30 Aralık 2020 00:30

2021’de her şeyin eskisinden daha iyi olması için mücadeleye!

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demek; örneğin kapitalist sınıf için “Eskisinden iyi olacak” demek olurken işçi sınıfı ve halk için “Her şeyin eskisinden beter” olacağı anlamına gelmektedir.

Fotoğraf: Emre Yılmaz/Evrensel

Paylaş

İhsan ÇARALAN

Önümüzdeki yıllarda, bugünlerin tarihini yazacak olanlar, 2020 yılını, kapitalist sistemin önemli kırılma noktalarından birisi olarak göstereceklerdir.

2020 yılının böyle tarihsel bir önem yükleyen gelişme, tartışılmaz olarak pandemidir.

Çünkü pandemi, kapitalizmi sağlık sistemi başta olmak üzere, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, yerel yönetim hizmetleri gibi hayatın her alanında halkın ihtiyaçlarına yanıt veremeyen sadece iyi günlerde çalışan kurumlar olduğunu herkesin yüzüne çarpmıştır.

Nitekim pandemi ilk dalgasıyla bile İtalya, Fransa, ABD, İngiltere gibi en gelişmiş ülkelerdeki özelleştirilen, ticarileştirilen sağlık sistemini çökertmeye yetmiştir. Bu ülkelerdeki sermaye iktidarları, düştükleri sefil durumu, virüs mağduru halka kesenin ağzını açarak tamir etmek istemişlerse de bunun kolay olmayacağı da geçen süre içinde görülmüştür.

Ama aynı zamanda pandemi; kapitalizmin, sadece işçi sınıfının alın terinin azgınca sömürüldüğü bir sistem değil aynı zamanda işçinin can güvenliğini de tehdit eden bir sistem oluğunu da bütün insanlığın gözleri önüne sermiştir.

Pandemi karşısında kapitalizmin ipliği çok daha açık biçimde pazara çıkmıştır, çıkmaya daha da devam edecek görünmektedir. Ama, asıl acıyı çekenler, işçiler, emekçiler, geniş halk yığınları olmaktadır.

Nitekim daha üstünden bir yıl geçmeden yüz binlerce insan hayatını kaybederken on milyonlarca emekçi de Covid-19’un hayatlarında açtığı yaralarla savaşmaktadır.

Ama öte yandan pandemi, emperyalist sistemin piramidinin en tepesindeki ABD’de Trump’ı götürdü! Çünkü, Trump’a karşı seçimi Biden kazandı, ama Trump’ı yenilgiye götüren Biden’in üstün özellikleri değil, pandemi karşısında halkın can güvenliğini umursamayan, sermayenin çıkarını her çıkarın üstünde gören, ırkçılığı destekleyen, yoksulları hor gören, polis terörünü yücelten popülist tutumunun pandeminin eleğinden geçememesinin ifadesi de olan siyahilerin, gençlerin, yoksulların, kadınların isyanı olmuştur.

Bolsonaro, Macron, Johnson gibi popülist liderlerin önümüzdeki yıllarda Trump’ın akıbetine uğraması kaçınılmaz görünken, bütün diğer burjuva hükümetlerin sağlık, eğitim, sosyal güvenlik başta olmak üzere yaşamın her alanında da uygulanan başlıca neoliberalist politikalarının pandeminin eleğinden geçmeyi başarması çok zorlaşmıştır.

Tabii, Erdoğan’ın tek adam yönetiminin de!

DAHA İYİ BİR DÜNYA ANCAK HALKLARIN MÜCADELESİYLE MÜMKÜNDÜR

Covid-19’un, Çin’den başlayan ve dünya ölçüsünde yayılan bir salgına (pandemi) dönüştüğünün ortaya çıkmasıyla, son çeyrek yüzyılın en popüler tartışmalarından birisi olan, “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” tartışması yeniden medya ve politikanın öne çıkan tartışmalarında birisi oldu.

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganı ile ilk bakışta her sınıftan insanlar için “Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı” (Daha iyi olacağı)   anlamında kullanılıyor. Ancak yaşananlardan biliyoruz ki, “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demek; örneğin kapitalist sınıf için “Eskisinden iyi olacak” demek olurken işçi sınıfı ve halk için “Her şeyin eskisinden beter” olacağı anlamına gelmektedir. Ya da tam tersi!

Nitekim, geçen bir yıla yaklaşan süre içinde görüldü ki, hemen her ülkede egemen sınıf burjuvazi pandemiyi, olağan zamanda yapamadığı önlemleri almak, sisteminin sorularını aşmak için bir “Fırsata dönüştürmek” istemektedir.

Tabii işçi sınıfı ve her sınıftan halk ise tam tersine, burjuvazi ve sisteminin için sürüklendiği çözümsüzlüklerden yararlanarak, kendi taleplerini elde edebilmek için kullanabileceklerdir. Ancak burada işçi sınıfı ve halklar burjuvazi gibi ne devlet ne de sınıf olarak gerektiği ölçüde örgütlü davranamadıkları için; ancak talepleri etrafında kısmi mücadelelerle sınırlı bir savunma yapabilmektedirler. O da her yerde ve her zaman değil.

Ancak bundan işçi sınıfı ve halkların pandeminin kendileri için daha iyi bir dünya ve ülke fırsatı olarak değerlendirilmeyecekleri anlamı çıkmaz. Tersine, bu mücadelede ısrar etmek, pandeminin sistemde açtığı gediklerden yaralanarak kendi sınıf örgütlerini ve dünyayı kendi istedikleri bir dünya doğrultusunda değiştirme mücadelesini güçlendirmek için değerlendirmeleri mümkün olabilmektedir. Nitekim pek çok ülkede, işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, sermaye güçlerinin saldırılarına karşı sokakları, meydanları boş bırakamamaktadırlar.

TEK ADAM YÖNETİMİ PANDEMİYİ KENDİSİ VE SERMAYE İÇİN FIRSATA DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYOR

Ülkemizde pandemi zaten giderek derinleşen bir ekonomik krizin üstüne bindiği için hem sermaye ve hükümetinin (kriz+pandemiyi) önlerindeki büyük sorunları aşmanın fırsatına çevirme girişimlerine hem de işçilerden kadınlara, avukatlardan sağlıkçılara, halk kesimlerinin küçümsenemeyecek mücadelelerine tanık olduk. Gelişmeler açıkça gösteriyor ki, olmaya da devam edeceğiz.

Son bir yıldaki tek adam yönetiminin uygulamalarına baktığımızda saldırıların başlıca;

1) Ekonomik alanda: “Kriz+pandemi”nin yol açtığı ekonomik enkazın faturasını işçi sınıfı ve emekçi yığınlara çıkarmak istediklerini görüyoruz.

Tek adam yönetiminin bu tutumu;

  • İşçilerin ve emekçilerin daha iyi yaşama ve çalışma koşulları için mücadelesinin baskılanarak, ücret ve maaşların enflasyonun altında kalmasında ısrar ettiği,
  • Hazinenin, İşsizlik Fonu’nun, ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yağmalanmasının önündeki her engelin kaldırılması için her yolu denediği,
  • Esnafların, zanaatkarların küçük üreticilerin, görülmemiş bir hızla mülksüzleştirilip işsizler ordusunun saflarına süren politikaları pervasız bir biçimde hayata geçirdiği bir süreç olarak ilerlemektedir.

2) Siyasi alanda: Erdoğan-AKP iktidarı pandemiyi aynı zamanda tek adam yönetiminin önünde engel gördüğü siyasi muhaliflerini, barolar, odalar, kadın hareketi, mücadeleci sendikalar, muhalif yerel yönetimler... gibi taleplerinde ısrar eden, tek adama biat etmeyen her odağı pandemi koşullarından yararlanarak, ezerek, muhalif güçleri iktidara alternatif olmaktan çıkaran bir sosyal-siyasal sistem kurmayı amaçlamaktadır. “Çoklu baro” sistemine geçildiği gibi, odaların da “çoklu oda” sistemiyle bölünmesinin AKP-MHP ittifakının gündeminde olduğu bizzat Cumhurbaşkanı tarafından açıkça ilan edilmiştir. Dahası AKP ile MHP, siyasi partiler ve seçim yasalarının seçimde gereken oyu alamasalar da iktidarda kalmasını sağlayacak değişiklikler için AKP ve MHP’nin ortak çalışma yaptığı da Erdoğan ve AKP sözcüleri tarafından çeşitli vesilelerle dile getirilmektedir.

3) İdeolojik alanda: Tek adam yönetimi, ekonomik ve siyasi alandaki girişimlerine ek olarak, muhafazakar toplum inşasının temeline koyduğu “Dindar nesiller yetiştirme” amacı doğrultusunda pandemi koşullarından da yararlanarak, “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi” adımını attı. Böylece hem yeni Osmanlıcı politikalara su vermeyi hem de seküler yaşam tarzına müdahale amaçlı girişimleri cesaretlendirmeyi amaçladı. Bu adımın devamı olarak gerçekleştirilmek istenen “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması” adımı ise kadınların sokağa dökülmesi karşısında geri alınmak zorunda kaldı. Ancak, Türk-İslam sentezci ideolojiyi besleyecek her fırsatı değerlendiren tek adam yönetimi, bu girişimlerini 2021’de de sürdürülecektir. Çünkü ayakta kalmak için din ve milliyetçiliği kullanmayı, tarikatlar, cemaatler, ırkçı-milliyetçi odaklar, kontra güçlerle ittifakını daha ileri götürmekten başka seçeneği kalmamıştır.

2021, TOPYEKÜN MÜCADELEYE ADAY BİR YIL

Kısacası Cumhur İttifakının tek adam yönetimi, ekonomik kriz ve pandeminin damga vurduğu 2020’yi işçilerin, emekçilerin ekonomik ve demokratik haklarına karşı topyekün saldırıya geçtiği bir yıla dönüştürmüştür.

Geçen süre içinde bu topyekün saldırı karşısında işçi sınıfı ve emekçilerin haklarını, demokratik özgürlükleri savunmanın ve geliştirmenin tek yolunun da “topyekün saldırıya karşı topyekün mücadele”den geçtiği, en azından emek ve demokrasi güçlerinin içinde önemli bir kesim tarafından anlaşılmıştır.

Bu nedene 2021 yılı, “topyekün saldırıya karşı topyekün mücadele için atılan adımların yılı” olmaya aday bir yıldır.

Tabii ki bu yıl içinde emek ve demokrasi güçleri, kendi üstlerine düşenleri asgari de olsa yerine getirdikleri takdirde!

YIĞINLARIN MÜCADELEYE ÇEKİLMESİ BELİRLEYİCİ ÖNEMDE!

Tek adam yönetiminin en hoşlandığı şey burjuva muhalefetin siyasi mücadeleyi partiler arasındaki laf yarışına indirgemiş olmasıdır.

Bu siyaset tarzında Erdoğan ve Bahçeli’nin motive ettiği Cumhur İttifakı, Millet İttifakı etrafında biriken muhalefetin kendisiyle milliyetçilik üstünden yarışa girme güdüsünden de yararlanarak, onu istediği kulvara çekmekte pek de zorlanmamaktadır.

Tek adam yönetimin en çekindiği şey ise yığınlarla karşı karşıya gelmek, yani yığanların kendi talepleriyle iktidarın karşısına çıkmasıdır.

Bunun son iki örneğini

  1. Kadınların, tek adam yönetiminin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma girişimi karşısında harekete geçmesi ve tepkinin genişleyeceğinin anlaşılmasıyla iktidarın geri adım atması,
  2. İşçilerin kıdem tazminatı hakkı kazanması ve emekli olmasını imkansız hale getiren düzenlemeden işçilerin ülke sathında harekete geçeceğinin ortaya çıkmasıyla, şimdilik de olsa vazgeçilmesiyle gördük!

Bu iki yakın örnek de açıkça göstermektedir ki, eğer emekçiler, halk, taleplerinin arkasında yer aldığında, siyasete doğrudan müdahale eden bir mücadele çizgisine geçtiğinde tek adam yönetimi geri adım atmak zorunda kalmaktadır.

Hele de 2020, 2021’e topyekün saldırıya karşı topyekün mücadele şiarını devrediyorsa, yapılması gereken en önemli görevlerin başında işçi sınıfı ve emekçi yığınların siyasete doğrudan müdahalesini sistemli ve istikrarlı bir mücadeleye dönüştürmek üzere,

  • Mücadeleci sendikacıların, yerel sendikal platformların, işçilerin ileri kesimlerinin,
  • Emek ve meslek örgütlerinin,
  • Kadın hareketi ve gençlik güçlerinin,
  • Aydınların, demokratların, akademisyenlerin, kültür insanlarının,
  • İlerici demokrat, devrimci siyasi parti ve çevrelerin... harekete geçmesidir.

Böyle bir girişimin demokrasi güçlerinin gündeminin ön sırasına çıkarılması 2021’in ertelenemez görevi haline gelmiştir.

Çünkü, tek adam yönetimine karşı geçekten alternatif olacak bir muhalefet odağı yaratılmadan işçi sınıfı ve halklarımız için her şeyin eskisinden daha iyi olması olanaklı değildir.

ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Mazlum Dolan’a 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi

SONRAKİ HABER

Asgari ücret zammını değerlendiren işçiler: 500 liranın pazarda hükmü yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa