03 Ocak 2021 15:13

İstanbul Üniversitesi öğrencileri: Boğaziçi Üniversitesine rektör değil kayyum atandı

İstanbul Üniversitesi öğrencileri, eski AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasına tepki gösterdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eski AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasına tepkiler sürüyor. İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Boğaziçi üniversitesine rektör değil kayyum atandığını vurgulayarak özerk ve demokratik üniversite için mücadele çağrısı yaptı.

Öğrencilerin Evrensel'e ilettikleri görüşleri şöyle:

"NE MELİH BULU NE DE MAHMUT AK BİZİM REKTÖRÜMÜZDÜR"

İstanbul Üniversitesinden Başak ve Selinay: "Dışarıda savaş politikaları, içeride ise tüm muhalif kanalları susturma ve sindirme politikalarının tam hız devam ettiği bu süreçte antidemokratik uygulamalardan üniversiteler de payını almaktadır.

"Bu suça ortak olmayacağız" diyen akademisyenlerin ihracıyla gittikçe artan saldırılar, üniversiteleri bilim üretmeyen, kendi rektörünü dahi seçemeyen, piyasanın ve sermayedarların ihtiyaçlarına göre şekillenen yerler haline getirilmiştir. Toplum için bilim üreten değil kariyerist, piyasaya hızla adapte olacak elemanlar yetiştiren bir üniversite yapısı istiyorlar. Neoliberal politikalar ile üniversiteleri tektipleştirerek, ezbere dayalı eğitimle niteliksizleştirerek piyasanın kucağına bırakıyorlar.

Bu tepeden inme kararlarla yapılan atamalar iktidarın kendi politikalarını üniversitelere dayatmasıdır. Üniversitelerde kırıntısı dahi kalmayan ‘demokratik’ yapının tamamen ortadan kaldırılması ve üniversiteleri kendi tahakkümü altına alma isteğinin karşısında biz çok net bir şekilde ‘hayır’ diyerek duracağız.

Üniversitelerin özgür ve sorgulayıcı olmasının her fırsatta önünü kesmek isteyen iktidara karşın biz üniversiteli gençler, üniversitelere atanan ‘kayyum rektörlerin’ tarafımızca asla kabul görmeyeceğinin tekrar tekrar altını çizeceğiz.

Ne bugün Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektör Melih Bulu ne de 2015’te İstanbul Üniversitesine atanan Mahmut Ak bizim rektörümüzdür.

Biliyoruz ki bu, üniversitelere yapılan ilk saldırı değildir, son da olmayacaktır ancak bu saldırıların karşısında biz ne zaman yan yana gelir; özgür, özerk ve demokratik üniversite talebimiz için mücadeleyi büyütürsek o zaman değiştirebileceğimizi göreceğiz.

Rektörlerin atandığı değil, üniversitelerin bütün bileşenleri tarafından seçildiği, öğrenci yanlısı, nitelikli eğitim temellerine dayanan, eğitimin hepimiz için eşit, ulaşılabilir ve demokratik olduğu üniversiteleri birlikte inşa edelim!"

"ÜNİVERSİTEYE HAKARETTİR"

İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihinden Zilan: "2 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla resmi gazetede yayımlanan kararla beş üniversitemizin rektörü değiştirildi. Boğaziçi Üniversitesi de bu üniversitelerden biridir.

Boğaziçi Üniversitesine atanan yeni rektör Melih Bulu, daha önce AKP’de birçok faaliyette görev üstlenmiş ve son dönemde AKP milletvekili adayı olmuştur. Tabii Cumhurbaşkanlığının bu  kararı, öğrencilerin tepkisine neden olmuştur.

Üniversitelerde alınan her türlü kararın, bu üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin dahilinde olması gerekir. Bu kurumlarla ilgili iktidarın/devletin kararı ile değil, buralarda eğitim gören öğrencilerin ve akademisyenlerin kararları ile birlikte değişiklik yapılması gerekir. 

Üniversiteler 17. yüzyılda bilim kurumlarıyla birlikte tamamıyla özerkliğini elde etmiş ve bu kurumlar her türlü düşüncenin sorgulandığı, araştırıldığı ve bilginin üretildiği birer bağımsız kurumlar halinde gelmiştir Bu kurumların bir grubun tarafında örgütlenmesi, özerkliklerini kaybetmelerine neden olur ve gerek insan onuruna gerek öznenin kendisine hakarettir. Alınan bu kararları desteklemek kabul etmek ise kimliksizliği, kişiliksizliği yahut yoksunluğu kabullenmektir.

Üniversiteler kuruldukları toplumların, şehirlerin itibarıdırlar ancak bu toplumlar ve bu kurumlarda eğitim gören yetişkinler, kurumlarla ilgili alınan demokrasiden bağımsız, kararları ve bu acizliği tercih edecek kadar zavallılaşmamalıdır."

"ATANMIŞ BİRİ GÜVEN SAĞLAMIYOR"

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Efe: "Rektörün üniversitenin bileşeni olan öğrenciler tarafından da seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yukarıdan atanan rektörün, gerek bilimsel gerek akademik açıdan ülkeyi ileri taşıyacağını düşünmüyorum.

Bu, demokrasi ile bağdaşmayan uygulamaların apaçık göstergesidir. Öğrenciyi temsil eden, öğrenci odaklı yönetim görmüyorum. Bunun sonucunda atanmış biri, yönetim açısından da güven sağlamıyor.

Uygulanan yanlış politikaların yansımasını eğitim politikalarında görüyoruz. Her yere üniversite açmak, imam hatip liseleri ile doldurmak ve eğitimde evrime yer verilmemesi buna örnek olan uygulamalardır.

Akademisyenlerin televizyon programlarındaki gerici, cinsiyetçi söylemleri bunun bir kanıtı, örneğidir. 

Üniversiteyi bizler oluşturuyoruz, Cumhurbaşkanı tarafından atanan biri yönetmemelidir."

"BU 'KAYYUM' ATAMALARINI İSTEMİYORUZ"

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Devran: "Ne yazık ki 2021 yılının başlarında da demokratik kavramların yok sayılmasıyla karşı karşıyayız. 2016 yılında Boğaziçi Üniversitesinde yapılan rektörlük seçimlerinde aday dahi olmayan Mehmed Özkan rektör olarak atanmıştı. 2018 yılında çıkardıkları KHK ile rektör seçme yetkisini direkt Cumhurbaşkanına verdiler.

Yapacakları 'hukuk reformuyla' gündeme gelen iktidar, bu reformun demokrasiyi güçlendirmek adına değil de saltanatlarını güçlendirmek adına olacağını tekrar gözler önüne sermiştir.

Demokratik ve özerk olması gereken üniversitelerimizin, yandaşlara peşkeş çekilmesini kabul etmiyor, demokrasiden yoksun olarak gerçekleşen bu 'kayyum' atamalarını istemiyoruz."

"ÖNEMLİ OLAN MÜCADELEYİ BÜYÜTMEK"

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Baran: "Türkiye, demokrasiyle tanışmanın 100. yıl dönümüne doğru giderken belediyelere kayyumlar, üniversitelere atanmış sözümona rektörlerle uğraşıyor.

Ülkenin kuruluşundaki en önemli vurgu olan milli egemenlik hakkı, o dönem uluslararası arenada en önemli vurgu olan self determinasyon hakkı, 100 yıl sonra baktığımızda önemli yıpranmalara uğruyor.

Bir halkın seçme ve seçilme hakkını elinden alan sistem, o halka oranla nicelik olarak daha düşük bir topluluğa bu seçme hakkını verir mi?

Peki bununla mücadele edilemez mi? Mücadele bazen en küçük noktada başlar. Bazen en son noktada başlar. Ama önemli olan bu mücadeleyi büyütmek olmalı.

Ses çıkarmadığında şehirdeki seçme hakkın tanınmıyor ya da ancak darbe döneminde uygulamaları yapılan kayyum rektörler atanıyor.

Peki bunlarla sınırlı kalır mı? Tabii ki kalmaz. Faşizmin sürücüleri durmayacağına göre ancak durdurabilirler. Umutsuz olmaya gerek yok. Tarihte gördüğümüz kadarıyla da hep durduruldular." (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Kovid-19'dan ölenlerin cenazelerini yıkamak için para isteyen imama soruşturma açıldı

SONRAKİ HABER

İsrail hapishanelerinde Kovid-19'a yakalanan Filistinli tutuklu sayısı 171'e yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa