"Esas olan meslek hastalıklarını önlemeye yönelik politikalar üretmek"
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Halk Sağlığı Anabilim dalında iş sağlığı doktoru Yücel Demiral ile meslek hastalıklarını konuştuk.
Fotoğraf: Yücel Demiral'ın kişisel arşivi
Dilek OMAKLILAR
İzmir
Sağlık emekçilerinin Kovid-19’un meslek hastalığı yönündeki talepleri sürerken Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Halk Sağlığı Anabilim dalında iş sağlığı doktoru olan Yücel Demiral, ile meslek hastalıklarını konuştuk.
Bir hastalığın meslek hastalığı olması için belirleyen kriterlerden söze başlayan Demiral, “Meslek hastalığın gerçekleşmesi için önce hastalığın kesin tanısı konulması gerekir. İkinci olarak, hastalığın iş yerinden kaynaklı olup olmadığı aşaması. Bir meslek hastalıkları kliniğine gelen çalışan, işçi, hastalık tanısı kesinleştirilir. Meslek hastalığı uzmanı kişi bu bağlantıyı araştırır” dedi. Meslek hastalığının her ülkede farklı şekilde belirlendiğini, Türkiye’de ise çok uzun zamandır zorunlu nedensellik yaklaşımı olduğunu söyleyen Demiral, “Etken iş yerinde olacak ve kişiyi hasta yapacak. Ama gerçek yaşam bu böyle olmuyor, çoğunlukla hastalıkların nedenleri birden fazla olabilir. Çoğunlukla hastalıklar multifaktöriyeldir. Bu durumda Türkiye’deki uygulamada işler biraz karışıyor. Örneğin, Pnömokonyozlar, toza bağlı hastalık ya da asbestte bağlı hastalıklar bunlar bir neden bir sonuç var. Kişi asbestte maruz kalmadığı sürece hiçbir şekilde mezotelyoma olması yok denecek kadar azdır. Ama kalp hastalıkları, kanser gibi hastalıklar çok faktörlüdür. İşyeri dışında da nedenleri vardır. Bu durumda işler karışır, o zaman şöyle yaparız; birçok neden içinde bu olaya en başat olan etken eğer meslekten kaynaklanıyorsa yine meslek hastalığı diyebiliriz” diye konuştu. Ancak hukuksal boyuta geldiğinde birçok şeyin değiştiğini söyleyen Demiral, “Türkiye’deki yapılanmaların sakatlıklarından biri de şu, sanılıyor ki meslek hastalıkları kesin tanısı SGK tarafından konulur. SGK meslek hastalığı tanısını koymaz, kime tazminat ödeyeceğine karar verir” dedi.
"5510 SAYILI KANUNDAKİ MESLEK HASTALIĞI TANIMI DEĞİŞMELİ"
Karışıklığın buradan kaynaklandığını belirterek olması gerekeni açıklayan Demiral, “Bu politik bir karardır. Burada, ben bütün iş yerinden kaynaklı meslek hastalıklarına tazminat ödeyeyim diyebilir ya da ödemeyeyim ama yine de bildirin, seçeceğim diyebilir. İşte Türkiye’de biz bildirim yapıyoruz ve bu kriterlere göre büyük bir miktarı meslek hastalığı olarak kabul edilse de bir edimi yok. Olması gereken bunların bildirimin tamamının SGK’ya değil, Sağlık Bakanlığına yapılması. Sağlık Bakanlığında kurulacak bir yapı da ülkenin kendi politikasına göre tazminata esas olacak hastalıklar listesi olabilir ve bu hastalıklar da SGK’ya bildirilebilir. Bu şekilde sistem olabilir” dedi.
SGK’nın 5510 sayılı kanunundaki meslek hastalığı tanımının değişmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Demiral, “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir der. Engellilik ve özür yoksa almıyor ancak bunları da oluşturmayacak birçok hastalık var ve Kovid-19’da bunlardan bir tanesi” diye konuştu.
"İŞYERİNDE OLDUĞUNU GÖSTEREBİLİYORSAK BUNA MESLEK HASTALIĞI DİYEBİLİRİZ"
“Meslek hastalığı mı iş kazası mı olmalı?” tartışmalarına değinen Demiral, “Türkiye’de şöyle olmuştu, bir iş yerinde kalp krizi geçiren işçi için Yargıtay karar verdi ve iş yerinde geçirdiği için kazadır dedi. Oradan bir tartışmadır alıp gitti. Yargıtay işçiyi korumak adına bu kararı veriyor, çünkü 5510’daki meslek hastalığı tanımı buna uymuyor. Çünkü tekrarlayıcı neden diyor. İş yerinde kalp krizi için ne tekrarı olacak? Kovid’te de aynı şey var. Kovid elbette ki hastalık. Bir enfeksiyon etkeni var. İş yerinde de dışında da bulaşabilir. İş yerinde ise bu bir meslek hastalığı olacaktır. Kaza ne zaman olur? Mesela entübasyon sırasında solunum cihazı patladı kişiye sıçrama oldu, bu kaza işte. Bununla kovid gelişmiş olabilir ama çoğunlukla karşılaştığımız böyle değil. Kendi çalışanlarımız arasında birbirine bulaştığında bu iş yerinden kaynaklı meslek hastalığı. Neye bakıyoruz? Bir, ailesinde bir yerde temaslı var mı bunu filyasyon ile bakıyoruz bunun sonucunda başka bir kaynak varsa meslekselden uzaklaşıyoruz. Kişi pozitif oldu ve herhangi bir klinik bulgusu varsa ateş, öksürük, nefes darlığı o zaman hastalık diyoruz. Sadece kovid testinin pozitif çıkması hastalık olduğu anlamına gelmez. Klinik olmadan sadece laboratuvar testi ile bir hastalığın varlığını iddia edemeyiz. O yüzden iki kriter koyduk, birincisi pozitif olacak klinik bulgusu varsa, iş yerinde olduğunu da gösterebiliyorsak buna meslek hastalığı diyebiliriz. Algoritma bu şekilde” dedi.
"İSTEĞİMİZ HASTALIĞIN OLMAMASI, KİŞİNİN KORUNMASI"
“Meslek hastalığı tanısı koyunca haklar sağlanacak ama istediğimiz bu mu sadece?” diyerek esas olanın hastalığının olmaması gerektiğine vurgu yapan Demiral, “Sadece konuştuğumuz şey hukuksal boyutu olur. Bir yerde tanı koyulduğu zaman bu işçiye değil işyerine koyulmuş bir tanıdır. O işçiyi alsak da başka işçi çalıştığı sürece o meslek hastalığı tekrarlayacak, çünkü önlemler yok. Yapılması gereken, bir liste yapmak iyi bir şeydir ama listeyi korumaya yönelik politikalar geliştirmek için yapın ve eğer mümkünse tazminat ödeyin. Önce korumaya yönelik yapmalıyız planlamayı. Oysa Türkiye’de SGK’ya kitlenmiş durumdayız ve tıkanmış kalmış durumda meslek hastalıkları. Sakın yanlış anlaşılmasın elbette ki haklarını alacaklar yağma yok, orada önlem alınmamış. Ancak devletin önlem alınması için denetleme yapması gerekir. Burada neden meslek hastalığı var, bu önlenebilir mi? diye bakmalı. Bu yapılmadığı sürece patinaj çekmiş oluruz” dedi.
Kovid-19’un meslek hastalığı kabul edilsin talebi konusunda hedefin şaşırılmaması gerektiğini ekleyen Demiral, “Zaten kabul edilememesi gibi bir şey yok ki. Meslek hastalığı olarak tabiki bildirilir. Sağlık bakanlığının bu bildirimleri alması gerekir. Bu alanda alt yapı oluşturulması lazım” diye konuştu.