Eğitim sisteminde hayatta kalmak
Eğitim sisteminde hayatta kalmanın pandemiden daha zor geçtiği şu günlerde DYK’lerin ahvaline tekrar bir göz atalım.
Fotoğraf: Element5 Digital/Unsplash
Dilara DATLI
Ankara Atatürk Anadolu Lisesi
Eğitim sisteminde görece stabil kalabilmeyi başarmış tek bir şey varsa o da öğrencileri eğitimin bir üst basamağına taşıyacak, sıralamaya dayalı öğrenci seçme ve yerleştirme sınavlarıdır. Bu sınavların neredeyse 3-4 yılda bir adı ve içeriği değişse de temel mantık değişmez: Üniversiteye girmek isteyen ve sayıları her yıl artan öğrencileri “standart kriterler esas alınarak” en kolay biçimde üniversiteye yerleştirmek. Yaptığı iş ve içinde bulunduğu sosyoekonomik durum fark etmeksizin üniversite eğitimi aldıktan sonra mesleğini eline almış herhangi bir kişiye üniversiteye giriş sürecini sorarsanız; bu dönemin, yetişkinliğe ayak basmak üzere olan bir bireyin hayatının dönüm noktası niteliğinde bir anlam taşıdığını kolayca görebilirsiniz. Belki de bu insanlar sınav döneminde yaşadıkları stresi ve baskıyı, gelecek kaygısını ömürlerinin sonuna kadar unutamazlar. Peki nedir bu süreci böylesine zorlu ve bir genç için anlamlı kılan?
Sınavları bu denli anlamlı kılan, sistemin çarkları arasından bir nebze de olsun sıyrılıp kendi isteklerinizi gerçekleştirebilmek için bir çıkış bileti niteliği taşımasıdır. Üstelik sistemin size sunduğu tek çıkış yoludur bu. Zira yaklaşık 3 milyon öğrencinin aynı kazanımları baz alarak, benzer kaynakları çalışmak ve yıl içinde girdikleri sayısız denemeyle kendilerini gerçek sınava hazırlamak dışında bir alternatifi yoktur. Ve bu süreci en sağlıklı şekilde atlatabilmenin yolu artık herkesçe kabul edilmiş; imkanınız varsa ismi duyulduk, yoksa daha düşük bütçeli dershanelerin birine yazılmaktan geçmektedir. Bir 12. sınıf öğrencisiyle karşılaştığımızda sorduğumuz ilk soru “Dershaneye gidiyor musun?” olur. Çünkü biliriz ki, dershaneye gitmeyen bir öğrencinin bu sistemin içinden kendi başına çıkabilmesi neredeyse imkansızdır.
DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARININ (DYK) OLUŞUM SÜRECİ
Bir dönem dershanelerin kapanmanın eşiğine gelmesiyle 2016’da Anadolu liselerinin son sınıflarındaki doluluk oranı %40’a düştü. Öğrencilerin çoğu kaydını dershanelere alternatif olarak gelen Temel Liselere aldırmıştı. Devlet, köklü dershane sistemini kaldırabilmek için öncelikli olarak bir alternatif getirmesi gerektiğini fark etti ve “Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK)” planını devreye soktu. Bu bağlamda üniversiteye hazırlanan öğrenciler, okul öğretmenleriyle birlikte ekstra ders saatlerinde eksiklerini kolayca giderebilecek, tıpkı bir dershanede olduğu gibi önemli derslerin saatleri artmış olacaktı. Üstelik bu kurslar tamamen ücretsizdi. Birçok iyi devlet okulu ve öğrenci, bu sistemi fırsata çevirdi ve DYK’den faydalananlar sınavlarında, en az dershaneye giden arkadaşları kadar başarılı oldular. 4 yıldır işleyen sistem tam yeni yeni oturmaya başlamıştı ki devletin pandemideki ikircikli eğitim politikalarından DYK de nasibini aldı.
PANDEMİ SÜRECİNDE DYK’LER
Yaz dönemi önlemlerin ve yasakların gevşetilmesiyle hazirandan itibaren birçok özel okul ve dershane tekrar öğrencilere kapılarını açmıştı. DYK’nin akıbeti uzun bir süre belirsiz kaldı ve okul kurslarından faydalanmayı düşünen öğrenciler de yavaş yavaş bütçelerine uygun bir dershane arayışı içerisine girdi. Ancak ağustosta okul idarelerine gönderilen resmi yazıda “Bakanlığımıza bağlı resmi ve özel okullar tarafından 8. ve 12. sınıflarda öğrenim gören öğrencilere, halk eğitimi merkezleri tarafından ise örgün ve açık ortaöğretim kurumlarından mezun olanlara yönelik 31 Ağustos 2020- 06 Haziran 2021 tarihleri arasında Yönerge ile Kılavuz hükümleri kapsamında destekleme ve yetiştirme kursları açılacaktır” ifadesinin yer almasıyla öğrenciler rahat bir nefes aldı. 31 Ağustos itibariyle de birçok lise, eğitime başladı. Kimi öğretmenler bu zorlu dönemde sınava hazırlananların yüküne ortak olmaya çalıştı. Birçoğu “Bize güvenin çocuklar” diyerek yola çıktı, yaklaşık 1 ay boyunca her gün okula geldiler, ders anlattılar. Öğrenciler aylardır görmedikleri arkadaşlarına sarılamadı ama bir şekilde bu yeni düzenin içinde kimsenin sağlığını tehlikeye atmadan eğitim haklarından faydalanmayı başarıyorlardı. Derken geçen sene yürürlüğe giren ara tatil kapsamında arkadaşlarına 1 hafta süreceğini düşünerek veda ettiler. Ancak o bir hafta belirlendiği gibi olmadı ve devletin iyi yönetemediği pandeminin sonucu olan vaka sayılarındaki patlama, yine sınırsız bir süreyle öğrencileri okullarından ayrı bıraktı. 4 Ocak’a kadar tüm eğitim faaliyetlerinin uzaktan sürdürülmesi kararlaştırıldı, sonrasında bu tarih 15 Şubat’a kadar çekildi. Peki, yetersiz altyapı, teknolojiye erişim imkansızlığı gibi sorunlarla tekrar karşı karşıya bırakılan öğrencileri bu sefer ne bekliyordu dersiniz? Zaten büyük bir stresin ve belirsizliğin altında ezilen bu öğrenciler online ders programları ellerine ulaştığında, kurs derslerinin eksikliğiyle yüzleşmek durumunda kaldı. Hiçbir açıklama getirilmeden, DYK kapsamındaki ders saatleri tamamen kaldırılmıştı. Sınav yılını buna göre planlayan ve herhangi bir dershaneye kayıt yaptırmayan öğrenciler her gün ümitle bakanlıktan gelecek bir açıklamayı bekledi ama sanıyorum ki okul kurslarından faydalanan öğrenciler çoktan unutulmuş olmalı. Benim de bir 12. sınıf öğrencisi olarak eğitimimi sürdürdüğüm AAAL’nin öğretmenleri yine de bizleri mağdur etmemek için ellerinden geleni yaptılar, inisiyatif kullanarak bize ek ders saatleri koydular. Ancak süreç oldukça belirsiz, öğrenciler günden güne motivasyonunu kaybetmekte.
Görüldüğü üzere pandemide yine ilk feda edilen eğitim hakkı ve gencecik insanların hayalleri oldu. Öğrenciler tüm bu belirsizliğin içinde yine test kitaplarının başında gece gündüz ter dökerken, MEB’in Mart 2020’den beri ne yapmakta olduğunu merak etmekteyiz. Acaba sessiz sedasız kapatılan DYK’ler ve okul kurslarına bel bağladığı için mağduriyetin doruklarını yaşayan öğrenciler hakkında mantıklı bir açıklaması olan tek bir yetkili var mı? Sizce bir gencin hayallerini, geleceğini ve emeklerini baltalamak için üretilebilecek herhangi mantıklı bir bahane olabilir mi? Ben de bu yazıyla mağdur edilen tüm arkadaşlarımın sesi oluyorum ve soruyorum: Sizce pandemi mi daha zorlu bir mücadele yoksa bu sistemde hayallerinin peşinden gitmek mi?