29 Aralık 2020 04:58

Biyomühendislik öğrencileri, pandemide okurken çalıştı

Yıldız Teknik Üniversitesinden Gamze Kıskanç ve Manolya Gezgin, biyomühendislik öğrencilerinin pandemi döneminde yaşadıklarını yazdı.

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Gamze Kıskanç
Manolya Gezgin
Yıldız Teknik Üniversitesi

Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik öğrencileri Türkiye’nin diğer üniversitelerinin bölümlerindeki üniversite öğrencileri gibi pandemi döneminde de okurken çalışmak zorunda kaldı. Laboratuvarlarda çalışma imkânı bulabilen ‘’şanslı’’ arkadaşlarımız olduğu kadar geçinmek için bölümüyle alakasız işlerde çalışmak zorunda kalan arkadaşlarımız da var.

Önceki hafta YTÜ KMB Emek Gençliğinin Biyomühendislik öğrencileri ile yaptığı ankete göre oranlar şöyle:

Çalışan öğrencilerin oranı yüzde 31,9. Bu öğrenciler arasında kendi bölümüyle ilgili iş bulabilenlerin oranı yüzde 15,9.

Bizler de bu dönemde çalışmak zorunda kalan arkadaşlarımız ile bir sohbet gerçekleştirdik.

Semih, pandemi döneminde esnaf olanlar arasında. Derslerin online olmasıyla babasının bakkalında çalışmaya başlayan Semih, "Babamın dükkânı olduğu için rahatım. Derslerimin yoğun olduğu dönemlerde derslere katılım gösterebiliyor, sınavlara hazırlanabiliyorum" diyor.

"EVE ÇIKMAK ZORUNDA KALDIM, YAZ TATİLİ BOYUNCA ÇALIŞTIM"

Narin ise 3 kardeşi olduğunu ve ikisinin üniversiteye başladığını belirtiyor. İki kardeşin de burs alamadığını, kredi almak zorunda kaldığını belirten Narin, iki sene yurtta kaldığını ancak yurt koşullarının çok kötü olmasından dolayı yurttan ayrılmak zorunda kaldığını söylüyor:

‘’6 kişilik odalarda kalmak zorunda kalmıştım. Artık dayanamıyordum. Tamam, devlet, yurt için görece az bir para istiyor ama koşullar dayanabileceğimden daha kötüydü. Ailem başlarda eve çıkmama karşıydı. Hem İstanbul’da öğrenci başına eve çıkmak da epey maliyetli. Ben de çözümü şurada buldum: Ailemle konuşup 'Tamam ben kendim çalışacağım, sizden herhangi bir şey istemiyorum, para biriktireceğim eve çıkacağım' deyip yaz tatili boyunca çalıştım."

"EV ARKADAŞIM İŞSİZ KALDI, MEMLEKETİNE DÖNDÜ"

‘’Çalışmanın faydasını da görmedim değil. Tanıdık biri, kadın olarak okurken çalışmanın zor olduğunu düşünerek burs teklif etti. Başlarda emin olamadım kabul etsem mi diye, biraz mahcup hissettim. Şimdi cüzi bir miktarda da olsa bir burs alabiliyorum. Kendi ekonomik özgürlüğümü elimde tutmanın başka faydalarını da gördüm. Özellikle insanları gözlemleme ve tanıma açısından’’ diyen Narin, şöyle devam ediyor:

‘’Biriktirdiğim para ile eve çıkabildim ancak bu sefer de evde geçimimi sağlama derdine düştüm. Okulla çalışmayı biraz zor irade edebiliyordum. İlk başlarda biraz birikim yaptığım için önceki eylül - ekim gibi sadece günlük işlerde çalıştım. Biraz da biriktirdiğim parayla idare ettim. Ancak bu sefer pandemi araya girdi, memlekete dönmek zorunda kaldım. Bizim ev sahibinin de yardımcı olduğunu söyleyemeyeceğim kira konusunda. Onu da KYK kredisi ile ödeyebiliyordum. Yaz döneminde ise geri döndüm, bu sefer bir kafe - barda çalışmaya başladım garson olarak. Şimdi yeni yasaklarla halimiz epey kötüleşti. Ev arkadaşım bu dönemde işsiz kaldı, memleketine döndü."

"YAŞADIĞIM SORUNLARIN SEBEBİ DEVLET VE EKONOMİK SİSTEMİ’"

Yaşadığı tüm sorunların sebebini devlette gördüğünü ifade eden Narin, "Ülkenin ekonomik sistemine bağlıyorum, burs/kredi olaylarında özellikle. Adil bir dağıtım olsaydı, en azından kardeşime burs çıksaydı ailem biraz daha para yollayabilirdi bize. Bursu geçtim, yurtlar daha konforlu şekilde düzenlenseydi eve çıkmak zorunda kalmazdım. Devlet tarafından kiralar daha düşük düzenlenseydi belki bu durumda kalmazdım" diyor.

Ailesinin çalışmasına da sıcak bakmadığını, yeni yasaklardan önce de "Çalışma"  diye zorladıklarını ancak çalışmaya mecbur kaldığını ekleyen Narin, şöyle devam ediyor:

"Bölümümü bitirdiğimde biyomühendislik yapmak istiyorum. Olmazsa yedek bir planım var tabii ama ben çalıştığım yerlerde özellikle şunu görüyorum: Bizden daha zor durumda olan insanlar var. Benden yaşça daha büyük olup da okuyup mezun olup iş bulamayıp bu sektörlerde çalışan birçok insan var. Tek işi bu olan, buralardan aldığı ücret ile ailesini geçindirmek zorunda olan birçok insan var. Bu insanlar yeni yasaklarla birlikte işsiz kaldı, hiçbir destek de yok. Esnaf kapandı, devletin hiçbir desteğini görmüyorum açıkçası. Suçlu tamamen devlet."

"HASTANEDE NÖBETTEN ÇIK, UYKUSUZ ŞEKİLDE DERSLERE GİR…"

Rümeysa ise dikey geçiş sınavı ile biyomühendislik bölümüne gelen bir 4. sınıf öğrencisi. 2 sene önlisans yaptıktan sonra KPSS ile laborant olarak atanmış. Hem biyomühendislik okuyor hem de okurken laborant olarak çalışıyor. Nöbet usulü çalıştığını belirten Rümeysa şunları söylüyor:

"Hastanede sabah nöbetten çık, okula gel, derslere gir uykusuz bir şekilde… Çok bir şey anlayamıyorsun tabii böyle olunca. Zor oluyor epey. Ben de kendimi pratik olarak iyi bir laborant olarak görüyorum ama bence teorik olarak epey eksiğim. Seçme şansım olsa yalnızca öğrenciliği seçerdim. Çalışma hayatı çok zor."

Bölümün geleceğini çok parlak görmediğini belirten Rümeysa, "Teori kısmı daha önemli, onu bir tek okulda öğrenebiliyorsun" diyor.

İstanbul’a gelme ve işe girme hikayesi ise şöyle:

"İstanbul’a Yıldız Teknik için geldim ancak atanınca yurttan çıkıp eve yerleşmek zorunda kaldım. Ailem burada olmadığı için her şeyle ben ilgilenmek zorunda kalıyorum. Zor oluyor her anlamda. Mühendislik alanında çok bir bilgi sahibi olduğumu düşünmüyorum ama çalışırken de okula vakit ayırmak çok zor oluyor. Bir şekilde geçmeye çalışıyorum. Tabii devlette çalıştığım için de burs alma imkanım olmuyor asla. Hayatımı kendi başıma idare etmek için hem çalışıyor hem de okuyorum anlayacağınız.’’

"EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ"

Aldığı maaşın yeterli olup olmadığı, emeğinin karşılığını aldığını düşünüp düşünmediğini sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz:

"İstanbul kira vs. pahalı olduğu için ancak idare ediyorum. Emeğimin karşılığını aldığımı düşünmüyorum. Özellikle de bu pandemi döneminde. Maalesef ekonomi durmasın diye çalışan kesim ya da çalışmak zorunda olan insanlar için daha zor bu dönem. Maaşlarını vermedikleri için izine de çıkartmıyorlar. Ben hastanede çalıştığım için daha yoğun geçiyor tabii. Buna rağmen aynı maaşı alıyorum en azından. Umarım en kısa sürede düzelir her şey."

"KREDİ YETERSİZ"

Esmanur ise kendi durumunu şöyle ifade ediyor:

"Benim çalışma durumum bir yandan hem zorunluluk hem de herhangi bir alanda bilgi sahibi olmak, özellikle ailemin yaptığı iş hakkında onları anlamak, onlara küçük de olsa yardımcı olmak için çalışıyorum. Dayımların yanında çalışıyorum, beyaz eşya satışı yapıyorum. Yatay geçiş yaptığım için maalesef ki KYK kredim kesildi. Bir yandan onu ödemek için de çalışıyorum haftalık harçlığımla. Bir yandan da dersler ağırlaştığı için sürekli devam da edemiyorum. Ama ben kendi emeğimle bir şeyler yapmak istedim ve o yüzden kendimi zorluyorum biraz. Azar azar bir şeylerden fedakarlık yaparak. Bu, arkadaşlar, dersler, sosyal hayat vs. olabilir. Bir denge kurmaya çalışıyorum ancak yine de böyle mutlu gibiyim. Bir de şunları ekleyebiliriz: Kredinin yeterliliği hakkında; benim açımdan İstanbul'da verilen parayla geçinmek zor. Özellikle sana lazım olduğunda maddi destek sağlayabilecek bir yakının olmaması halinde daha zor oluyordu. Mesela hazırlık döneminde hocalar kitapları orijinal almamızı istiyorlardı ama bir ayda alınan kredinin çok üzerinde bir tutar vardı. Bu sadece bir örnek. Sanatla, bilimle ilgili bir şeyler yapmak, bilgilenmek istiyorsun ama bunlar hep ekstraya giriyor.’’

"ASGARİ ÜCRET ARTMALI"

Aldığı ücretin yeterli olup olmadığı sorusuna ise Esmanur şöyle yanıt veriyor:

"Bence asgari ücret artmalı. Türkiye’de milyonlarca kişi bu ücretle geçiniyor. Bir ailenin geçinebilmesi için o eve en az iki kişinin asgari ücret getirmesi gerekiyor. Bazı zamanlar alınan bu maaşlar temel ihtiyaçları bile zor karşılıyor. Devletin gereken desteği vermesi gerektiğini düşünüyorum. Vergilerden kısılsa mesela, en basit sudan bile vergi alınıyor, yılda kaç kere bilmiyorum ama illa ki faturalara zamlar geliyor. Devlet kontrolleri sağlamalı, herkesin çalıştığının karşılığı adaletli bir şekilde verilmeli. İnsan hakları ihlal edilmemeli. İnsanlar saatlerce çalışıp karşılığı olan parayı alamıyorlar. İşverenler daha fazla nasıl sömürebilirim, ne kadar zorlayabilirim, iş yaptırabilirim derdindeler. Ülkenin bir kısmı para içinde yüzerken bir kısmının geçim derdine düşmesi kötü geliyor."

ÖNCEKİ HABER

Yeni bir dünyayı kurmak

SONRAKİ HABER

Sağlık ve sosyalizm

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa