06 Ocak 2021 11:00

Dernek imha kanunları

“Bu yasal düzenlemenin, iktidarın hukuk tanımaz tavrı karşısındaki mücadeleleriyle sivil toplum örgütlerine ve savunmaya yönelik olduğu apaçık meydandır.”

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Su YILDIZ

İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Araştırmaları

STK’lar ve avukatlarla ilgili de önemli değişiklikler içeren “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Geride bıraktığımız günlerde belediyelere, meslek odalarına, sendikalara karşı yapılan muamele, bugün ise demokratik kitle örgütlerine yönelmiş durumda. Söz konusu kanun ile halkın örgütlenme hakkına keyfice saldırabileceği, maddeler halinde sayılıp dökülüyor. Vatandaşın kulak asılmayan talebini, hem hukuksal hem de politik alanlarda örgütlenerek bir çığlık haline dönüştürebildiği, birçok konuda ihlal edilen, yok sayılan kimi haklarını örgütlü mücadele ile kazanabildiği zemini olan sivil toplum kuruluşlarının, elbette ki öncelikli olarak düşünce ve ifade özgürlüğüne ket vurmakla birlikte tek bir imza ile kapatılma riski dolayısıyla da soluğu kesilmek istenmekte.

SAVUNMAYA BİR TEHDİT

Söz konusu kanun, yalnızca sivil toplum kuruluşlarının İçişleri Bakanlığınca denetime tabii tutulmasını, yönetimlerinin görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasını dolayısıyla rejimin toplumsal örgütlenmeye yönelik tecavüzünü değil, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine yapılan ekleme ile serbest avukatlara taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere kimlik tespiti, gerçek faydalanıcının tanınması, müşterinin durumunun ve işlemlerinin izlenmesi gibi müşterinin tanınmasına ilişkin yükümlülükleri, şüpheli işlem bildirimi, bilgi ve belge verme, muhafaza ve ibraz yükümlülükleri getirmesiyle de avukata,  “müvekkilinin muhbiri” olmayı dayatan bir düzenlemedir. Açıkça bu düzenleme ile, avukatlık mesleğinin esaslarından biri olan gizlilik ilkesi, yani Avukatlık Kanunu’nun 36’ncı maddesinde yer alan “sır saklama yükümlülüğü” yok sayılmış oldu. Haliyle geçtiğimiz günlerde, iktidarın barolara karşı sarf etmiş olduğu düşmanca tutumu olan, savunma hakkını birçok yönden zedeleyen çoklu baro sisteminin dayatıldığı düzenlemenin akabinde, bugün de böyle bir düzenlemeye gidilmesi yargının savunma ayağının tümden yok edilmesi amacıyla atılmış olan adımlara bir yenisini daha eklemektir.

Nitekim, adı ve gerekçesinde sunulduğu niteliklerden uzakta, AKP rejimiyle birlikte artık oldukça aşina olduğumuz, içeriğinde birçok kanunda değişiklik yapmaya gidilen torba yasa niteliğinde olan bu yasal düzenlemenin elbette ki esasında kitle imha silahları ve teröre yönelik değil, iktidarın hukuk tanımaz tavrı karşısındaki mücadeleleriyle sivil toplum örgütlerine ve savunmaya yönelik olduğu apaçık meydandır.

MÜCADELE ALANINI BALTALAMAK

Şimdi durumu kadın mücadelesi yönünü ele aldığımızda ise bakmamız gereken en önemli noktalardan biri kadın mücadelesini omuzlayan önemli bir kesim hangi kesimdir? Cevabımız belli. Şimdi STK’lar ve derneklerin mücadeledeki önemli rollerini görerek bir sonuç çıkarıyoruz; o da her türlü mücadele alanı, özellikle kadın mücadelesini baltayacak bir kanunun tehdidiyle karşı karşıyayız.

Kadınlar kendi aileleri ve etraflarından ziyade bu derneklere güveniyorlar ve oralarda mücadele etmeye başlıyorlar örneğin Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği pandemi öncesi ve sonrası bizim için en önemli örneklerden biriyidi.

Tek bir kişinin, yargı süreci olmadan gönllünce kayyumlar ataması, beyan özgürlüğümüzün sonunun gelmesi demektir. Bu kayyum meslesinin diğer yanı ise derneklerin faaliyetlerinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu görmektir. Bu dernekler sermaye ve sermaye gruplarına bağlı olmadıkları için gelirleri çok kısıtlı ve gönüllülerin yardımlarıyla sağlanıyor. Öte yandan kadın mücadelesini sırtlamak için beraber mücadele veriyorlar. Bunun için de böyle olası bir kanunun onaylanması tüm bu sivil toplum kuruluşlarını, dernekleri ve STK’ları zincirleme etkileyecektir.

İstanbul Sözleşmesinin kaldırılma riski karşısında kadınların verdiği onca mücadelenin sonucu sözleşme kaldırılamamıştır. Mücadele zeminlerimizi baltalamaya çalışanlar karşısında, bu meseleyi göz ardı etmeden kanunun onaylanmasının önüne geçmek için mücadele etmeliyiz.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Türkiye Yazarlar Sendikası: Kelepçeli kapı değil demokratik üniversite!

SONRAKİ HABER

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Çorum’da metal işçilerini ziyaret etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa