Okul ve üniversitelerin deregülasyonu: D(ijital)-diktasyona geçiş yılı
Eğitim öğretimin metalaştırılması, özelleştirilmesi ve küresel büyük tekno şirketlere devrine karşı halkın önemli bir kazanımı olan okul ve üniversiteleri savunmak gerekiyor.
Fotoğraf: DHA
Adnan GÜMÜŞ
2020 yılının en kritik olayları ne diye sorarsak iş istihdam açısından salgın gerekçesiyle işyerinden evden çalışmaya ve eğitim öğretimde okuldan evden eğitime geçildiği yıl olarak not edebiliriz. Her ikisi de online, çevrim içi, e-öğretim, uzaktan öğretim, kısaca dijital platformlar üzerinden, otomasyon teknolojileri ve yapay zeka (bilgisayar teknoloji ve programları) üzerinden yürütülüyor.
Yılı ve geleceği doğru değerlendirebilmek için pandemi gerekçesiyle okul ve üniversitelerin kapatılmasının, öğretimin dijital-uzaktan platformlara aktarılmasının
- Çocukların bilgi, beceri, duyarlılık gelişimi ve kazanımına,
- Ders verimliliklerine,
- Bilim ve teknolojinin öğrenilmesi ve gelişimine,
- Önyargı ve ayrımcılıklara,
- Eşitsizliklere,
- Çoğulculuğa, eleştirel düşünceye, demokrasiye,
- Öğretmenlere, öğretmenliğe,
- Eğitim ve okulun geleceğine,
- Çocuklar, gençler ve tüm toplumun yeniden biçimlenmesine
etkilerine sıkı bir şekilde bakmak ve üzerine düşünmek zorundayız.
2020 yılını okulların ve üniversitelerin fiziki varlığının, yüz yüze eğitimin, yaşam ortamı olmasının zayıflaması, bunların yerine dijital otomasyonun ve yapay zeka teknolojilerinin geçirilmeye başlanması açısından en kritik yıl diye nitelerken bu belirlemenin hangi olaylara dayandırıldığına ve uzun erimdeki olası kalıcı bazı etkilerine burada değinilmeye çalışılacaktır.
DİJİTAL-UZAKTAN EĞİTİM: PANDEMİDEN ÖNCE BAŞLATILAN BİR PROJE
Mektuplu öğretimin, açık lise ve açık öğretimin varlığı yıllara dayanıyor. Herkes de biliyor ki bunlar okul veya yüz yüze eğitimin yerini tutmuyor, birer “okul” veya “üniversite” asgari özelliği taşımıyor, salt bazı bilgi aktarımı ile sınırlı kalıyor. Yetişkin eğitiminde belli bir rolleri olabilir ama normal eğitim öğretim, birer okul veya üniversite sayılamazlar.
Ancak bu örnekler yaşanan dijitalleşme ile de aynı şeyler değildi, farklı amaç ve işlevleri vardı. Şimdi yaşananlar son 20-30 yılın otomasyon ve yapay zeka çalışmalarının finansal küreselleşmesi, büyük teknoloji firmalarının küreselleşmesi ile daha yakından ilgili bulunuyor ve bu açılardan pandemiyle de doğrudan bir ilişkisi yok gibi, sadece pandemi planlananların hayata geçirilmesi için sosyal dirençleri aşmakta kullanılıyor.
Pandemiden 1,5 yıl kadar önce, Dünyada henüz böyle bir salgın yok. 2 Mayıs 2018, Brüksel. Avrupa Komisyonu, Basın Açıklaması. “Komisyon bugün, 2021-2027 dönemi için pragmatik, modern ve uzun vadeli bir bütçe öneriyor.” Örnek olarak “dijital dönüşümü başarmak için büyük altyapı veya projeler” öncelikli sayılıyor.
11 Mart 2020. Türkiye’de ilk korona vakası duyuruluyor. Aradan bir hafta geçmeden 17 Mart 2020’de Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TRT stüdyolarını ziyaret sırasında yaptığı açıklamada, uzaktan eğitim sürecinin yol haritasının en ince ayrıntısına kadar hazırlandığını, "23 Mart haftası itibarıyla hangi saatte, hangi ders, etkinlik veya oyunun, ne şekilde, nasıl yapılacağına ilişkin planlamalar ve altyapıya ilişkin hazırlıkların” tamamlandığını,” “deneme çalışmalarının sürdüğünü”, çalışmalara 100'den fazla öğretmenin gönüllü olarak destek verdiğini, çekimlerin TRT'nin İstanbul'da 5, Ankara'da 3 stüdyosunda yapıldığını dile getiriyor, TRT'ye ve öğretmenlere desteklerinden dolayı teşekkür ediyor.
Bakan Selçuk, 19 Martt’a EBA ve yapay zekayı anlatıyor: "Neden internet sorusu değil de yerine artı internet. Eğitim Bilişim Ağımız (EBA) var. Geçtiğimiz haftalarda ilan ettik. Dünyada sadece 3 ülkede olan yapay zeka temelli bir akıllı destek sistemimiz var. Yani çocuk sınava hazırlanırken, ona kişisel rehberlik yapıyor, kişiye özel deneme sınav yapıyor, arkadaşları arasında nerede olduğunu görüyor. Bir çocuğumuzun çözemediği sorudan eksiğini yapay zeka anlıyor ve önüne o konuyu hazır getiriyor. 'Sen buna çalışmalısın' diyor. 'Senin çalışma hızını izliyorum. Bu hızla gidersen tercihleri de değiştirdim' diyor. Hızlanırsa tercihini yine değiştiriyor."
YÖK MEB’den de daha hızlı ve daha hazırlıklı, tüm üniversitelerde derslerin uzaktan dijital ortamda yapılacağını ilan ediyor. Uzun süredir hazırlıklarımız var diyor. 15 gün içinde, Çukurova Üniversitesinden örnek verilirse, yaklaşık 7 bin ders, lisansüstü ile birlikte belki 10 bin ders bir hafta zarfında sanal ortama, Microsoft Teams veya Perculus’a aktarılıyor.
TÜM DERSLER İNTERNETTE, DİJİTAL ORTAMDA, EBA’DA
TBMM, 2021 Bütçe görüşmeleri tutanaklarına yansıdığı haliyle Türkiye’de okul öncesi, ortaöğretim, lise ve üniversitesiyle birlikte toplam 1 milyon 323 bin öğretmen ve öğretim elemanı; 25 milyon 296 bin 989 öğrenci bulunuyor. Diğer personel ve destek hizmetleriyle sayı daha da artıyor.
24 milyon bin 940 hane olduğu kabul edilirse, neredeyse her hanede asgari bir öğrenci bulunuyor.
Bütçe görüşmelerinde Bakan Selçuk 2020’de yapılanları özetliyor: “EBA platformunun 1700'den fazla ders ve 40 binin üzerinde zenginleştirilmiş etkileşimli içerikle öğrencilerin kullanımına sunulduğunu; EBA'da konu ve kazanımlarla eşleştirilmiş videolu veya etkileşimli anlatımlar, alıştırmalar, özetler, infografikler, proje dokümanları, öğretmenlere özel içerikler, 5 binden fazla kitap ve 240 binden fazla sorunun şu an öğretmen ve öğrencilerin hizmetinde olduğunu, uzaktan eğitimin başladığı 23 Mart tarihinden bugüne kadar yaklaşık 12 milyar 249 milyon kez ziyaret edilen EBA platformunun, dünyada eğitim kategorisinde en fazla kullanılan eğitim sitesi olduğunu; canlı sınıf ve alternatif uygulamaların sisteme entegrasyonuyla EBA'da günlük yaklaşık 3 milyon ders yapabildiklerini; 150 bin civarında tablet dağıtıldığını, bilgisayar ve internet erişimi konusunda desteğe ihtiyacı olan öğrenciler için Türkiye genelinde 13 bin 900 salon hazırladıklarını, bunların her birinde asgari sekiz on bilgisayar olan EBA Destek Merkezleri bulunduğunu, 162 mobil EBA Destek aracının da hizmet verdiğini dünyada öğretmen ve öğrencilerin en fazla kullandığı sitenin EBA olduğunu” ifade ediyor.
Aynı şekilde Mart’tan bu yana tüm üniversitelerde uzaktan dijital öğretim sürdürülüyor.
UNESCO’ya göre 130 ülkede yaklaşık 1 milyar öğrenci (toplam öğrencilerin % 57’si) uzaktan öğretime geçmiş veya okul ve derslere tümden ara verilmiş bulunuyor.
DİJİTAL (ÇEVRİMİÇİ) ÖĞRETİM: OKUL VE ÜNİVERSİTELERİN TASFİYESİ VE ELE GEÇİRİLMESİ
2019’da, pandemiden önce, MEB tarafından açıklanan “2023 Vizyon Belgesi”nde uzaktan sertifika yoluyla dersler alınabileceği öngörülmekteydi.
Açıköğretim veya uzaktan eğitim yoluyla sürdürülen ortaokul, lise, meslek lisesi, ön lisans, lisans ve yüksek lisans programları pandemi öncesinde de her geçen gün yaygınlaştırılıyor, stratejik planlara ekleniyordu. Güncel sayılarla 3 milyonun üzerinde öğrenci açıktan programlarda kayıtlı bulunuyor.
Pandemi, yıllardır hazırlıkları ve planlamaları yapılan okul ve üniversitelerin dijital öğretim üzerinden ele geçirilmesini yaygınlaştırmaktır.
2023 Vizyon belgesi dışında YÖK’ün üst yazısıyla normal akademik süreçte, derslerin asgari %10’u zorunlu olmak üzere %40’a kadar dijital ortamda yapılması dayatılmış bulunuyor (Yükseköğretim Kurumlarında Uzaktan Öğretime İlişkin Usul ve Esaslar).
27 Ağustos 2020 tarihinde YÖK Başkanı Saraç’ın açıklamalarına göre: “Yükseköğretimde dijital dönüşüm projemizin 3. aşamasına geçilmiş bulunuyor. Açıklamaya göre, yükseköğretimde dijital dönüşüm projesi tüm hızıyla devam ediyor.”
Türkiye küresel planın sadece bir parçasını oluşturuyor. Mevcut ideolojik boyutlarına rağmen yine de halkın önemli bir kazanımı ve toplumun en nitelikli ve dayanıklı kurumları olan okul ve üniversiteler tüm dünyada tasfiye ediliyor, metalaştırılıyor, ticarileştiriliyor, özelleştiriliyor, küresel büyük şirketlere devrediliyor.
Küresel sermaye, DB, AB; yıllardır hazırlıklarını yaptığı eğitimi sektörleştirme stratejileri için büyük bir fırsat yakalamış bulunuyor; okul ve üniversitelerin deregülasyonu ve ele geçirilmesi için N.Klein’ın şok ekonomileri diye belirtiği “şok” taktiğini -bu kez pandemiyi- kullanıyorlar.
SANAL DERS VE SANAL HAKİKAT: AKRANLIĞI, MEKÂNI, TARİHSELLİĞİ, TOPLUMSALLIĞI, YAŞANTIYI, YAŞAMI, REALİTEYİ ORTADAN KALDIRMAK
Dijital veya “uzaktan” öğretim örtülü amaçları olmadığı varsayılsa bile
- Okulun tasfiyesine,
- Öğretmenin tasfiyesine,
- Öğrencinin tasfiyesine,
- Bir araya gelmenin, akran gruplarının, ortak somut mekanların tasfiyesine yol açıyor.
- Okul ve üniversite çocuk ve gençlerin yaşam alanıdır, bu yaşam alanları yok ediliyor.
- Diyalogu, farklı yaşam biçimleri ve görüşlerin karşılaşmasını kısıtlıyor.
- Çocukları ve insanları yalnızlaştırıyor, toplum oluşu örseliyor,
- Sanallık; hele de çok erken yaşlardaki, ilkokul yaşlarında, ortaokul yaşlarında, hemen tüm yaşlarda sanallık; bioseksüel gelişimi, psikososyal gelişimi, bilişsel gelişimi, eleştirel düşünmeyi, insan olmayı, birlikte yaşamayı, etiği-ahlakı, realiteyi, mekanı, tarihselliği-kültürü… daha burada henüz saymamız ve tümden öngörmemiz mümkün olmayan daha pek çok olası etki ve sonucu taşıyor.
DİJİTAL DİKTASYON: ÇOCUKLARIN BEYNİ, GÖZÜ, ODALARINA KADAR BİG DATA VEYA BÜYÜK GÖZ
Diğer yandan dijital öğretim merkezi ve küresel şirketlerin eğitimi sektörleşmesinin, dahası doğrudan ele geçirilmesinin yolunu açıyor. Uzaktan olduğundan uzaktaki merkezlerden, yukardaki merkezlerden kontrolünü artırıyor. Merkezi veya küresel güçlerin diktasyonunu içeriyor, eğitim öğretimi büyük şirketlerin yayılım alanı haline getiriyor.
Dijital hizmetlerin hemen tamamı baş harfleriyle GAFAM olarak kısaltılan beş büyük şirketin (tech companies) yani Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft’un elinde bulunuyor. Bu şirketlerin her geçen gün küresel ekonomideki hegomonik konumlarını güçlendirdiği ifade ediliyor. Uzaktan dijital öğretimler de genelde bu şirketlere bağlı programlar üzerinden yürütülüyor. Dijital derslerde öğrencinin bulunduğu her nokta, mutfağa yatak odasına, seslere, nefes alışlarımıza kadar kadrana ve dijital belleğe giriyor. Sınav güvenliği altında ortamdaki ses ve göz hareketlerini kaydeden programlar bulunuyor. Sadece ExamSoft 33 ülkede yaklaşık 2.000 programa hizmet veriyor.
ÇÖZÜM: DİJİTAL VEYA D-DİKTASYON İÇİN HARCANACAK ENERJİ YERİNE OKULLARIN PANDEMİ KOŞULLARINA HAZIR HALE GETİRİLMESİ
Online, e-öğretim, uzaktan eğitim türü uygulamalar okul ve üniversite yaşantısının, eğitim öğretimin yerini tutmaz ve onun yerine geçemez, ancak yardımcı araç olarak yararlanılabilir.
Çocuk ve gençlerimizin nitelikli yaşam alanlarını yok etmek yerine okullarımızı salgın koşullarında da yaşanır alanlar haline getirmek gerekiyor.
Eğitim öğretim diyalog ve yaşantı demektir. Okul ve üniversite, koridor, bahçe, kampüs, öğretmenler odası, salonlar, işlikler aynı zamanda demokratik çoğulculuğun sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Okullu olmak mahalleli olmak, şehirli olmak, uygar olmak anlamına gelmektedir. Okullu üniversiteli olmak insan ve toplum olmak demektir. Birlikte yaşamayı, dolayısıyla birlikte eğitimi, birlikte bilgi ve yaşamı üretmeyi sürdürmek durumundayız. Çocuklarımızı, okullarımızı, toplum olmayı, uygarlıkları savunalım.
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=2590
https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2020/uzaktan-egitim-platformu-saglama-protokolu.aspx
https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_18_3570
https://en.unesco.org/covid19/educationresponse
https://cyber.harvard.edu/story/2020-12/peril-persuasion-big-tech-age
https://www.codastory.com/authoritarian-tech/remote-exam-surveillance/
https://foreignpolicy.com/2020/12/11/big-tech-data-personal-information-persuasion/
https://cyber.harvard.edu/story/2020-12/googles-privacy-moves-who-benefits
Not: Pandemiyle başlayan 10 Mart’tan bu yana eğiitim öğretim süreçlerine dair yaşananlarla ilgili daha ayrıntılı bilgi ve değerlendirmeler için Evrensel’deki haberlere ve A. Gümüş’ün Çukur/Ova yazılarına bakılabilir.