02 Ocak 2021 23:05

Filyasyonda çalışan kadın diş hekimleri: Tuvaletimin gelmemesi için su bile içmiyorum

Filyasyon ekiplerinde çeşitli alanlar­dan sağlık çalışanları bulunmakla birlikte, çoğun­lukla diş hekimleri görevlendirildi. Filyasyonda görevli sağlık çalışanları Evrensel'e konuştu.

Filyasyon ekibi | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Elif TURGUT
İstanbul

Filyasyon, pandemi ile birlikte kelime haznemize eklenen terimlerden biri. Filyasyon uygulaması yapanların beyaz tulumlu, maskeli, siperlikli görüntüleri de 2020 yılının aklımıza kazınan görün­tülerinden… Filyasyon ekiplerinde çeşitli alanlar­dan sağlık çalışanları bulunmakla birlikte, çoğun­lukla diş hekimleri görevlendirildi. Zira pande­miyle birlikte önemli derecede aksayan sağlık hiz­metlerinden biri de ağız ve diş sağlığı oldu. Ankara Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül ve Ankara ve İstanbul’da fil­yasyonda çalışan diş hekimlerinin ile bu süreçte yaşadıkları sorunları, bu sorunların çözümüne dair acil ihtiyaçlarını ve taleplerini konuştuk.

"TUVALETE GİDEMEDİĞİM İÇİN SİSTİT OLDUM"

Handan İstanbul’da, Seda ise Ankara’da (Hekimlerin isimleri değiştirilerek yazıldı) fil­yasyon çalışmaları içinde yer alan diş hekimleri. Sahada yaşadıkları sorunları anlatırken, her ikisi­nin de en çok şikayet ettiği konu, oturup dinle­nebilecekleri, rahatça tuvaletini kullanabilecekle­ri alanlar bulunmaması oluyor. Havaların soğuması ve salgın önlemleri kapsamında lokantala­rın, kafelerin de kapanmasıyla bu sorun daha da büyümüş.

Bundan önce de biraz oturup dinlenmek, bir çay içmek ya da tuvaleti kullanmak istediklerinde bazı mekanların onları kabul etmediğini belirten Handan, “Kurumuna dönsen kurumunda da otu­rup dinlenebileceğin özel ayrılmış, havalandırma­lı bir alanın yok. Aracın içinde sıkış tıkış oturup günün bitmesini bekliyoruz” diyor.

Dinlenme, mola verme alanlarının belli olma­masının en zorlayıcı sonuçlarından biri de tuvale­te gidememek. Seda’nın bu soruna bulduğu çözüm filyasyonda olduğu günleri hiç su içmeden geçirmeye çalışmak olmuş! İlçe Sağlık Merkezin­deki tuvalet sayısı da yeterli olmadığı için orayı kullanmamayı tercih ettiğini ekliyor. Handan da tuvalet ihtiyacını yeteri kadar karşılayamadığı için sistit olduğunu belirtiyor.

REGL DÖNEMLERİNDE SIKINTI BÜYÜYOR

Tuvalet sorunu kadın çalışanlar için regl dö­nemlerinde çekilmez oluyor. Handan, çok ağrılı geçse bile regl dönemlerinde izin alamadıklarını, pedlerini ya da tamponlarını yeterli sıklıkta de­ğiştiremediklerini, bunun hijyen ve kadın sağlığı açısından sıkıntı yaratabildiğini anlatıyor: “Giydin ettin o beyaz tulumları, onları çıkarmak da zor. Arka arkaya başka evlere gittin. Hele ki yasaklar­da mekanlar da kaplıyken regl tulumun dışına geçti. Üzerinde tulum var diye benzinci de almak istememiş. ‘Ne yapacağımı bilemedim’ diyor, tulu­mu nerede çıkarayım?​”

Seda da “Yemek araları için kuruma dönüyo­ruz. O araları değerlendiriyoruz, çünkü başka yerde gitme şansımız yok” diyerek, daha az değiştirme ihtiyacı hissettikleri için tampon kullanmayı tercih etme gibi çözümler ürettiklerini belirtiyor.

SICAK YEMEK HAYAL

Dinlenme alanlarının olmaması filyasyon ekip­lerinde çalışanların beslenmelerini de olumsuz etkiliyor. Handan anlatıyor: “Çoğu zaman aracın içinde yemek zorunda kalınıyor. Üç kişi oluyor en az filyasyon aracının içinde. Sırf bulaş riskini artırmamak için arabada yemek yemeyen ve aç kalan insanlar var. Ya da dışarıda, soğukta evden getirdiği soğuk yemeği hızlıca yiyip, sıcak yemeğe ulaşamayan birçok arkadaşımız var. Zaten artık sıcak yemek de hayal oldu.”

Seda’nın aktardıkları ise sorunun başka bir yanına işaret ediyor: “Mesai saati çok kısa olma­yınca gün içerisinde bir şey yiyip içmeniz gerekiyor. Bu da toplu halde oluyor. Siz hastaya gittiği­nizde mümkün olduğunca korunuyorsunuz an­cak bir araya geldiğinizde bir kişi bile birinden virüs kaptıysa onunla yan yana kalmak zorunda kalıyorsunuz.”

Seda ve Handan’ın anlattıklarından koruyu­cu ekipman temininin de filyasyon ekiplerinin bağlı olduğu kurumların imkân ve inisiyatifleri­ne kaldığı anlaşılıyor. Handan istediği kadar tu­luma erişebildiğini belirtirken Seda şöyle diyor: “Filyasyon çalışanı olarak büyük oranda virüs yüküyle karşılaşıyorsunuz. Arabaya girmeden olabildiğince dezenfekte olmaya çalışıyorsunuz ama kapalı bir şeye binip başka adrese gidiyorsunuz. Her hastadan sonra giydiğiniz koruyucu tulumu değiştirme lüksümüz yok, bize o kadar çok malzeme verilmiyor. Dezenfektanlarla ken­di bulduğumuz yöntemlerle çözmeye çalışıyo­ruz. Bazı yerlerin yedek bile vermediğini biliyo­rum. Biz yine yedek tulumumuzu alabiliyoruz. Biri çok öksürürse, rahatsız olursak değiştirebi­liyoruz. Çünkü yatağından kalkamayan hastaya gidiyoruz. Evin içinde çok kaldığımız oluyor, so­lunumunu ölçtüğümüz, ateşini ölçtüğümüz, uzun süre içerde kalabiliyoruz.”

"HAZİRANA KADAR FİLYASYONDAYIZ"

Seda da Handan da 9 aydır kendi uzmanlık alanlarında çalışamamanın, düzensiz ve yoğun bir şekilde çalışmanın bıkkınlığını yaşıyor. “Ha­zirana kadar filyasyon görevlendirmemizin sü­receğine dair bilgi aldık. Nerdeyse 1 yıl boyunca kendi uzmanlık alanımızı yapmamış oluyoruz. Bazen diş hekimi olduğumuzu söylediğimizde diş sorunlarından bahsediyor hastalar. Özlediği­mi fark ediyorum.”

Seda yaşadıkları tüm bu sorunları kanıksa­dıklarını, normalleştirdiklerini, aslında bunun da bir tür başa çıkma yöntemi olduğunu ifade ediyor. Handan ise sağlıkta yaşanan tüm bu so­runların sebebini uygulanan neoliberal politika­larda görüyor: “Sağlığın pazarı, performansı ol­maz!” diyor. Bakanlığın sağlıkçılara yönelik açıklamalarını eleştiriyor: “Siz kahramansınız, diyor. Ben ne şehit ne kahraman ne de nefer ol­mak istiyorum! Düzgünce işimi yapmak istiyo­rum. İşinizi de yapma tatminini sağlayamayınca psikolojik olarak da zorlanıyoruz.”

Filyasyonda çalışan diş hekimlerinin ortak bir tepki ortaya koyamamasına da tepki gösteren Handan, ses­sizlik sürdükçe sorunların da süreceği, sorunları ifade eden sağlıkçıların ise yalnızlaşacağı uyarı­sında bulunuyor.

"TALEPLERİMİZ ACİLEN KARŞILANMALI"

Ankara Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül, filyasyon uygulamasına sade­ce devlet hastanelerinde çalışan diş hekimlerinin değil fakültelerdeki uzmanlık öğrenci­lerinin de çağırıldığını belirterek, şu anda yüzlerce diş hekiminin sahada, filyasyonda çalıştığını bildiriyor. Gül, sağlık emekçilerine yönelik şid­detin pandemiyle birlikte artarak de­vam ettiğini, insanların hastalığa ve sağlık sistemine olan öfkelerini tümüy­le filyasyon ekiplerine yansıtabildiğini belirtiyor. Birçok meslektaşının enfek­te olduğunu hatırlatan Gül, “Kayıpları­mızın acısı yüreğimizde ve bu süreçte sağlık emekçilerinin süregelen hiçbir sorunu çözülmediği gibi Kovid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesine yönelik düzenleme de pandemide 10’uncu aya gelmemi­ze rağmen bir türlü yapılamadı. Göstermelik ge­nelgelerle oyalanıyoruz” diyor.

UZAYAN MESAİLER GÜVENLİK SORUNU YARATIYOR

Kovid-19’a karşı verilen koruyucu ekipmanla­rın kalitesiz ve yedeksiz olduğunu, birçok filyas­yon çalışanının kişisel koruyucu donanımını kendisinin temin ettiğini söyleyen Gül, yaz aylarında verilen naylon tulumlarla kış koşullarında çalış­manın mümkün olmadığını belirtirken, bu tulum­ların kadın filyasyon görevlilerinin bedenine uy­gun olmadığının da altını çiziyor. Filyasyon çalı­şanları için dinlenme ve hijyen alanlarının yeter­sizliğini vurgulayan Gül, sağlıkçıların tuvalete git­memek için su içmediğini, geç saat­lere kadar uzayan mesailer nedeniy­le kadın sağlık çalışanları için güven­lik sorunu orta çıktığını anlatıyor.

24 SAAT KREŞ HİZMETİ SAĞLANMALI

“Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması olarak çocuk bakımı ve ev işleri de kadına görev olarak yükleniyor. Salgın döneminde getiri­len izin-istifa yasakları, okulların ka­patılması gibi kararlar nedeniyle özellikle kadın sağlık çalışanlarının yükü artmış durumda. Zaten artmış olan iş yükü, enfekte olma ve yakınlarını enfekte etme endişesi, eve ve aileye ilişkin kaygı­lar, eşit paylaşılmayan sorumluluklar stresi daha da büyütüyor. Özellikle çocuk bakımının sorun olması eşler arasında sıkıntı yaratıyor, aile huzu­ru da bozuluyor. Eşlerden ikisi de sağlık çalışanı ise her şey daha zor” diyen Gül, bu durumda en önemli ihtiyacın kreş olduğuna dikkat çekiyor.

“Okulların kapalı olduğu bu dönemde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alarak 24 saat kreş hizmetini mutlaka sağlamalı. Ayrıca 24 haftanın altındakiler de dahil olmak üzere hamile sağlık çalışanlarına idari izin hakkı tanınmalı” diyen Gamze Burcu Gül, diğer acil taleplerini şöyle sıralıyor:

  • Sağlık emekçilerine düzenli olarak Ko­vid-19 taraması yapılmalı.
  • Özellikle filyasyonda görevlendirilen sağlık emekçilerine yeterli sayıda ve nitelikte koruyucu ekipman sağlanmalı, böylece hem enfeksiyon ris­ki azaltılmalı hem de kendilerini güvende hisset­meleri sağlanmalı
  • Dinlenme, beslenme, hijyen ve ulaşım ihti­yaçlarına yönelik düzenlemeler yapılmalı.
  • Dünyada 130 ülkede Kovid-19 meslek has­talığı sayılıyor, ülkemizde de yasal düzenlemeyle meslek hastalığı olarak kabul edilmeli.
  • İzinler ve ödemeler konusunda verilen söz­ler tutulmalı.

"İNSANLIK ONURUNA AYKIRI BİR DURUM BU"

Handan ve Seda’nın ortaklaştığı meselelerden biri el­bette çocuk bakımıyla ilgili yaşadıkları sıkıntılar. Handan izinlerin de kaldırıldığı bir süreçte hissettiklerini şöyle dile getiriyor: “Gece 12’de eve dönüyorsunuz, çocuğunuza ba­kan kimse yok... İdarecinin inisiyatifine kalıyorsunuz, yal­varmak zorunda kalıyorsunuz. İnsanlık onuruna aykırı bir durum bu!”

Seda oğlu evde tek kalamayacağı için salgın süresin­ce, salgından korumak için uzak durması gereken anne ve babası ile yaşamaya başlamış. “Evde dahi maske kul­lanmaya çalışıyorum ama oğlumla aynı odada kalıyoruz ve uyurken maske takamadığım için ister istemez evdeki­lere de bulaşma riski oluyor. En çok tedirgin olduğumuz şeylerden biri o, virüsü aileye taşımak... Bir sürü arkada­şımdan biliyorum, görmüyor, gitmiyor ailesinin yanına sırf virüsü bulaştırmamak için. Okullar kapalı olunca, bakıcı da risk, bulmak da sıkıntı böyle bir durumda, zaten kimse de sağlık çalışanına gelmek istemiyor.

 FİLYASYONUN BİR MESAİSİ VAR AMA GERÇEKLİĞİ YOK

Bazen gündüz bazen akşam vardiyasında çalışan kadınlar ellerindeki vakaları yetiştirmek için yoğun bir tempoda ve baskı altında çalışıyor­lar. Handan, “Mola verilmeden elinizdeki vakaların bitirilmesi gerekiyor. Elinizdeki vakaların bitirilme­si isteniyor, bu vakalar bitmeden dönemezsiniz. Bir mesai kavramı yok, saat 9-16.30 arası çalış­manız öngörülüyorsa da elinizdeki vaka bitme­diyse kuruma döndüğünüzde ‘Peki neden bu ka­dar vaka kaldı?​’ tarzında mobbinge uğrayabiliyor­sunuz” diyor.

Seda uzun saatler yoğun çalışmanın ve dinle­nememenin ev yaşantısını nasıl etkilediğinden bahsediyor: “Çok sık yorgunluk ve stres kaynaklı başım ağrıyor, migren tarzı ağrılarım var. Bu sa­bah oldu daha. Oğlum geldi izin günümde, benimle bir arada olmaya çalışıyor, sabah erken, daha kahvaltı hazırlamamışım ona. Oğlum dedim çok başım ağrıyor. ‘Ya anne sen bunu biraz bahane mi yapıyorsun’ dedi bana, çünkü o kadar sık duyuyor ki benden bunu...”

Gece eve dönüşler ise kadınlar için ayrı bir so­run. Seda, gece yarısı biten mesaiden sonra evle­rine bırakan bir aracın olmadığını, kendi aracı ol­masa 45 km uzaktaki evine nasıl gideceğini bile­mediğini söylüyor.

ÖNCEKİ HABER

İBB eski İtfaiye Daire Başkanı Kılıç: Hava fişekler tamamen yasaklanmalı

SONRAKİ HABER

Tüketiciyi Koruma Derneğinden "Zamlar geri çekilsin" çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa