem katletti
Boşanmak istediği erkek tarafından vahşice katledilen Seher Ç’nin ölümü ardından ortaya atılan iddialar, Seher’in evliliği boyunca bir şiddet cenderesinde yaşadığına ve ihmallere işaret ediyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Elif Ekin SALTIK
İstanbul
Tuzla Aydınlı Mahallesi’nde yaşayan, evliliği boyunca şiddet gören, şikayetçi olan, boşanmak istediği erkek tarafından 14 Aralık’ta vahşice katledilen iki çocuk annesi Seher Ç’nin ölümü ardından ortaya atılan iddialar, Seher’in çocukluktan başlayarak evliliği boyunca bir şiddet cenderesinde yaşadığına ve olayın ardında bir dizi ihmalin olduğuna işaret ediyor.
Seher Ç’nin öldürülmesinin ardından çıkan haberler sonrasında Ekmek ve Gül’e ulaşan, güvenlik gerekçesiyle isimlerini paylaşamadığımız arkadaşları, Seher’in çocukluğundan evliliğine yaşadığı şiddet döngüsünü anlattı:
"AİLEM BANA HİÇ SAHİP ÇIKMADI" DİYE ANLATMIŞ
Arkadaşının ilkinin aktardıkları şöyle oldu: "Son bir iki gündür sosyal medyada Seher’in aktif olmadığını gördüm. Eşinden ayrılmak istediğini biliyordum. Bu yüzden endişelendim. Onu aradım ama ulaşamadım. Ertesi gün haberlerde okudum, Seher öldürülmüş. Yaşadığım üzüntüyü tarif edemem. Seher çok iyi niyetli, temiz kalpli bir insandı. Çocukluğundan beri gün yüzü görmemiş bir kadındı. Küçükken ailesinden sürekli hakaret işittiğini anlatmıştı. Ailesinden hiç sevgi görmediğini söylüyordu. İşin içinde şiddet de vardı. Seher’den 'Ailem bana hiç sahip çıkmadı' lafını çok sık duydum. Bu yüzden sevgiyi başkalarında araması çok normal geliyor. Ama gel gör ki iyi insanlara denk gelmedi. Belki de kendi ailesinde bulamadığı huzuru C.Ç’de bulacağını sandı. Ama evliliği boyunca hakaret, dayak, tehdit gördü Seher. Çok defa şikayetçi olduğunu biliyorum. Her gün haberlerde görüyoruz. Kadınlar öldürülüyor. Korunmuyorlar, bu yüzden öldürülüyorlar. Seher de onlardan biri oldu."
KENDİ İSTEĞİYLE YURDA YERLEŞTİRİLMİŞ
Diğer arkadaşı ise şunları aktardı: "Seher çok cana yakın, çok yardımsever bir insandı. Öldürüldüğünü öğrenince kendime gelemedim. Hâlâ inanamıyorum. Saftı, iyi niyetliydi. Çocukluğunda da çok çektiğini anlatmıştı. Bir keresinde ailesi Seher’i ve kız kardeşlerini odaya kapatmış. Kızların gizli bir telefonu varmış. Odadayken jandarmayı aramışlar. Jandarma gelmiş, kızları alıp götürmüş. Daha sonra iki kız kardeşi eve geri dönmüş ama Seher korkmuş. Eve geri dönmek istememiş. Sonra da yurda verilmiş. Yurtta ne kadar kaldı bilmiyorum. Sonradan yurttan çıkarmışlar. Seher, ailesinin artık kötü muamele etmeyeceklerine söz verdiğini anlatmıştı. Ama sözlerinde durmamışlar.
EV İÇİNDE "CEZAEVİ"...
Seher severek, isteyerek mi evlendi, bilmiyorum. Ama ben evliliğin bir kaçış olduğunu düşünüyorum. Belki de zorla evlendirildi, evlenmek zorunda kaldı. Onu da bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki Seher kurtulmak istiyordu. Yaşamak istiyordu. Hem kendi hem çocukları için. Kaç defa şikayetçi olduğunu anlattı. Yaşadığı her şeye rağmen umut doluydu. Çalışır çabalardı. Onu bizden alanlar inşallah en büyük cezayı alır."
KORUMA TALEP ETMESİNE RAĞMEN…
Diğer bir arkadaşı da şunları ifade etti: "Ah Seher… Canım arkadaşım, temiz yürekli arkadaşım. O kadar iyi bir insandı ki! Kendi evinde huzur denilen şeyi bir gün bile görmedi Seher. Buna rağmen elinde olsun olmasın herkese koşar yardım etmeye çalışırdı. Cebindeki üç kuruşu bile paylaşırdı. Oysa kazandığı paraya da hep kocası el uzatıyordu. Seher gibi iyi bir insanı hiç hak etmedi o adam. Sürekli dövdü, aşağıladı. Hatta çocuklarıyla tehdit etti. Seher’e bir gün neden böyle bir adamla evlendiğini sordum. Ailesinin onu hep itip kaktığını anlattı. Ablası İstanbul’da yaşıyormuş. 4 yıl önce hamile kalmış, yardım etsin diye Seher’i yanına istemiş. C.Ç ablasıyla eniştesinin tanıdığıymış. Böyle tanışmışlar. Ailesinden görmediği ilgiyi gördüğünü söylemişti bana. Ama daha ilk günden şiddet görmeye başlamış. C.Ç tekinsiz bir adam, kötü alışkanlıkları varmış. Parası bittikçe Seher’i “Bana para getir” diye zorluyordu. Para bulmak için eşyalarını bile sattığını söylemişti Seher. Çocuklara da kötü davranıyormuş. Hatta bir keresinde çocuklardan birine bıçak çekerek Seher’e 'Para bulmazsan seni de çocukları da öldürürüm' demiş. Seher bundan sonra kocasının evde olmadığı bir anı kollayarak pılını pırtısını toplayıp evi terk etmişti.
Kaç defa şikayetçi oldu, kaç defa polise gitti. Kurtulmak istedi. Kurtulmak için oradan oraya taşındı durdu. Sanırım birkaç yıl önce, C.Ç’nin Seher’e şiddet uyguladığını görüp araya girenler olmuş. Onlarla da davalık olduğunu anlatmıştı Seher. Kurtulmak için çırpındı durdu, elinden geleni yaptı. Hep çalıştı, kendi ayaklarının üzerinde durmak, güzel bir hayat kurmak istiyordu Seher. İzin vermediler. Katlettiler onu."
SEHER’İN AİLESİ İDDİALARI YALANLADI
Seher’in ailesinden şiddet gördüğüne dair arkadaşlarının iddiaları üzerine ulaştığımız Seher’in ablası Ceylan Karaman, iddiaları kabul etmeyerek “Asla bu anlatılanlar yaşanmadı. Köyde bazı kişiler bizi çekemiyor, bize bir sürü iftira attılar, ağabeylerinin Seher’e şiddet uyguladığını, hatta ağabeylerinin Seher’i öldürdüğünü söylediler. Ağabeyleri böyle bir şey yapmış olsa, kaç gündür Seher’in çocuklarını alabilmek için çabalıyorlar. Biz perişanız, insanlar neler neler diyor. Bunları söyleyenleri Allah’a havale ediyoruz” şeklinde konuştu.
SEHER "ORGANİZE" BİR CİNAYET SONUCU ÖLDÜRÜLDÜ
Adile Doğan
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı
Pendik’te Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak faaliyet yürütüyoruz. Seher de buraya çok yakın olan Tuzla, Aydınlı’da öldürüldü. Derneğimiz için, özellikle pandemi döneminde her gün şiddet haberi almak maalesef bir rutin haline gelmiş durumda. 7 yıldır kadınlar arasında kurduğumuz dayanışma ağı ve örgütlülük bu gibi durumlarda bizi bir başvuru mercii haline getirdi. Seher’in ölüm haberini de bu şekilde aldık. Öldürüldüğünün ertesi günü ablasının eşi aradı ve durumu anlattı. Seher’in Mardin’de yaşayan ailesiyle sorunları olduğunu öğrendik. Seher otopsideyken onlara ulaşıp önce başsağlığı diledik, cenaze hakkında bilgi almak istedik ve aileyi hukuki süreç hakkında bilgilendirdik. Ne yazık ki yıllar içerisinde biz de kadın cinayetleri konusunda asgari bir ceza hukuku bilgisine sahibiz. Onları şikayetçi olmaya teşvik ettik.
16 Aralık günü Aydınlı Meydan’da bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Deneyimlerimizden biliyoruz; kadın dayanışmasını devreye sokarak kamuoyu oluşturmazsak savcılar “tahrik indirimleri” için bahane kovalıyor, mahkemeler de kayda geçiyor. Seher’i tanıyan birçok insan bu basın açıklamasını duyunca bize ulaştı. Onlar da olayın örtbas edilmesinden, katilin değil Seher’in suçlu gösterilmesinden endişe duyuyorlar. Seher’i tanıyan uzak yakın kiminle konuştuysak herkesin Seher hakkında söylediği iki şey var. Birincisi çok saf ve iyi bir kalbi olduğu, ikincisi ise çocukluktan evliliğine hayatı boyunca şiddet gördüğü. Kendi ailesi bu şiddet iddialarını yalanlıyor. Ancak yine maalesef deneyimlerimizden biliyoruz ki öldürülen birçok kadının ardında şiddet dolu bir hayat hikayesi var. Çocukluğuna dair iddialar korkunç. Bunlar araştırılmalı ve gerçek neyse ortaya çıkarılmalı.
PANDEMİ VE ŞİDDET YÜZÜNDEN İŞTEN ÇIKARILMIŞ
Seher işçi bir kadın. İstanbul’a geldikten sonra herkes çalıştığını söylüyor ama ne zaman nerede çalıştığına dair çeşitli bilgiler var. Bir dönem bir deterjan fabrikasında çalıştığı söyleniyor. Koton’da çalıştığı da edindiğimiz bilgiler arasında. Bir dönem bir maske atölyesinde çalıştığı bilgisi de var. İşsiz kaldığı dönemlerde de evlere temizliğe, apartman merdiveni temizlemeye gittiği söyleniyor. Seher sürekli işten çıkarılmış ama sürekli de çalışmış. Bazı arkadaşları “pandemi” nedeniyle işten çıkarıldığını söylüyor, bazıları ise C.Ç’nin sürekli işe gelerek onu taciz edip olay çıkarması sonucu işten çıkarıldığını anlatıyor. Memleket haline baktığımızda her ikisi de mümkün.
DEFALARCA ŞİKAYET ETMİŞ AMA KORUNMAMIŞ
Seher’in evliliği boyunca psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet gördüğü herkes tarafından dile getirilen bir gerçek. Ve evet, yine devlet mekanizmalarına başvurduğu halde korunmayan bir kadını kaybettik. Bu konuda bazı aile üyeleri ve arkadaşları hep aynı cümleyi kurdu: “En az 10 kere şikayetçi oldu ama hiçbir şey yapılmadı.” Seher’in kaç kez şikayetçi olup koruma talep ettiğini bilmiyoruz. Ortaya çıkan şikayet dilekçeleri gösteriyor ki Seher yakın tarihte suç duyurularında bulunmuş. 29 Ekim günü şikayetçi olmuş ama C.Ç’nin anlaşmalı boşanacağına ve şehir değiştireceğine dair yalan beyanı üzerine ertesi gün şikayetinden vazgeçirilmiş. Buradan Seher’in bir süredir boşanmaya çalıştığını anlıyoruz. Şiddet, hakaret ve ölüm tehditlerinin devam etmesi üzerine 27 Kasım günü tekrar suç duyurusunda bulunmuş. Davacı ve şikayetçi olduğunu dile getirip 6284 gereği koruma talep etmiş. Sonucu hepimiz biliyoruz.
SEHER’İ ÖLÜME GÖTÜREN TÜM SİSTEME KARŞI MÜCADELE!
Öldürülen her kadın gibi Seher’in cinayetle sonuçlanan hikayesi de yine “organize” bir suç olarak karşımızda duruyor. Daha çocuk yaşta baskı, şiddet uyguladığı iddia edilen, ona destek olmayan ailesi, onun koruma sisteminin dışına iten “sosyal politika” mekanizmaları, şiddeti önleme yasalarını uygulamayan kolluk kuvvetleri, şiddet gibi toplumsal bir gerçekliği “haysiyetsiz” erkeklere nasihat ederek küçümseyen İçişleri Bakanı, şiddete uğrayan kadınların önüne devasa bir bürokrasi koyarak korumayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, boşanma davası açmak için 358.8 lira masraf ödetmek zorunda bırakan “paralı” yargı sistemi, şiddete uğrayan kadınları işten çıkararak ekonomik olarak güçsüzleştiren patronlar… Ve bütün bu “kadın düşmanı” sistemin tetikçisi bir erkek. O erkek ki tüm bu mekanizmalara güvenerek sosyal medya hesaplarında “Karımı satacağım” ya da “Gitti gidiyor Seher Hanım” diye paylaşımlarda bulunabiliyor, Seher’i öldürdükten sonra eniştesine “En sonunda bıçakladım onu, inşallah ölür” diye mesaj atabiliyor.
İlk adım elbette soruşturma aşamasında Seher’i karalayarak indirim kovalamaya çalışacak olan katil ve işlediği cinayet hakkında etkin bir soruşturma yürütülmesi için kamuoyu oluşturmak. Davanın takipçisi olacağız. Ama dediğim gibi “organize” bir düşmanlığa karşı ancak örgütlü karşı koyabiliriz. Yani katilin hak ettiği cezayı alması için elimizden geleni yaparken kadın cinayetlerini teşvik eden bu sisteme karşı mücadeleyi büyütmeliyiz. Tüm kadınlara çağrımız da budur!