Batılılaşma ve Tanzimat
Ne kadar ikinci dönem sanatçıları edebiyatta bireyselleşmeye de gitse halktan kopuk olduğu düşünülemez. Çünkü halkı oluşturan bireylerdir. O bireyler de kendini edebiyatın içinde var etmişlerdir.
Fotoğraf: Pixabay
Kutluay Ordu
Mersin
Edebiyat konuşmalarımızda üçüncü haftamızda, Tanzimat edebiyatı ve edebiyatta batılılaşmayı tartıştık. Bu hafta öne çıkan konuşmalar, tartışmalar şu şekilde oldu:
Edebiyatta batılılaşmaya gidilirken ilk önce Tanzimat Fermanı ilan edildi. Bu fermanın ilan edilmesinde, o dönem öğrenim görmeye Batıya giden aydınlar önemli rol oynamışlardır.
Osmanlıdaki bu değişimi anlamımız için Avrupa’yı ve o dönem dünyada neler olduğunu anlamımız gerekli. Aslında bu değişimde diyalektik bakmak gerekli. Osmanlı’da ekonomik zorluklar var. Bu sebepten ötürü Batıdaki değişmelerin, gelişmelerin Osmanlı’da da etkili olacağı düşünülüyor. Bu sebeplerden ötürü Tanzimat Fermanı ilan ediliyor. Çok büyük değişikliklere gidiliyor, müsamere sisteminin kalkması (devletin istediği zaman özel mülkiyete el koyması), adalet anlamında ki değişikliler, kimsenin artık yargısız infaz edilmemesi suçluların adil yargılanması, il resmî gazetenin çıkması, hak, hukuk. Hürriyet kavramlarının ön plana çıkması gibi birçok yeniliğe gidiliyor.
Birinci dönem Tanzimat’ta edebiyat halkı eğitme amacı güdüyordu. Hak, hukuk, adalet, emek kavramları daha fazlaydı. İkinci dönem Tanzimat’ta 2. Abdülhamit’tin baskılarıyla edebiyatta bireyselleşmeye gidilmiştir. Daha çok romantizm kavramı öne çıkmıştır. Birinci dönem halkı eğitme amacı güdülmüştür ama ikinci dönem halk bizim seviyemize çıksın diye bakışmıştır.
Aslında baktığımızda bu iki söylem de yanlıştır, halk bizim seviyemize çıksın da halkı eğitelim söylemi de. Halk zaten ne yapacağını bilmez konumda o dönem. Ekonomik sıkıntılar halkın içerisindeki kutuplaşmaya yol açmış. O yüzden halk nereye gideceğinin farkında olmayabilir.
Ne kadar ikinci dönem sanatçıları edebiyatta bireyselleşmeye de gitse halktan kopuk olduğu düşünülemez. Çünkü halkı oluşturan bireylerdir. O bireyler de kendini edebiyatın içinde var etmişlerdir.
Tanzimat döneminin en önemli yazarlarından birisi Şinasi’dir. Şinasi birçok yenilik getirmiştir, o dönem edebiyatta ilklerin insanı olmuştur. Fakat kaçırdığımız nokta şu, Şinasi edebiyatta bu kadar önemli bir kimse olmasına rağmen öldüğü zaman kimse Şinasi’yi tanımıyor. Bir süre kadavra olarak kullanılıyor. Sonra bir arkadaşının gazetede ölüm haberini görmesi üzerine cenazesi kaldırılıyor.
Birinci dönem sanatçıları teknik olarak yetersizdir. İkinci dönem sanatçıları ise daha birikimlidirler ve birinci dönem sanatçılarından çok şey öğrenmişlerdir.
O dönem yeniliklerin yadırganmasından kaynaklı yanlış batılılaşma deniliyor. Aslında bu her gelen yenilikte yanlış batılılaşma, yanlış Doğululaşma gibi şeyler öne çıkacak. Çünkü yeni bir şey geliyor ve insanlar buna ayak uydurmakta zorlanıyor.
O dönem bazı sanatçılar yanlış batılılaşmadan bahsederken, batıya öğrenim görmeye giden sanatçıları gidip istenileni yapmamış, öğrenim yapmamış olarak suçladılar. Barlara gitmekle, içki içmekle, sevgilileriyle sokaklarda gezmekle, dersleri ekmelerini eleştirdiler. Bunlar senin ülkende yok elbette yapacaklar ve Batılılaşırken batının iyi yanlarını alalım bunları almayalım gibi bir şey mümkün değil. Sen televizyonu alırken sadece o kara kutuyu alamazsın, programları, dizileri, filmleri vb. de alırsın. Ve bütün dünya da bu tür gelişmeler olurken seni geri kalamazsın sen de dünyayla birlikte gelişmek zorundasın.
Tanzimat; kısa sürede değil, uzun sürede de başarıya ulaşmıştır. Avrupa’da da Rönesans başarıya ulaşmıştır, kilisenin baskısı kırılmıştır.