Pandemi, otomasyon ve işçi sınıfının geleceği
Gerçek olgular tam otomasyon toplumuna değil, artan otomasyonla birlikte giderek büyüyen bir işçi sınıfına işaret ediyor. Otomasyon ve işçileşme birikim sürecinin iki yüzüdür.
Fotoğraf: Pixabay
Arif KOŞAR
Pandemi döneminde kimi işletmelerin otomasyona yöneldiği birçok kez gündeme geldi. Böylece hasta olan, yorulan, ücret artışı talep eden, greve çıkan işçilerin yerini robotlar alacaktı. Bunun bir gerçek bir de medyatik tarafı var. Gerçek olanı bazı işyerleri yeni robotlar temin etti. Bazı sektörlerde dijital platformlar daha yoğun kullanıldı. Medyatik kısmı ise mevcut kriz ortamında güçlü bir otomasyon dalgası pek de mümkün değildi. Popüler alanda ne zaman otomasyondan bahsedilse, aynı söylemin içinde emeğin, emekçinin, işçinin tarih öncesi bir fenomen, otomasyonla sonu gelen demode bir “tür” olduğu argümanı gizli bir öğe olarak yer alır. İşçi sınıfı küçülen ve yok olan bir sınıfsa, emekçilerin haklarını savunmak, ona dayanarak politika yapmak, hele de sosyalizm gibi iddialarda bulunmak temelsiz olacaktır!
Robot ve yapay zeka uygulamaları ile çok sayıda işin ortadan kalktığı doğru. İşin sonu nereye varacak, tartışmalı. Kimilerine göre hızla gelişen robot ve yapay zeka teknolojileri ile sadece mavi değil beyaz yakalı işçiler de işsizler ordusuna katılıyor, işçi sınıfı adım adım tarih sahnesinden çekiliyor. Teknoloji odaklı başka bir görüşe göre ise otomasyonla ortadan kalkan mavi yakalı işlerin yerini yüksek eğitim ve vasıf gerektiren yeni işler alıyor. Bir gazete yazısında konuyu derinlemesine ele almak mümkün değil, bu nedenle genel çerçeveye dair bazı temel noktaların altını çizmekle yetinmek durumundayız.
YAYGINLAŞAN OTOMASYON
Kapitalizm teknolojik gelişmeyi teşvik eder. Çünkü karlı. Akıllı robot örneğinde olduğu gibi verimliliği ve böylece nispi artı-değer üretimini artırır. İşçileri, her zaman değil ama genellikle işinden eder. Teknolojik işsizlik kapitalizmin daimi yol arkadaşıdır. Toplam sermaye içinde makinelere ayrılan kısmın (değişmeyen sermaye) emek gücüne ayrılan kısma (değişen sermaye) oranı büyür. Bu bazı işletmelerde doruk noktasına ulaşır: Hollanda’da birkaç kalite uzmanı dışında insan çalışanı olmayan elektrikli tıraş makineleri üreten Philips fabrikası, Japonya’da CNC tezgahı üreten FANUC fabrikası ve az sayıda örneği olsa da diğer karanlık ya da ona yakın fabrikalar.1
Çok sayıda akademisyen, teknoloji uzmanı ve çok satan kitap yazarı bu eğilime dayanarak otomasyon teknolojilerindeki gelişme ile işlerin tamamen ya da büyük oranda ortadan kalkacağı öngörüsünde bulundu. Binlerce referans alan makalelerinde Frey ve Osborne 2030 yılına kadar ABD’de işlerin yarısının yok olacağını ileri sürdü.2 Bastani3, Mason4 gibi yazarlar işlerin otomasyonla kaybolduğunu, bunun post-kapitalist bir topluma geçiş için fırsat olduğunu savundu. Harari ise gelecekteki tehlikenin işsizlikten çok işlevsizlik olduğunu, çok satan üç kitabında da yineledi.5
SINIRLANAN OTOMASYON
Kapitalist üretim ilişkileri otomasyonu teşvik ettiği gibi onu kimi sektör ve ülkelerle sınırlar. Kapitalist daha fazla kar elde etmeyecekse otomasyondan uzak durur. Robotların yüksek fiyatları otomasyonun önündeki en büyük engellerden biri. Bu nedenle ucuz işgücüne, küçük ve orta ölçekli işletmelere dayalı çok sayıda sektörde robot kullanım oranı oldukça düşük. Yeni kurulan robotların dörtte üçü otomotiv, elektrik-elektronik, metal ve makine, plastik ve kimyasal ürünler ve gıda olmak üzere sadece beş sektörde.6
Tekstil, deri, mobilya, seramik gibi çok sayıda sektörde üretim çoğunlukla bağımlı ülkelere kaydırılmış durumda. Bu ülkelerde, mesela Bangladeş’te, işçi maliyeti Almanya’dakinin yüzde biri kadar.7 Örneğin tekstil tekelleri kendi ülkelerinde son teknoloji ile üretim yapmak yerine ucuz işgücü ile Türkiye, Endonezya, Bangladeş gibi bağımlı ülkelerde üretimi tercih ediyor. Bu tür küçük ve orta ölçekli, ama toplamda milyonlarca işçiyi çalıştıran işletmelerin ne robot kullanmaya niyeti var ne de mümkün. İşgücü maliyetindeki fark basitçe sendikal mücadelenin düzeyiyle ilgili değil. Ülkelerin emperyalist dünya sistemi içindeki yeri ile yakından bağlantılı. Bağımlı ülkelerdeki aşırı düşük ücretler ve otomasyonu yavaşlatan bu eşitsizlik istikrarlı bir unsurdur. Bu nedenle dünyada kurulu robotların yüzde 80’i sadece beş ülkede (Çin, Güney Kore, ABD, Japonya ve Almanya). Buna karşılık Latin Amerika yüzde 1, Afrika yüzde 2’nin altında ve Orta Asya yüzde 4.2 ile oldukça kısıtlı bir robot kullanımına sahip.8
Otomasyonu sınırlayan çok sayıda etken arasında işlerin önemli bir kısmının etkileşim, yaratıcılık ve sorumluluk gerektiren insan faaliyetlerine dayanması, önemli ilerlemeler kaydedilse de Moravec paradoksunun süren etkisi, tekellerin kontrolündeki patent ve diğer fikri mülkiyet hakları, siyasal ve kültürel etkenler ile çeşitli toplumsal grupların tepkileri sayılabilir.
SERMAYENİN BİRİKİMİ
Otomasyonun önünde ciddi, yer yer kalıcı hale gelmiş yapısal engeller söz konusu. Ancak işçi sınıfının ortadan kalkmakta olduğunu ileri süren düşünürlerin temel hatası bu değil, teknolojik gelişmeleri kapitalizmden bağımsız bir olgu olarak ele almaları, onun içinde doğduğu, şekillendiği ve uygulandığı bağlamı göz ardı etmeleridir. Yani teknolojiyi bir fetiş haline getirmeleridir.
Kapitalist üretim ilişkileri bağlamında otomasyon sermaye birikiminin bir unsurudur. Sermaye işçilerin yerine gelişmiş makineleri kullanarak işçi sayısını azaltma eğilimdedir. Böylece karını artırır. Bununla birlikte birikim ve genişleme zorunluluğu sermayeyi yeni yatırımlar yapma ve daha fazla emekçiyi istihdam etmeye zorlar. Marx’ın vurguladığı gibi “Biriktirmek toplumsal zenginlik alemini ele geçirmek, sömürdüğü insanların kitlesini artırmak ve böylece kapitalistin dolaylı ve dolaysız egemenliğini genişletmek demektir.”9
Örneğin dünyanın en büyük e-ticaret tekeli Amazon 2015 yılında 30 bin olan robot sayısını 2019’da 200 bine çıkardı.10 Bu süreçte Amazon yatırımlarını öyle hızlı arttırdı ki, robot kullanımıyla işçi sayısı azalacağına arttı. 2010’da 33,7 bin olan işçi sayısı 2015’te 231 bine, 2020’de ise 798 bine çıktı.11 Elbette çok sayıda işletmede robot sayısı arttıkça işçi sayısı azalır. Ancak burada vurgulanmak istenen sermaye büyüdükçe işçi sayısının nispi olarak azalsa da mutlak olarak artabileceği gerçeğidir.
Bireysel kapitalistin ötesinde toplam sermayenin hareketi açısından bu olgu çok daha açıktır. Güney Kore 10 bin çalışan başına 774 robot ile dünyada robot yoğunluğu en yüksek ülkedir.12 Güney Kore’de robot yoğunluğundaki hızlı artışa rağmen, büyüyen sermaye birikimi nedeniyle çok sayıda yeni iş ve istihdam alanı ortaya çıktı. 2000-2020 yılları arasında istihdam edilenlerin sayısı yüzde 37 oranında arttı.13 Benzer biçimde 1990 yılında dünya genelinde ücretli ve maaşlı çalışanların sayısı 1 milyar civarında iken 2019 yılında bu sayı 2 milyarı aştı.14
KAPİTALİZM EMEK SÖMÜRÜSÜNE DAYANIR
Kapitalizmde artı-değerin kaynağı emektir. Emek gücünün üretim sürecinde olmadığı bir kapitalizm mümkün değildir. Ancak emeğin tek değer yaratıcı unsur olduğu tezi ana akım iktisatçılara göre fazlasıyla metafizik. Tartışmanın bu yönünü bir kenara bıraksak bile, üretim sürecinde emekçilerin olmadığı bir toplumda kapitalistlerin sahip oldukları metaları satabilmesi, başka bir deyişle “artı-değer”in gerçekleştirilmesi mümkün değil. Satılamayan metalar değersiz bir kütleye dönüşür. Bu sorun temel gelir gibi uygulamalarla çözülemez. Bu mantıksal deneyle de görülebileceği gibi kapitalizm koşullarında tam otomasyon toplumu imkansızdır.
ARTAN OTOMASYON VE ARTAN İŞÇİLEŞME
Gerçek olgular da tam otomasyon toplumuna değil, artan otomasyonla birlikte giderek büyüyen bir işçi sınıfına işaret ediyor. Sermaye birikimi aynı zamanda sermayenin yoğunlaşması ve küçük mülk sahibi emekçilerin mülksüzleşmesi, başka bir deyişle işçileşme sürecidir. Otomasyon ve işçileşme birikim sürecinin iki yüzüdür ve birlikte var olurlar. Kimi ülke ve sektörlerdeki teknoloji yoğun işletmeler ve akıllı fabrikalar, diğer ülke ve sektörlerdeki emek yoğun işletmeler ve geri üretim koşullarıyla birlikte var olur.
Bununla birlikte yeni işlerin büyük kısmı düşük ücretli, hizmet sektöründe, güvencesiz ve ağır sömürüye dayalı. Kapitalizm yeni yatırım ve iş sahaları yaratmada sorunlar yaşıyor. Dengesizlik, istikrarsızlık, çelişki ve krizlere rağmen daha büyük emekçi kitlelerin sermayenin tahakkümü altına alınması ve işçileşme süreci genel bir eğilim olarak kendini göstermeye devam ediyor.
SORUN TEKNOLOJİDE DEĞİL KAPİTALİZMDE
Sermaye, otomasyonu işsizlik, düşük ücret, yer yer vasıfsızlaşmaya yol açacak biçimde kullanıyor. Ancak bu tablo robot, yapay zeka ve genel olarak otomasyon teknolojilerinin kendisinden kaynaklı değil. Sorun onun kapitalist biçimde kullanılmasında. Üretimin kar için organize edilmediği ve üretim araçlarının kolektif mülkiyetine dayalı sosyalist bir toplumda teknoloji, çalışma sürelerinin radikal bir biçimde kısaltılması, tüm toplum için bolluk ve refah üretimi, insanlığın maddi ve manevi gelişiminin önündeki engellerin kaldırılması için güçlü bir zemin olacaktır. Sömürünün, yoksulluğun ve işsizliğin ortadan kalktığı böyle bir toplum, devraldığı teknolojik temeli sınırlayan tüm unsurları da temizleyecek ve yeni olanaklara kapı aralayacaktır.
1 Weber, Austin (2019) “Lights-Out Automation: Fact or Fiction?”, (Erişim Tarihi: 20.12.2020)
2 Frey, Carl Benedikt, and Michael Osborne (2017) “The Future of Employment: How Susceptible are Jobs to Computerisation?”, Technological Forecasting and Social Change, 114, 254–280.
3 Bastani, Aaron (2019) Fully Automated Luxury Communism: A Manifesto, London: Verso.
4 Mason, Paul (2015) Postcapitalism: A Guide to our Future, London: Penguin Allen Lane.
5 Mesela bkz. Harari, Yuval Noah (2018) 21. Yüzyıl İçin 21 Ders, çev. Selin Siral. İstanbul: Kolektif, sf. 47-51.
6 Dünya genelinde 2018 yılında yeni kurulan robotların yüzde 30’u otomotiv endüstrisi, yüzde 25’i elektrik-elektronik imalat sektörü, yüzde 10’u metal ve makine, yüzde 5’i plastik ve kimyasal ürünler ve yüzde 3’ü yiyecek ve içecek endüstrisindedir. Bkz. Artuc, Erhan, Paulo Bastos, and Bob Rijkers (2018) “Robots, Tasks and Trade”, World Bank Policy Research Working Paper, 8674, sf. 33.
7 TE (Trading Economics) (2020a) “Germany Gross Minimum Wages.” (Erişim Tarihi: 20.12.2020) ve TE (Trading Economics) (2020b) “Bangladesh Minimum Wages.” (Erişim Tarihi: 20.12.2020).
8 Mohan, Anne Marie (2019) “Global CPGs embrace robotics.” (Erişim Tarihi: 20.12.2020).
9 Marx, Karl (2000) Kapital: Birini Cilt, çev. Alaattin Bilgi, Ankara: Sol, sf. 566.
10 Kim, Eugene (2015) “Amazon is now using a whole lot more of the robots from the company it bought for $775 million”, Business Insider, (Erişim Tarihi: 20.12.2020) ve Heater, Brian (2019) “Amazon says it has deployed more than 200,000 robotic drives globally”, Tech Crunch, (Erişim Tarihi: 20.12.2020).
11 Macrotrends (2020) “Amazon: Number of Employees 2006-2020 | AMZN”, (Erişim Tarihi: 20.12.2020).
12 IFR (2019) “IFR Press Conference”, (Erişim Tarihi: 20.12.2020), sf. 13.
14 ILO (2020) World Employment and Social Outlook: Trends 2020, Geneva: ILO, sf. 19. Ness ise 2013 yılında daha geniş bir tanımla daha yüksek bir sayı tespit ediyor. Ness, Immanuel (2018) Güneyin İsyanı: Küresel İşçi Sınıfının Gelişi, çev. Akın Emre Pilgir, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, sf. 24.