Prof. Dr. Kayıhan Pala: Bursa ülke olsaydı, Belçika’dan sonra ikinci sırada olurdu
Prof. Dr. Kayıhan Pala, Onur Fidansoy'un sunduğu Bursa Tabip Odası “Sağlık Gündemi” podcastinde Kovid-19 pandemisi sürecini değerlendirdi.
Fotoğraf: Evrensel
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Kurulu Üyesi, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, ABD ve AB gibi bir ülkede Faz 3 çalışmaları tamamlanmış aşıların uygulanmaya başlandığını, ancak Türkiye’de hala aşı tedariği ve organizasyonuna yönelik belirsizler yaşandığını söyledi. Pala, “Türkiye, faz 3 çalışması tamamlanmış bir tek doz bile satın almış değil” dedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Kurulu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Onur Fidansoy'un sunduğu Bursa Tabip Odası “Sağlık Gündemi” podcastinde Kovid-19 pandemisi sürecini değerlendirdi.
AŞI TÜRKİYE’DE NASIL UYGULANACAK?
Aşının Türkiye’de kısa sürede uygulanmasını sağlayacak aşı tedariği ve organizasyona ilişkin ciddi belirsizlikler bulunduğunu dile getiren Kayıhan Pala, Türk Tabipleri Birliği’nin yayınladığı “Aşı Tutum Belgesi”nin çok önemli olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini söyledi. Bu belgenin bir aşının hangi koşulları içermesi halinde uygulanabileceğine ilişkin bilimsel bir perspektif ortaya koyduğunu aktaran Pala, “Türkiye Faz 3 çalışmaları tamamlanmış aşılardan bir tek doz bile satın alınmış değil. Yalnızca Sinovac aşısıyla ilgili 50 milyon dozluk bir bağlantı kurulmuş durumda; bunun da henüz Faz 3 çalışması ortada yok. Aşının nasıl uygulanabileceğine ilişkin ciddi belirsizler var. Ben açıkçası yeterlilikleri tamamlanmış erişebildiğim ilk aşıyı yaptıracağım. Sağlık Bakanlığı’nın da bir an önce toplumu kapsayacak aşı anlaşmalarını imzalamasını bekliyorum. ABD ve AB ülkeleri bir süredir BioNTech aşısını uygulamaya başladı. Eğer biz bu aşıya ulaşma imkanımız varken, Türkiye’ye getirmemişsek başta sağlık çalışanları olmak üzere yitirdiğimiz canlar için büyük bir sıkıntı var demektir” dedi.
Akılla, bilimle bağdaşmayan bir takım aşı karşıtlıkları bulunduğunu da anımsatan Kayıhan Pala, saygın bilim kurumları ve bilim insanlarının onayladığı, hatta kendilerinin de yaptırdığı aşılara tereddütle yaklaşmak ve yaptırmaktan kaçınmanın insanların ölümüne seyirci kalmak anlamına geleceği uyarısında bulundu.
AŞI ÜRETİMİNİ HANGİ ETKENLER HIZLANDIRDI?
Aşıyla ilgili insanların zihninde bir tereddüt oluşmaması gerektiğini dile getiren Kayıhan Pala, şunları söyledi: “Bugüne kadar aşılar 2 ile 10 yıl arasındaki sürelerde üretiliyordu. Ancak Kovid-19 pandemisinde iki tane çok önemli avantaj oldu. Birincisi Çinli meslektaşlarımız ocak ayında bu virüsün gen yapısını ortaya çıkarmayı başardılar. Şubat ayında ise bazı kurumlar ve şirketler hızlıca aşı üretme sürecine başladılar. Mart ayında ilk çalışmalar, mayıs ayında ise klinik süreç başladı. İkincisi ise, çok ciddi kamu fonları Ar-Ge aşamasında devreye girdi. ABD’de milyar dolarlar, AB’de yüz milyonlarla ifade edilen kamu fonları kullanıldı. Bunlar süreyi kısalttı. 2005’ten beri çalışılan mRNA teknolojisi gibi yeni teknolojiler zaten vardı. Yani bu bu virüsle birlikte ortaya çıkmış bir teknoloji değil. İvedi olarak bu teknolojinin kullanılması, çok büyük fonların ayrılması ve yine çok sayıda enstitü ve bilim insanının çalışması bu süreyi kısaltmış oldu. Dolayısıyla yadırganacak ve kuşkuyla bakılacak bir durum olduğunu düşünmüyorum.”
MUTASYONA UĞRAYAN VİRÜS
İngiltere’de rapor edilen ve son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamasıyla Türkiye’de de görüldüğü duyurulan Kovid-19 mutasyonuna ilişkin de değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Pala, “İngiltere’de yapılan çalışmalar mutasyona uğramış virüsün insandan insana yüzde 70 daha kolay bulaştığına ilişkin bir öngörüyü ortaya koydu. Ancak bu bulaşma özelliği dışında insanlardaki hastalığın şiddetini artırma potansiyelini ya da aşıya yanıt verip vermeme durumu henüz bilinmiyor. Şu andaki aşıların bu mutasyon nedeniyle bir sıkıntı yaşama potansiyeli de görünmüyor. Faz 3 aşamasını geçmiş aşıların 20’den fazla mutasyona geçmiş virüsle buluşma sağlanmış ve etkili olduğu gösterilmiş durumda” dedi.
"BİR AN ÖNCE MESLEK HASTALIĞI OLARAK KABUL EDİLSİN"
Kovid-19'un sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmemesini de eleştiren Kayıhan Pala, “Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 120 binden fazla enfekte olmuş ve 300’den fazla kaybettiğimiz sağlık çalışanı oldu. Bunlardan hiçbirisi meslek hastalığı olarak kabul edilmedi. Açılan bazı davalar da reddedilmiş durumda” dedi. Pala, şöyle devam etti: “Hastalığın sağlık çalışanlarında görülme sıklığı, Sağlık Bakanlığı verilerine göre toplumun geri kalanına göre 6 kat daha fazla. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kriterlerine göre bu tartışmasız olarak meslek hastalığıdır. Dünyada yalnızca sağlık çalışanları için değil, mesleklerini yaparken fiziksel mesafeye uyamayacak diğer çalışanlar için de, örneğin Belçika’da güvenlik görevlileri, gıda alım ve satımında çalışanlar, lokantalarda çalışanlar için de meslek hastalığı kabul ediliyor. Mesleklerini yaparken yitirdiğimiz insanların anılarına saygı nedeniyle sağlık çalışanları için Kovid-19'un bir an önce meslek hastalığı olarak kabul edilmesi şart.”
GERÇEK YÜK HALA BİLİNMİYOR
Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgiler çerçevesinde, pandeminin Türkiye’deki gerçek yükünün hala bilinmediğini vurgulayan Prof. Dr. Pala, salgının başladığı andan itibaren karar süreçlerine meslek örgütlerinin katılmasına izin verilmemesini de eleştirdi. Kayıhan Pala, hazırlanan bir rapora göre Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan 20 belediyenin defin ruhsatlarında ölüm nedenleri Kovid-19 ya da bulaşıcı hastalık yazanların sayısının Bakanlığın açıkladığı verilerden yüzde 70 daha yüksek olduğunu anımsatarak, Sağlık Bakanlığı’nın verilerindeki yetersizlikler nedeniyle Türkiye’de salgında tepe noktasının neresi olduğunun da hala bilinmediğini sözlerine ekledi.
"BURSA ÜLKE OLSAYDI BELÇİKA’DAN SONRA İKİNCİYDİ"
Kısa bir süre önce Bursa’da 3 bin 514 kişinin Kovid-19’dan hayatını kaybettiğini açıklayan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın sözlerini değerlendiren Kayıhan Pala, “Bu açıklama pandeminin Bursa’da yükünün çok ağır olduğunu gösteriyor. Milyon kişi başına ölüm olarak hesaplandığında Bursa, dünyada ölümlerle en fazla gündeme gelen İtalya’dan daha yüksek bir sayıya sahip. Yalnızca Belçika biraz daha yüksek. Eğer Bursa bir ülke olsaydı, Belçika’dan sonra hemen ikinci sıraya yerleşmiş olacaktı. Aynı zamanda Alinur Aktaş’ın yaptığı açıklama, Bursa’da önceki yıllara göre gerçekleşen fazla ölümlerin yüzde 90’ının Kovid-19 kaynaklı olduğunu gösteriyor. Bu da Sağlık Bakanı’nın yapmış olduğu açıklamaları boşa düşürüyor. Herkesin bu kenti ve ülkeyi yönetenlere sorması lazım; önlemler alınsaydı acaba bu ölümlerin ne kadarı önlenebilirdi?” diye konuştu. (Bursa/EVRENSEL)