Prof. Dr. Sarp Üner, salgının 10 ayını değerlendirdi: Mücadele sahada verilmeliydi
Türkiye’nin Kovid-19'la mücadelesinin 10 ayını değerlendiren HASUDER yöneticisi Prof. Dr. Sarp Üner, temel yanlışın salgının sahada değil hastanelerde karşılanması olduğunu söyledi.
Fotoğraf: MA
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Türkiye koronavirüs salgınıyla mücadelede 10 ayı geride bıraktı. Sağlık Bakanlığı’nın salgına yönelik aldığı, alamadığı önlemler ile verilerin gizlenmesi, şeffaf olarak paylaşılmaması hep gündemde oldu. Ülkede koronavirüsten can kaybı resmi verilere göre 20 bini aşarken sadece Aralık ayında 7135 kişi kovid nedeniyle hayatını kaybetti. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Sarp Üner, Türkiye’de salgının 10 ayını gazetemize değerlendirdi. Salgın mücadelesinin hastanelerde verilemeyeceğini, Türkiye’nin en önemli eksiğinin de burada olduğunu belirten Prof. Dr. Üner “Türkiye’de ilk vaka Mart ayında açıklandı. Sağlık Bakanlığı ise filyasyon kelimesini Nisan’ın ortalarında telaffuz etti. O zamana kadar da salgın Türkiye’ye geldi, yayıldı ve pik yaptı” diye konuştu.
Türkiye’de bu 10 ay boyunca zamanında önlemlerin alınmasıyla sorunlar yaşandığını anlatan Üner, “ABD’de salgının pik yaptığı dönemde yapılan çalışmada mevcut önlemler iki hafta önce alınsaydı vaka ve ölümlerin yüzde 50 azalabileceğini ortaya koydu” dedi. Üner, Türkiye’de de Kasım ortasında alınan önlemler ile vaka sayasında önemli bir düşüş kaydedildiğini belirterek “Önlemler erken alınsaydı Türkiye’de de sonuçlar daha olumlu olurdu” değerlendirmesinde bulundu.
"KISITLAMALAR TUTARSIZDI"
Türkiye’de önlemlerin kamuoyu, TTB ve uzman derneklerinin çağrıları ve zorlamasıyla alındığına dikkati çeken Üner “Ayrıca önlemlerin doğru uygulanması da önemli. En etkili önlem insanların bir araya gelmesinin engellenmesidir. Fakat A toplantısına izin verelim, B toplantısına izin vermeyelim gibi tutarsızlıklar yaşandı. Bu da önlemlerin etkisini azalttı” diye konuştu. Belirli iş yerlerinin kapatıldığını fakat temel ihtiyaç dışındaki iş yerlerinin tümü kapatılmadığı için insanların yine toplu taşıma kullanarak iş yerlerine gittiğini hatırlatan Üner, “İşçiler fabrikalarda çalışmaya devam ediyor. Bu yüzden bulaş ve buna bağlı olarak ölümler giderek artıyor” dedi.
"10 AYDIR PAYLAŞILAN BİLGİ SINIRLI"
Salgın yönetiminde en önemli sorunlardan birinin şeffaf bilgi paylaşımı olduğunu kaydeden Üner, “10. ayda hala kısıtlı veri paylaşıyorlar. Kaç tane sağlık çalışanın öldüğünü bilirsiniz; çünkü TTB bunu açıklıyor. Fakat başka hangi meslek gruplarının bundan etkilendiğini biliyor musunuz? Kamuoyuyla bu bilgi paylaşılmıyor” dedi. ‘Hayat Eve Sığar’ uygulamasındaki haritanın genel bir fikir ortaya çıkardığına işaret eden Üner, “Örneğin hastalığın sosyoekonomik düzeyi düşük olan bölgelerde daha etkili olduğunu görüyoruz. Çalışmak zorunda olan kesimlerde daha fazla olduğunu görüyoruz. Ancak buna ilişkin de veri yok. Hangi ilde kaç hasta olduğunu bildirilmiyor. Sağlık Bakanlığı tarafından toplantılarda, basına verilen demeçlerde Ankara’da azaldı İzmir’de arttı deniyor. Bu şekilde bilgi paylaşımının son derece sınırlı olması büyük bir sorundur” ifadelerini kullandı.
"SORUMLU KARAR VERİCİLERDİR"
Bilim Kurulu’nun daha başından yanlış kurulduğunu, kurulda ağırlıklı olarak göğüs hastalıkları ve enfeksiyon uzmanlarının olmasını eleştiren Üner “Salgın mücadelesi hastanede verilemez. Ama biz salgını hastanelerde kabul ettik. Sahadaki mücadele için halk sağlığı uzmanları Bilim Kurulu’nda daha fazla yer almalıydı. Salgına karşı sahadaki mücadelede halk sağlığı uzmanları gibi filyasyon ekibinin de önemi büyüktür. Ama Sağlık Bakanlığı, filyasyon kelimesini Nisan ayının ortalarında telaffuz etti. O zamana kadar da salgın Türkiye’ye geldi, yayıldı ve pik yaptı” dedi. Ayrıca Bilim Kurulu’nun bir danışma kurulu olduğuna da dikkat çeken Üner, “Bilim Kurulu, doğru ya da yanlış öneride bulunur, karar vericiler kendi politikası doğrultusunda bir uygulamaya giderler. Verilen bütün kararların sorumlusu karar vericilerdir” diye konuştu.
"AŞI TEK BAŞINA ÇARE OLMAZ"
Türkiye’nin en az 100 milyon kovid aşısına ihtiyacı olduğunu ayrıca aşı konusunda henüz bir plan olmadığına işaret eden Üner “Aşının nasıl yapılacağı ve bir plan yok henüz. Acil şekilde bu planın yapılması gerek” dedi. Doğru bir planlamayla toplumun yüzde 60-70 aşılanması gerektiğini dile getiren Üner “Bu da doğru bir plan ve uygulamayla iki doz yapılacak bir şekilde 100 milyon aşı demek” uyarısını yaptı. Ancak aşının tek başına çare olmadığını, kişilerin hastalanmasını engellediğini ama bulaşı önlediğine dair henüz bir bilginin olmadığına vurgu yapan Üner “Vaka sayıları biraz düştü. Ama hala sayılar çok yüksek. Vakalar bu sınırlı kısıtlamalarla sürekli azalmaz, bir süre sonra stabil kalır. Dolayısıyla önlemlerin mutlaka sürdürülmesi gerekiyor” dedi.
ASYA’NIN SALGIN DENEYİMİ ÖNLEMLERE YANSIDI
Sadece Türkiye’nin değil batı toplumunun da bir salgın deneyimi olmadığı için salgından çok fazla etkilendiğine işaret eden Üner, Güneydoğu Asya’da ise salgın deneyimleri nedeniyle farmakolojik olmayan önlemlerin uygulandığını, çok fazla test yapıldığını söyledi. Türkiye’de septomları ağır geçirenlere test yapıldığını hatırlatan Üner “Yüzde 50’si belirtisiz yüzde 35’i çok hafif geçiriyor. Siz sadece çok ağır geçirenlere test uygularsanız diğerlerini kaçırmış oluyorsunuz ve kaçırdıklarınız virüsü bulaştırmaya devam eder” dedi.