Coşkunlar havai fişek fabrikası patlaması davası 15 Mart'a ertelendi

Sakarya'daki havai fişek fabrikasında 7 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya dair ilk davanın ilk duruşmasında ailelerin yürüyüşü ve mahkeme salonuna girişleri engellendi. Dava 15 Mart'a ertelendi.

06 Ocak 2021 04:20
Son Güncellenme Tarihi: 06 Ocak 2021 13:52
Paylaş

Hasret Gültekin KOZAN
Sakarya

Sakarya'nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasıyla ilgili davanın ilk duruşması Sakarya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralananların duruşma öncesi yapmak istediği yürüyüş polis tarafından engellendi. Aileler, salonunun küçük olduğu gerekçesiyle salona da alınmadı, yalnızca az sayıda kişinin salona girmesine izin verildi. Polis müdahalesine ve salona alınmamalarına tepki gösteren aileler, "17 kişilik salona 10 kişi aldılar ve bizi almıyorlar. Patlamayı yaşayan biziz, bizi de almıyorlar içeri. Katiller korunuyor. Parası olan kazanmayacak bunu, üç kuruş için fabrikada kölelik yapan kazanacak. Basın görecek, Türkiye duyacak. Parası olan üç gün yatıp çıkmayacak!" dediler.

DURUŞMA ÖNCESİ YÜRÜYÜŞE MÜDAHALE

Hendek ilçesinde 3 Temmuz 2020 tarihinde meydana gelen patlamada fabrikada çalışan 7 işçi öldü, 127 işçi yaralandı. Olayın ardından Hendek Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamında fabrika sahibi Y.C., fabrika sorumlu müdürü A.A., fabrika müdürü ve genel ustabaşı H.A.V., genel ustabaşı E.Ö., iş güvenliği uzmanı A.B. ile tutuksuz yargılanan A.R.E.C. ve sorumlu personel A.Ç. hakkında dava açıldı.

Davanın ilk duruşması öncesi "Hendek için adalet" yazılı pankart ile adliye önünde yürümek isteyen aileleri polisler engelledi. Engellemeye tepki gösteren aileler açıklama yaptı.

"ELLERİYLE CİNAYET ALETLERİNİ YAPTI BU KADINLAR"

Patlamda kardeşini kaybeden Hatun Tepeçınar, şunları söyledi:

"Biz buraya akan kanlarımızın, parçalanan kardeşlerimizin, 7 tane emekçi şehidimizin hakkını savunmaya geldik. Geride kalan yetimlerin, dul eşlerin hakkını savunmaya geldik. Coşkunları kimse sahiplenmesin. Coşkunlar bu Türkiye'nin sahibi değil. Bizim emekçilerimiz coşkunların cebini doldurmak için uğraşıyordu. Pandemi sürecinde 3 ay boyunda Coşkunlar yığdı yığdı yığdı ve sonunda hazin son oluştu. Bu bağıra bağıra gelen bir şeydi patlayacağı. Usulsüzlükleri gördüm, çalıştım, biliyorum. Hiçbir usul yoktu, hiçbir kontrol yoktu… Mutfak önlükleriyle çalışılıyordu. İnsanlar yanında alev alıyordu. En büyük korumaları 'Git levhaya yapış geri gel", buydu korumaları. Elleriyle cinayet aletlerini yaptı bu kadınlar. Cinayet aletlerini yaptı ve 7 tane emekçi şehidimizi paramparça, kardeşimi paramparça topladılar. Kimse önümüze geçmesin. Allah rızası için söylüyorum. Polis kardeşlerim, empati yapın. Bizim yerimize koyun kendinize. Ben 3 tane yetimime ne diyeyim, dul eşine ne diyeyim. 6 aydan beri yemiyoruz, içmiyoruz, uyumuyoruz. Psikolojik haplarla ayakta duruyoruz. Bize kim yardım edecek? Devletimizden yansız olarak adalet istiyoruz. Yansız olarak! Parası olan savunulmasın, katiller savunulmasın! Bütün Türkiye'ye sesleniyorum, ne olur yanımızda olun, bizi bu süreçte yalnız bırakmayın, susmayın, bizi de susturmaya kalkmayın, susmatacağız."

"SUSTURMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ, SUSMAYACAĞIZ"

Patlama sırasında fabrikada çalışan bir kadın kadın işçi de "Patlamanın içindeydik biz patlarken. 3 patlamada ben içerideydim. Dördüncü patlamada düştüm, yaralandım, parmağım kırıldı, ameliyat oldum. Büyük Coşkunlar, Ali Rıza amca nerede, bizim arkamızda mı durdu? Bu devlet nerede, bizim arkamızda mı durdu bu devlet bizim? Şimdi bizi burada susturmaya çalışıyorsunuz, susmayacağız. Sonuna kadar bu adaleti istiyoruz biz" dedi.

7 GÜN 7 GECE EŞİMİ BEKLEDİM, BANA BİR TABUT GETİRDİLER… TEK İSTEDİĞİM ADALET"

Patlamada yaşamını yitiren Erhan Ateş'in eşi de "Ben 7 gün 7 gece yemedim içmedim eşimi bekledim. Ne yaşadığımı ben biliyorum, bir de Allah biliyor. 7 gün sonra bana bir tabut getirdiler, 15 dakika kapımın önünde durdu, başka durmadı benim eşim. O da eşim miydi… Olsun ben kendimi onunla avutuyorum 2 çocuğumla. Ben de oranın işçisiydim, oranın yemekçisiydim. Ama bütün yaptığım haram zıkkım olsun. Sadece Allah'tan, sizlerden tek istediğim adalet. Eşimin hakkı kaybolmasın, adalet istiyorum" dedi.

Fabrika sahibi Y.C.’nin avukatı Abdurrahim Burak ise olayın sabotaj olabileceğini iddia etti.

AİLELERİN BÜYÜK KISMI DURUŞMA SALONUNA ALINMADI, BASIN ENGELLENMEYE ÇALIŞILDI

Açıklamanın ardından adliye girmek isteyen aileler bir kez daha engelle karşılaştı. Duruşma salonunun küçük olduğu gerekçesiyle aileler içeri alınmak istenmedi. Az sayıda kişinin salona girmesine izin verildi.

Basın mensuplarının da salonun küçüklüğü gerekçe gösterilerek alınmadığı duruşmaya tutuklu sanıklar Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, tutuksuz 2 sanık ile avukatları ise mahkeme salonunda hazır bulundu.

Duruşmayı milletvekilleri Engin Özkoç, Ahmet Şık, Erkan Baş, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, EMEP Kocaeli ve Sakarya İl Başkanları, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, Eğitim Sen Eş Genel Başkanı Necla Kurul ve TMMOB temsilcileri de takip etti.

Salona alınmayan aileler adliye önünde seslerini basın aracılığıyla duyurma çalıştı. Bunu engellemeye ve basının görüntü almasını engellemeye çalışan polisler, ailelerin tepkisiyle karşılaştı.

"KATİLLERİ POLİS KORUYOR, JANDARMA KORUYOR, BİZE MÜDAHALE EDİYORLAR"

Bir kayıp yakını, yaşananlara şu sözlerle tepki gösterdi:

"Bir şekilde korunuyor. Biz burada sanki olay çıkaracağız ya da başka bir şey yapmışız gibi… Katilleri çevik kuvvet koruyor, polisi koruyor, jandarması koruyor, bize müdahale ediyorlar. Suçlu korunuyor, suçsuz mağdurlar suçlanmış gibi müdahale ediliyor. Bizim yürüyüş hakkımızı bile… Yürüyemezsiniz dediler bize."

Ailelerden Hatun Tepeçınar, "Katiller 3 gün yatıyor, ekmek çalan yıllarca yatıyor" diyerek tepki gösterdi. Tepeçınar, "Mahkeme salonuna 17 kişi alınacak denildi, 10 kişi aldılar. Müşteki olduğumuz halde aşağıda bekliyoruz. Yukarıdan talimat gelmiş, bizi almıyorlar. Biz buraya keyfimizden dikilmedik! Talimat nereden gelmiş bizi içeriye almıyorlar. Biz burada hakkımızı arayamacağız herhalde, acımızı devletimize anlatamayacağız galiba. Niye geldik biz buraya acımızı anlatamıyorsak" dedi.

Diğer yurttaşlar da "Patlamayı yaşayan biziz, bizi de almıyorlar içeri. Biz de girmek istiyoruz, ölenlerin hakkını savunmaya geldik buraya. Devlet nerede? Arkamızda dursun? MÜSİAD başkanlarıyla gittiler yemek yediler" ifadelerini kullandılar.

Basının engellenmeye çalışılması üzerine aileler feryat etti. Hatun Tepeçınar, "Ben basınla duyuracağım sesimi. Kapatmayacak. Türkiye duyacak, dünya duyacak. Parası olan kazanmayacak bunu. Üç kuruş için fabrikada kölelik yapanlar kazanacak. Kardeşimi kaç parça aldım ben kaç parça! Halden anlayın. Basın görecek, her adımımı takip edecek. Türkiye duyacak Türkiye! Parası olan üç gün yatıp çıkmayacak! 6 ay oldu, yemiyorum, içmiyorum, uyumuyorum. Kardeşimi kaç parça aldım. Dikip önüme koydular. 10 kişiyle mahkeme yapıyor. Beni dinleyecek. Parası olan konuşmayacak. Param yok konuşacağım, bu devletin milletiyim, konuşacağım. Bu kanun, adalet, parası olanı dışarı atmayacak. Kimse önümüze geçmesin, kimse susturmaya kalkmasın" diye haykırdı.

DAVA 15 MART'A ERTELENDİ

Dava, salondaki fiziki yetersizlik nedeniyle 15 Mart'a ertelendi. Mahkemeye heyeti, tutuklu bulunan 5 sanığın bir sonraki duruşmaya kadar tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

DURUŞMA SONRASI AÇIKLAMA: "SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ"

Duruşma sonrası yapılan açıklamada, "Sonuna kadar gideceğiz, sonuna kadar sahip çıkacağız. Davamızı çift elle tuttuk, bırakmayacağız. Bunu herkese gösterdik" denildi.

"Biz parası olanın kayrıldığı, parası olmayanın zulüm gördüğü bir memeleket istemiyoruz, böyle bir memlekete razı değiliz. MÜSİAD bilmeyiz, TÜSİAD anlamayız. Bu insanlar ekmeklerini kazanırken ya ölmekten döndüler ya da yakınları, işçi arkadaşları öldü. Adalet istiyor bu insanlar" denilen açıklamanın ardından şunlar söylendi:

"Biz şunu dinledik bugün; 'Aileler acılarını kullanıyorlar'. Bu insanlar günlerce cenaze alamadılar. Herkes önce bir haddini bilsin. Bu yargılamaya ilişkin önce bu insanların anılarına, hatıralarına, öldürdükleri, göz göre göre göz yumdukları, işçilerin şikaterlerine rağmen şikayet eden işçiye eziyet ettikeri, şikayeti dinlemek bildirmek yerine fabrikayı denetimden kaçırdıkları, kaçak mal ilettikleri, bunun herkes tarafından bilindiği bir fabrikada bize laf söylerken bir daha düşünsünler. Biz burada bu acılarımızın hesabını soracağız. Niye, bir daha yaşanmasın diye. Biz burada adalet arayıyoruz. Bu adaleti daha iyi bir çalışma düzeni, daha insanca bir çalışma düzeni için arıyoruz. Bunu birlikte yapacağız, Coşkunlardan bunun hesabını soracağız. Pişkin pişkin gülmesinler yüzümüze. Bu kadar ölümün olduğu yerde yüzümüze gülemezler. Tutuksuzuz diye gülmesinler tutuksuzlar. Kimse bizim aklımızla dalga geçmesin. Bu işçileri uyarılarına rağmen patlayıcıların içine gömdüler. Yandı patladı burası. Önce bunun hesabını versinler. Kaçak yollara girmesinler."

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yeni gözaltı: 14 öğrenci daha gözaltına alındı

SONRAKİ HABER

Kocaeli Üniversitesi öğrencileri sınav kuralının değişmesine tepki gösterdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa