30 Aralık 2020 00:10

Dünya kapitalizminin lideri, yangın yeri

“Biden önderliğindeki “normale dönüş,” Trump’ı, pandemiyi, yangınları, ve sokak hareketlerini doğuran bütün etmenlerin baki kalacağının göstergesi.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Prof. Dr. Cihan TUĞAL

Her yerde hararetli geçen 2020, Amerika Birleşik Devletleri’nde iyice bir sıcaktı. Pandemiye yangınlar, seçimler, ırkçılık karşıtı sokak hareketleri ve radikal sağın yükselişi eklenince, bütün yıl dinmeyen bir fırtınaya dönüştü. 2021’e Biden ve aşı umutlarıyla girilmesi, ateşi biraz düşürüyor. Yeni başkan sayesinde, sıradan vatandaş “normal”e döneceğini umuyor. Oysa tam da Biden’ın temsil ettiği “normal” öldürücü sıcak hava dalgasının müsebebbibi. Bu yıl boyunca siyasetin nasıl seyrettiğine, kış aylarından başlayarak bakalım.

HER MEVSİME YENİ BİR RADİKAL SAĞ DALGA

2020 seçim yılında hali hazırdaki başkan da Trump olduğundan, daha ilk günlerden gerilmişti ortam. Üç yıldır sessiz duran radikal sağ, silahlanma hakkındaki kısıtlamaları protesto bahanesiyle yılın ilk sokak gösterilerini düzenledi. Amerikan halkında silah sevdası çok yaygın olduğundan, bu tür gösterilere net bir sağcı ideolojisi olmayanlar da katılıyor. Sağın stratejisi, bu kitleleri seferber ederek seçim atmosferini şekillendirmekti.

Bahar aylarında pandemi, sağ için ek bir fırsat oldu. Özellikle Demokratlar’ın yerel idarede olduğu bölgelerde, bu sefer sağlıkla ilgili kısıtlamalara karşı sokağa çıktı radikal sağ. Tansiyon o kadar tırmandı ki, Ekim ayında sağcı milisler Michigan eyaletinin valisini kaçırmak için hazırlık yaparken FBI tarafından tutuklandılar. Bu gelişme, FBI’ın (polis teşkilatlarının aksine) hala merkezci, daha ziyadesiyle de liberal güçlerin elinde olduğunun işareti olarak okundu.

Ancak FBI, radikalleşen sağa karşı her durumda aynı müdahaleyi yapmadı. “Siyah Hayatlar Önemlidir” hareketi, yaz mevsiminin ilk günlerinden itibaren sağın sokağa daha örgütlü ve daha silahlı çıkmasına yol açtı. Bazı bölgelerde antifaşist militanlarla çarpışmalar ve iki tarafta da ölümler yaşandı. Bir kaç küçük kasabada polis, silahlı milislerle birlikte “Siyah Hayatlar Önemlidir” hareketine karşı yürüyüşler düzenledi. Ne FBI ne de başka bir güvenlik teşkilatı bu şiddet eylemlerine müdahale etti. Sadece sağcı militanların sokaktan çekildiği durumlarda, antifaşistlere müdahalelerde bulunuldu. Üstelik, bu kapsamlı tutuklamalar boyunca, liberal-sol olarak bilinen vali ve belediye başkanlarının emrindeki polis teşkilatları da etkin yer aldı.

Radikal sağın bu şahlanışı tedirginlik verici olsa da, sağlam bir kitle örgütlülüğünden ve ideolojiden mahrum olmasından dolayı, büyük kıyımlar ya da rejim değişikliği şimdilik ihtimal dışı. Sonbaharda aşırı sağ, sandığı zapt edeceği, azınlıkların oy kullanmasını engelleyeceği, ya da oylarının sayılmasını durduracağı korkusunu yaydı. Fakat şu ana kadar bu ve benzer bütün girişimler sonuçsuz kalmış durumda.

Tam da bu noktada, Trump hükümetinin izlediği yol çok belirleyici oldu. 2016 seçim kampanyasında sermayeyi ırkçı-popülist bir devlet hakimiyeti altına alacağının sinyallerini veren Trump, Ağustos 2017’de Steve Bannon’ı Beyaz Saray’dan atarak bu tehdidi fiiliyatta geri çekmişti.

PANDEMİ FİYASKOSU

Eğer Bannon’ın vaad ettiği devletçilik mutedil olarak dahi uygulanmış olsaydı, Trump pandemiyi çok başka bir şekilde yönetebilirdi. Örneğin, pandeminin ilk günlerinde Trump, en büyük şirket ve fabrikaları sağlık malzemesi üretmeye ve dağıtmaya zorlayacağını söyledi. Bu radikal sağcı bir rejim değişikliği için harika olurdu gerçekten. Devlet başkanı sermayenin uzantısı olarak hizmet etmeye devam edeceğine, sermaye ırkçı bir başkanın keyfi uzantısına dönüştürülse ve bu da sağlık malzeme ve önlemlerinin (beyazlar arasında) tüm sınıflara adil şekilde dağıtılmasına yol açsa nasyonal sosyalizm benzeri bir rejime doğru ciddi bir adım atılmış olurdu. Bu da (beyaz) kitleleri yükselen faşizm etrafında kenetlerdi. Böyle bir durumda, silahlı militanlar çok daha etkili bir şekilde sandığı devre dışı bırakabilirdi.

Ne var ki, Trump yönetimde olduğu üçten fazla yıl boyunca böyle bir adımın kurumsal ya da örgütsel zeminini hazırlamamıştı. Dahası, zenginlerden alınan vergiyi katlamak yoluyla bu tür hamlelerde bulunan Bannon’a işten el çektirerek, piyasaya sadakatini teyit etmişti. Sermayeyi halk sağlığına hizmete zorlayamayan başkan, aniden çark ederek bu sözünün tersini gerçekleştirdi. Pandemi siyasetini, ekonomik kısıtlamaları bilimsel kriterler doğrultusunda arttırmaya çalışan Demokrat yöneticilere karşı savaş üzerinden belirledi. Bu tamamen “aptalca” bir siyaset olmasa da, faydadan çok zarar getirdi Trump’a.

Amerika, koronavirüs ölümlerinde dünyada birinci sıraya yerleşti. İlk aylarda Cumhuriyetçiler’in avuntusu, kişi başına ölümlerde bir kaç Avrupa ülkesinin daha önde gidiyor olmasıydı. Ancak Amerika o farkı da hızlıca kapattı ve kişi başına ölümlerde de basamakları hızla tırmandı. Salgının vehameti, Cumhuriyetçilerin en sağlam kalesi olan yaşlı nüfusta ciddi çatlaklara yol açtı. Parti, hiç beklemediği şekilde yaşlılar arasında zemin kaybına uğradı. Radikal sağın sokakta gür çıkan sesi sandığa yansımadı.

‘NORMAL’E DÖNÜŞ

Düz bir serbest piyasacılığı ırkçı-devlet kapitalizmine tercih ederek seçimleri kaybeden Cumhuriyetçilerin tek alternatifi ise Demokratlar. Aşağı yukarı her kademesi sermayenin ve güvenlik teşkilatlarının kontrolü altında olan bu partinin de, çok farklı bir alternatif sunması beklenemez. Irkçılık karşıtı hareketlerin gözle görülür etkisine rağmen Biden, bunların tüm slogan ve taleplerine karşı çıkarak, Trump öncesi duruma (yani örtük ırkçılığa) dönüş sözü üzerinden yürüttü kampanyasını. Amerikan sistemi herhangi başka bir partinin kazanmasını imkansız kıldığı için de, ırkçılık karşıtları çoğunlukla Demokratlar’ı desteklemek zorunda kaldı.

Biden, kurmakta olduğu kabineyle, Obama yönetiminin uygulamalarını sürdüreceği izlenimini veriyor. “Siyah Hayatlar Önemlidir” hareketi, zaten Obama dönemindeki ırkçı cinayetler dolayısıyla başlamıştı. Bu cephede değişen bir şey olmayacak. Amerikan tarihinin şu ana kadar şahit olduğu en yaygın orman yangınları da, uzmanlara göre şiddetlenerek artacak salgınlar da, sermayenin yüz elli yıldır sürdürmekte olduğu doğa katliamından kaynaklanıyor. Obama çizgisindeki yeni başkan, bu katliamı durdurmayı değil, birazcık yavaşlatmayı başarabilir ancak. Biden önderliğindeki “normale dönüş,” Trump’ı, pandemiyi, yangınları, ve sokak hareketlerini doğuran bütün etmenlerin baki kalacağının göstergesi. Velhasıl, önümüzdeki yıllarda da, Amerika’nın düşüşü şekil değiştirerek devam edecek.

ÖNCEKİ HABER

Seyhan Belediyesi işçileri: Geri adım yok, mücadeleye hazırız

SONRAKİ HABER

Türkiye ile İngiltere arasında serbest ticaret anlaşması imzalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa