Çevre örgütlerinden Erdoğan'a yanıt: Vandal değil, yaşam savunucularıyız
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Çevreci maskesi takmış vandallar" sözlerine çevre örgütlerinden yanıt geldi: “Yaşamı savunmak, doğayı savunmak vandallık değildir, kabul etmiyoruz.”
Fotoğraf: MA
Seçkin SAĞLAM
Coşkun ÖZBUCAK
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Enerji projelerimizin çevreci maskesi takmış vandallarca engellenmesine müsaade etmeyeceğiz” sözlerine çevre örgüleri, “Yaşamı savunmak, doğayı savunmak vandallık değildir, kabul etmiyoruz” diyerek tepki gösterdi.
Eskişehir’deki Eti Maden Lityum Karbonat Üretim Tesisleri'nin açılış törenine tele konferans ile katılan Erdoğan, “Doğa, çevre ve yeşil gibi insanlığın ortak kavramlarının, arkası karanlık birçok marjinalin operasyon aparatı haline getirilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz. Türkiye'nin ve 83 milyonun faydasına olan enerji projelerimizin çevreci maskesi takmış vandallarca engellenmesine müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Çevre örgütleri ve örgütlerin temsilcileri ve yaşam savunucuları ise açıklamalarda bulunarak “Vandallık” ifadesini kabul etmediklerini dile getirdi.
"EKOLOJİ MÜCADELESİ, BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİDİR"
Ekoloji Birliği:
"Ekoloji mücadelesi, emek ve demokrasi mücadelesi ile birlikte geleceğine sahip çıkma mücadelesidir. Doğal kaynaklarımız sermayenin yoğun saldırısı altındadır. Sermaye de en büyük desteğini işbirliği yaptığı iktidardan almaktadır. Ormanlarımız, yer altı kaynaklarımız, sularımız kısaca doğamız kapitalist sistem tarafından meta olarak görülmekte ve sömürülmektedir. Ancak halkımız gerçekleri görmekte, köylerde ve yaşam alanlarında havasına suyuna toprağına sahip çıkmaktadır. Yükselen ekoloji mücadele karşısında da iktidar ve şirketler paniklemeye başlamıştır. İktidar ve şirketler ekoloji mücadelesi verenleri kendilerince karalamaya, halkın gözünden düşürmeye çalışıyorlar ama başaramayacaklar çünkü toprağına, suyuna geleceğine sahip çıkan halk oldukça kararlıdır. Verilen mücadele haklı ve meşrudur.
Emperyalist-kapitalist saldırıya karşı direnme hakkını kullanan halka ve ekoloji örgütlerine AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 'çevreci maskesi takmış vandallar', 'arkası karanlık birçok marjinal' denmesini asla kabul etmiyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir kişinin halkının ve yaşamı savunanların yanında olması gerekir.
Cumhurbaşkanı öncelikle iklim krizini hızlandıran karbon salımına yol açan termik santrallar gibi ekolojik yıkım projelerini durdurmalı, susuzluğun ve kuraklığın iyice arttığı bu dönemde aşırı su kullanan ve hiçbir kamusal yararı olmayan ve doğayı tahrip eden metalik madencilik projelerini kapatmalı, Paris Anlaşması'nın TBMM tarafından onaylanmasına destek vererek karbon salımını azaltıcı tüm tedbir ve önlemleri acilen yerine getirmelidir."
"BİR AVUÇ ÇEVRECİ DEĞİL, HALKIZ"
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan:
"Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşma oldukça talihsiz bir konuşmadır. Asla kabul edilemez. Cumhurbaşkanı daha önce de bizleri çeşitli kereler suçlamış ancak sanırım bu derece düşmanlaştırmamıştı. Bizler vandal değil, ülkesinin ve tüm dünyanın doğasını ve ekolojik sisteminin kıymetini bilen, havasına, suyuna, toprağına sahip çıkan yaşam savunucularıyız. ‘Vandallar’ ve ‘yatırım düşmanı provokatörler’ sözlerine kendisi, partisi ve ülkemizin tüm kaynaklarını sömüren sermaye şirketleri dışında kimse inanmaz. Ülkemizde doğa koruma mücadelesi artık bir avuç çevreci tarafından değil, tarlasını, ormanını, su kaynaklarını sermaye şirketlerinden korumaya çalışan köylüler ve yerel halk tarafından verilmektedir. Köylüler enerji ve maden yatırımı adı altında tarlalarını acele kamulaştırma ile ellerinden alan şirketlere ve iktidara karşı mücadele etmektedir. Bir ülkenin tarafsız bir cumhurbaşkanı, halkı sömüren sermaye şirketlerini değil, köylüsünü, işçisini, halkını korumalıdır. Bizler, yaşam savunucuları olarak ekoloji mücadelemizde çok bedeller ödedik, bu tür suçlamalar bizleri ve topraklarını savunan köylüleri yıldıramaz. Yaşamı savunmaya devam edeceğiz."
"COĞRAFYAYI KORUMAK, VATANI KORUMAKTIR"
Çan Çevre Derneği Başkanı Hamza Yıldız:
"Erdoğan, bu kez de çevrecileri hedefe koydu. Yani gerçek, sivil, toplumsal muhalefeti... Üç yüz elli bin ağacı çevreciler kesmedi. Toprağını çevreciler kazımadı. Termiklerle şehirleri çevreciler kirletmedi. Dereleri, çayları, gölleri çevreciler kurutmadı. Siz izin verdiniz bu yağma ve talana. 'Vandal' kelimesini hak eden çevreciler değil, altıncı şirketler ve onlara bu izni verenlere misliyle iade ediyorum. 'Vandal' sözcüğü ile ayar verilmeye çalışılan çevreci hareket ve derneklerin mücadele alanlarını, eylemlerini kısıtlama gayretlerine dernekler yasası da eklendi. Seçimle gelenleri kayyum atayarak azletme, susturma tam bir demokrasi düşmanlığıdır. Siyasi tükenmişliklerinin itirafıdır. Sivil, toplumsal muhalefeti kuşatmaya yönelik bir çabadır. Kabul edilemez. Düşünce özgürlüğüne eylemselliğe dair bu sinsi tasarruflar beyhudedir. Bu baskıları da kıracağız. Çünkü mücadelemiz ülkenin geleceği içindir."
"ASIL VANDALLIK TOPRAKLARIMIZI ÇÖLE DÖNDÜRÜNLERDİR"
Kazdağları Dayanışması’ndan Melis Tantan:
"Erdoğan bu açıklaması ile maden ve enerji şirketlerinin avukatlığına soyunarak doğayı ve yaşamı savunduğumuz için bizleri hedefe koyuyor. Karşı karşıya kaldığımız şey halkın itirazlarına ve bilimsel gerçeklere rağmen bu şirketlerin projelerinin hayata geçmesi için var gücüyle çalışanların organize kötülüğü ve doğa gibi 'insanlığın ortak kavramları'nı yok eden şirketler ve onları destekleyen bir iktidar. Yani 'arkası karanlık pek çok vandal' biz değiliz, asıl vandallık on binlerce ağacı keserek, metrelerce siyanür çukurları kazarak, yeraltı ve yerüstü sularını projeleri için kullanarak, termiklerle havayı kirletip insanları kanser ederek, yeşil vadilerde, orman ve korularda, dağlarda, akarsu kenarlarında ağacından yaban hayatına kadar tüm ekosistemi yok ederek o güzellikleri çöle, kurak topraklara, dev çukurlara dönüştürenlerdir. Vandallık, korusunu, ormanını, dağını, köyünü, kentini koruyan yurttaşlara güvenlik güçleriyle saldırmak, yerlerde sürüklemek, gözaltına almak, pandemi bahanesiyle cezalar yazmak, haklarında davalar açmak ve bu şekilde kriminalize etmeye çalışma çabasıdır. Erdoğan, bizde bir maske arıyor, soruyu doğru soruyor ama cevabı yanlış yerden buluyor. Yorulmasın biz yanıtımızı verelim: Bir maskemiz var, evet, daha önce de eylemlerimizde hep taktık. Taktığımız maske yaban hayvanlarının maskesiydi, hakkını savunamayan sincabın, ayının, kurdun, kuşun maskeleriydi bunlar, yine takacağız. Her fırsatta doğanın hakkını savunacağız."
"ÖZÜR BEKLİYORUZ"
Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu:
"Bizler Anayasa'nın 56. maddesinin bize vermiş olduğu sağlıklı çevrede yaşama hakkını savunuyoruz. Buna dair vatandaşa atfettiği ödevi yerine getiriyoruz. Bunu çevreci olmak olmamakla değil bir yurttaş olarak haklarımıza sahip çıkmak ve çocuklarımıza yaşanabilir bir gelecek bırakmak adına yapıyoruz. Hak arayışımızda da şiddete hiçbir zaman başvurmadık. Takmış olduğumuz hiçbir maskemiz yok. Su ve Vicdan Nöbeti Kazdağları özelinde bir dünya mirasını koruma mücadelesidir. Vandal, yakıp yıkan, yok edendir. Bizler yok etmelerin karşısında varlığı, var olan değerleri korumayı ve daha değerli kılabilmeyi dert edinmiş kişileriz. Üzerimize alınmasak da talihsiz bir ifade olduğunu belirtiyor ve özür bekliyoruz."
"ASLA KABUL ETMİYORUZ"
İda Dayanışma Derneği Başkanı Ekrem Akgül:
"Vandallık ifadesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bizim Vandallıkla, şunla bunla, asla ilişkilendirilemeyecek bir yapımız var. Biz yıllardır termik santrallerle başlayan, madencilik faaliyetlerine karşı devam eden süreçte, yılmadan, mahkemelerle, meşru zeminde, hukuk çerçevesinde mücadele eden bir derneğiz. Bu vandallık benzetmesi bize yapışmaz. Kimi kast ettiğini bilmiyorum, ama çevrecilere yönelik böyle bir ifadeyi doğru bulmuyorum. Bulunduğu coğrafyayı savunan insanların böyle itham edilmesi, bana çok doğru gelmiyor. Bunu siyaseten kullanan vardır, yoktur, onu girmek istemiyorum. Ama yaşadığı coğrafyayı savunan, oradaki toprağı havayı savunan insanlar, ki biz bunlardan biriyiz, böyle yaftalanmayı asla doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanı'nın kime söylediğini çok net olarak da bilmiyorum ama çevreciler diye genel bir kapsamda bunu vurguluyorsa, bu doğru değil. Çünkü, biz çevreciler, Çanakkale coğrafyası için, yıllardır yaşamı savunuyoruz. Yaşam alanlarını savunan insanlar böylesi bir yakıştırmayı asla hak etmiyorlar. Biz, Cumhurbaşkanı böyle söyledi diye, bu mücadeleden asla vazgeçecek değiliz. Yerel halk varsa işin içinde zaten, siz buna başka bir şey yakıştıramazsınız. Yerel halk yaşamı savunuyorsa, onlar vandal falan değildir, tam da coğrafyanın, yaşamın, savunucularıdır. Bu da Cumhurbaşkanı böyle dedi diye bitecek değildir, bu mücadele sürecektir."
Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'Çevreci maskesi takmış vandaldar' diyerek çevrecileri aşağılamak istemiştir. Ülkedeki yıkımları yapanlar vandallardır. Çevreciler ise günümüzde çevreyi koruyan, bu yıkımın ve kültürsüzleştirmenin önüne geçmek için mücadele edenlerdir. Çeveciler, amaçsız ve şiddet dolu bu vandalizme engel olmaya çalışmaktadır."
Fatsa'dan Osman Güvenalp:
“Sayın Cumhurbaşkanı yaşam mücadelesi veren çevreci örgütlere "Vandal" demiş. Bu söylemleriyle dolaylı olarak yeni bir düşmanlaştıranın da önünü açar gibi konuşmuş. Kirli projelere dur diyenleri vandal, marjinal olarak gösteriyor. Sol örgütleri suçlayıcı konuşması kabul edilir bir konuşma şekli değildir. Ben de diyorum ki bu ülkenin suyuna, taşına, toprağına, ormanlarına ve havasına kimler zarar veriyorsa esas vandal onlardır.”
Çaybaşı'dan Ahmet Altun:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan toprağına, suyuna, ormanına sahip çıkan insanları suçlayıcı bir konuşma yapması kabul edilemez. İlçemizde Ordu Büyükşehir Belediyesinin İlküvez Kepçeli Yaylası'nda yaptığı vahşi çöp depolama tesisi nedeniyle sularımız, ormanlarımız ve yaylalarımız kirlendi. Bu yazın bölgemizde su kaynakları kirlendi ve çöp sahası alanındaki su kaynakları kurutuldu ve bölge susuz kaldı, mevcut sularda şebekelerden kirli aktı. Sağlığımızı tehdit eden bu durumlara karşı çıktık diye 'marjinal, vandal' mı olduk?
Fatsa halkı siyanürle altın madeni araması nedeniyle rahatsız. Suları kirlendi, ormanlar kesildi. Bu durumlara karşı çıktılar diye 'marjinal, vandal' mı oldular. Bu suçlamaları kabul etmiyorum.
Bölgemizde AKP ye oy veren vatandaşlarımız çöp dökülmesinden dolayı tepkililer, bu yüzden de AKP ye üye olanlar istifa ediyor. Şimdi AKP'ye oy verenler de 'marjinal, vandal' mı oldu?
İlçemizde yaşayan vatandaşlar çöpün altında kalmamak; köylerini, yaşam alanlarını havasını, suyunu, yaylasını, doğasını korumak için yıllarca mücadele ettiler. Mahkeme kapılarında beklediler. Davayı kazandılar. Hukuksuz yapılan çöp tesisi için bu insanlar yine direndi. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci hep birlikte gece gündüz demeden hem köylerini, yaylasını hem Çaybaşı, İkizce ve Ünye’nin içeceği suyu savundular. Bu durumlara karşı çıktık diye mi 'marjinal, vandal' olduk?
Bizler toprağımıza, suyumuza doğamıza sahip çıkıyoruz.”
Ünye'den Eren Atasoy:
“Bizler yaşam savunucusuyuz. Bize sorulmadan ve bizi ilgilendiren yanlış yatırımların karşısındayız. Siyanürlü ayrıştırma yapan madenlerin ülkemize bir getirisi yoktur. Sularımız, ormanlarımız, tarım arazileri tehdit altındadır.
Pandemide bir kez daha anladık ki değerli olan üretimdir. Yer altı kaynakları çıkarıp gelişme sağlanan ülke yok, toprakları yağmalanmış sömürülmüş ülkeler var.
Bize kimin ne dediğine bakmadan toprağımıza, suyumuza, ormanımıza gücümüzün yettiğince sahip çıkacağız. Yaşamı savunmak haktır.
Yönetenler bizleri terörist görmekten vaz geçip ülkenin içinde bulunduğu duruma bakmalılar; çiftçi desteklenmeli ve sigortası ödenmeli, giderleri düşürülmeli.”
Korgan'dan Emrah Topçuoğlu:
"Çevreyi, memleketimizi, vatanımızi sevdiğimiz için koruyoruz. Ülke gelişmesi sadece yola, betona yatırımla değil insana, geleceğe yatırımla olmalı. Madem yollar, inşaatlar bizi geliştiriyordu, neden 2-3 yıldır ekonomik krizdeyiz, neden işsizlik sürekli artıyor, beden 3-4 tane firmaya vergi affı geliyor ve tüm ihaleler onlara gidiyor? Fatsa'yı görüyorsunuz, ormanları çırılçıplak kaldı, insanlar siyanürden hastalanmaya başladı; fındığımız, domatesimiz, biberimiz bu yüzden yandı. Şimdi hangisini vatan sevgisi oluyor?"