27 Aralık 2020 12:45

Roboskî Katliamı'nda yakınlarını kaybedenler: Sürekli uyuyup unutmak istiyorduk

Roboskî'de 9 yıl önce yaşanan katliamda TSK'ye ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu yakınlarını kaybedenler yaşadıklarını anlattı.

Hediye Encu | Fotoğraf: MA

Paylaş

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünde, 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 kişinin yaşamını yitirmesi üzerinden 9 yıl geçti. Kimsenin yargılanmadığı dava AYM ve AİHM’den döndü. Katliamda yakınlarını kaybedenler, “Sürekli uyuyup unutmak istiyorduk” dedi.

Katliamda yakınlarını kaybedenler yaşadıklarını Mezopotamya Ajansına (MA) anlattı.

"ÇOK KÖTÜ BİR PSİKOLOJİ İÇİNDEYDİM"

Ağabeyi Serhat’ı kaybeden Ahmet Encu, olay olduktan sonra ailecek bir türlü toparlanmadıklarını ifade ederek, “Okula gitmek en sancılı günlerdi. Çok kötüydü. Sırf bu olay olduğu için okulu bırakan arkadaşlarım vardı. Çok kötü bir psikoloji içindeydim. Hiçbir insanın yaşamak istemediği bir şeydi. Yakılmış bedenler gördüm. Bir insan bir insana bunu nasıl yapar diyordum. Acımıza çok acı kattılar” dedi.

"BÜYÜDÜKTEN SONRA ACIYA ALIŞTIM"

Ağabeyi Hamza’yı kaybeden Cafer Encu ise, “Bu acıyı bana unutturacak tek ilaç uyumaktı. Sürekli uyuyup, unutmak istiyordum. Benim bu durumum 5 yıl boyunca böyle devam etti. Biraz büyüdükten sonra acıya alıştım ama asla unutmadım. O katliamdan sonra okuldaki performansım çok düştü. Hayatım altüst oldu. Çok zor ve kötü günlerdi. Bir gün bile düşünmeden edemiyorsun. Hayatımda yaşadığım en kötü şeydi. Düşmanımın başına bile böyle bir şey gelmesin” dedi.

BİR DEFTER ALACAK DİYE...

Roboskî Katlimı yaşandığında oğlu Şivan Encu’yu (16) kaybeden Hediye Encu, “Evimin direği” dediği diğer oğlu Sinan’ı (19) ise, bu olaydan yedi yıl sonra 18 Aralık’ta günü yaşanan bir trafik kazasında kaybetti. Oğlu Şıvan’ın daha bıyıkları terlememiş, nüfus cüzdanına henüz fotoğrafı dahi yapıştırılmamış yaşta katledildiğini söyleyen anne Encu,  “Bir defter alacak diye, iki bidon mazot, iki kilo şeker, iki kilo çay için öldürmek hak mı?​” diye soruyor.

 Dağların ortasında kalan Roboskî’nin tüm tepelerine yerleştirilmiş karakollara rağmen geçim kaynaklarını sağlayacak bir fabrika, iş alanı ya da çalışma sahasının olmadığına dikkati çeken anne Encu, oğlunun öldürülmesine dönük tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “İki bidon mazot, iki kilo çay vardı. 50 lira kâr edecekti. Onunla da okul masrafını karşılayacaktı. 8’inci sınıfa gidiyordu. Devlet okumasına izin vermedi. Bu nasıl bir adalet.”

"ROBOSKÎ’DEN ÇIKAN HİKAYEYİ DÜNYA BİLMELİ"

 Katliamdan bir yıl sonra Roboski’de “Fotoğraf Kulübü” kuran ve ardından 2016 yılında “Hatırlıyorum/ Bîra Mı’têtın” belgeseli çeken, Yönetmen ve Fotoğrafçı Selim Yıldız, MA’ya konuştu. “Artık sessiz kalmayıp ve bir daha Roboskî gibi acılar, katliamlar yaşamamamız için bir şeyler yapmamız gerekiyor” diyen Yıldız, “Bizden önce de buna benzer katliamlar olmuş fakat bu sessizlikten dolayı devam etti. Birleşip, bellek oluşturup, farkındalık yaratıp ve katliamlara daha fazla ses çıkarttığımız zaman bunun önüne geçebilir. Dolayısıyla bizim bu etkileşimimiz başka yerlere kadar gidecektir. Bu köyden çıkan hikayenin dünyanın öbür tarafına gitmesi, bilinmesi gerekiyor. Buna yüksek ses çıktığında belki böyle bir şey yaşanmayacak”  dedi.

YOKSULLUK VE KORUCULUĞA KARŞI DİRENİYORLAR

Katliamdan sonra sınır ticaretinin tamamen kesildiğine dikkati çeken Şırnak Eski Milletvekili Ferhat Encu, köylülerin “ya göç ya koruculuk” dayatmasına karşı direnişlerini sürdürdüklerini belirtti.  Encu bu durumu şöyle anlattı: “Askerliğini bitirmiş gençlerin eline maalesef silah verdiler. Yoksulluktan kaynaklı. Şimdi bu bölgenin durumu bu. Bu sadece Roboskî açısından değil, diğer komşu köyler açısından da böyledir. Silah veriliyor ve kendilerine birer asker yetiştiriyor… Yani insanların kendi topraklarında çalışmalarına müsaade etmiyorlar ama kendilerine asker yapmaya mecbur bırakıyorlar. Kimileri büyük şehirlere, kimileri bu anlayışa isyan ederek Mahmur Kampı’na yerleştiler. Kimileri daha içe doğru komşu köylere göç ederek, direnmeye çalıştı. Nihayetinde devletin baskısı maalesef birçok aileyi koruculaştırdı. Şimdi sonraki nesil, yani dayatmaların olduğu dönemlerde 10-12 yaşlarında olan insanlar büyüdü ve artık ailelerinden bağımsız hareket etmeye başladılar. Bırakılan tek yol var o da ‘Korucu olacaksınız, asker olacaksınız’ Kabul etmezseniz sizin burada yaşama şansınız yok.”

YARGI SÜRECİNDE DOSYA AYM VE AİHM’DEN DÖNDÜ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde “Bu olayın failleri Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” dese de hükümet ve yargı kanadında geride kalan yıllar içerisinde yaşananlarla Roboskî Katliamı’nın failleri cezasız kalmaya devam etti.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı katliama dair 8 Ocak 2012’de soruşturma başlattı. Haziran 2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dosya hakkında “taksirle ölüme sebebiyet vermek” iddiasıyla “görevsizlik kararı” vererek, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 7 Ocak 2014’te dosyada ‘şüpheli’ olarak adları geçen hakkında  “Kovuşturmaya yer olmadığı” yönünde karar verdi. Ailelerin “takipsizlik” kararına yaptığı itiraz da 20 Haziran 2014’te reddedildi.

Soruşturmalardan sonuç alınamayınca Roboskî Katliamı’nda yakınlarını kaybeden aileler dosyayı, Temmuz 2014’te 1108 avukat ile birlikte Anayasa Mahkemesine (AYM) taşıdı. Ancak AYM 26 Şubat 2016’da 53 başvurucudan 3’ünün avukatlarının vekaletnamelerini 2 gün geciktirmeleri dolayısıyla “eksik evrak” gerekçesi ile başvuruyu reddetti. Bunun üzerine 281 başvurucu ile dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşındı. AİHM ise, yaklaşık 2 yıl boyunca beklettiği dosya başvurusunu 17 Mayıs 2018’de iç hukuk yolları tükenmediği için “Kabul edilemez” bularak reddetti. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

12 kişinin hayatını kaybettiği hastane yangınında ‘ihmal’ uyarısı

SONRAKİ HABER

Çukurova Üniversitesi öğrencileri: Asgari ücret insanca yaşanacak düzeyde olmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa