06 Ocak 2021 23:02

Tanju Tosun: İktidarın SMA ve Boğaziçi tavrı topluma bakışının turnusol kağıdı

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, iktidarın SMA ve Boğaziçi Üniversitesi tavrı için “Sivil topluma ve Anayasal hak olan barışçıl protesto eylemlerine bakışının turnosal kağıdı” dedi.

Prof. Dr. Tanju Tosun | Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Toplumun farklı kesimlerin dile getirdiği talepleri karşılamayan iktidar, talepleri dile getirenleri de suçluyor. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, iktidarın talepleri “bizden olanların"  ve “olmayanların" diyerek akıl süzgecinden geçirdiğine vurgu yaparak, “Muhalif olarak tanımladığı kesimlerin sağlıkla ilgili bir meseledeki taleplerinin dahi adeta beka meselesine dönüştürülmesi, sistemin çözüm üretme kapasitesini de zayıflatmaktadır” dedi. AKP’nin 3 isim hakkında suç duyurusunda bulunmasına dair de Tosun, iktidarın bunu fırsata çevirerek muhalefetin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya yönelmemesi gerektiğini belirtti.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın SMA (spinal musküler atrofi) hastalığına karşı yardım kampanyası için “Devleti aciz göstermek” ifadesini kullanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, SMA hastaları için yardım kampanyası başlatanlara dair “Ahlaksız” ifadesini kullandı. Boğaziçi Üniversitesindeki rektör atamasına karşı yapılan eylemlere katılanları “Terörizm” ile suçladı. Siyasetin sıcak gündemlerini, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun ile görüştük.

"İKTİDAR MUHALLEFETEN GELEN TALEPLERE DUYARSIZ"

Son bir haftadır Türkiye kamuoyu ve siyaset gündemini meşgul eden belli başlı konuların, Türkiye demokrasisinin, devletin sivil topluma ve Anayasal hak olan barışçıl protesto eylemlerine bakışının standartlarına ilişkin turnosal kağıdı işlevi gördüğüne dikkat çeken Tosun, şu değerlendirmede bulundu:

“Sosyal medyada SMA hastalarına destek amaçlı olarak hastalığın tedavisine ilişkin devletin mali destek sağlaması temelli geliştirilen somut öneri sosyal medya kamuoyu ve iktidar arasındaki görüş farklılığının ilk örneğiydi. Talep; devletin şans oyunlarında çıkmayan ikramiyenin Varlık Fonuna aktarılması yerine çocuk hastaların tedavisine yönelik kullanılması iken, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere sosyal medyada da ifadesini bulan iktidar çevrelerinin bakışı meseleyi küresel ilaç şirketlerinin oyunu ve devletin aciz gösterilmesine yönelik adeta bir algı operasyonu olarak tanımlamıştı. Bu bakış açışı dar anlamda kamu yönetimi sistemimiz, geniş anlamda ise bu sistemi işletme yetkisi verilmiş anayasal organların toplumdan, özellikle de muhalif olarak algıladığı kesimlerden gelen taleplere ne ölçüde duyarsız ve kapalı olduğunu göstermesi açısından düşündürücüdür.  Oysa ki kurumsallşamış demokratik siyasal sistemlerde aşağıdan gelen her türlü talebin sistemin yetkili kurumları tarafından dikkate alınıp, değerlendirildikten sonra çıktı üretmesi olağandır.”

Talepleri “bizden olanların" ve “olmayanların" şeklinde iktidar aklı süzgecinden geçirdiğine vurgu yapan Tosun, “Muhalif olarak tanımladığı kesimlerin sağlıkla ilgili bir meseledeki taleplerinin dahi adeta beka meselesine dönüştürülmesi sistemin çözüm üretme kapasitesini de zayıflatmaktadır. Diğer yandan, müzakereden yoksun bir yaklaşım toplumsal meşruiyet açısından da sorunludur. Bu konudaki son gelişme ise Cumhurbaşkanlığının talebiyle konunun derinlemesine araştırılıp karar verilmesi yönündedir ki bu da olumlu bir gelişme olarak okunabilir” ifadelerini kullandı.  

"DEMOKRASİDE BARIŞÇIL PROTESTOLAR SİSTEMİ ZAFİYETE DÜŞÜRMEZ"

Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne yapılan atama ve bu atamaya karşı çıkanların tepki ve eylemlerine yönelik geliştirilen refleksi de demokratik değerler, sivil topluma bakış ve Anayasal hakların yorumlanmasıyla ilişkilendirebileceğini belirten Tosun şunları söyledi:

“Kurumsallaşmış bir demokraside yetkili kurumların almış olduğu kararlara karşı barışçıl tepkiler göstermek, bu amaçla protesto etmek çağdaş demokrasilerin olmazsa olmaz ilkelerindendir. Bu ilkenin gözardı edilerek, meselenin süratle bir asayiş, güvenlik meselesi olarak algılanması icat edilmiş bir tehdit algısıdır.  Burada temel mesele; iktidarın bu tür protestoları kendi varlığına bir tehdit olarak algılamasıdır. Hal böyle olunca, tehdidin bertaraf edilmesi için, gösteriye katılanların eylemleri kanunsuz bir eylem olarak değerlendirilebilmekte, bunun yaptırımı ise eyleme katılanların tespit edilip kovuşturulması için otoriter uygulamaların makul görülmesidir.  Oysa ki, herhangi bir işleyen, kurumsal demokraside barışçıl amaçlı olmak koşuluyla bu tür protestoların anayasal hak olarak kabulü sistemi zafiyete düşürmez, tersine sisteme yönelik toplumsal destek düzeyini, dolayısıyla meşruiyeti artırır.”

"İKTİDAR MUHALEFETİN ÖZGÜRLÜKLERİNİ KISITLAMAYA YÖNELMEMELİ"

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, CHP’li Fikri Sağlar, gazeteci Can Ataklı’nın açıklamalarının ardından ilgili kişiler hakkında AKP teşkilatlarının 81 ilde suç duyusunda bulunacak olmaları hukuki tasarrufları olduğunu belirten Tosun, “Burada altı çizilmesi gereken husus; demokratik sistemlerde iktidar değişiminin sadece sandıkta olması gerektiğine ilişkin toplumda konsensusun yerleşmiş olmasıdır. Aynı konsensusu türban konusunda da görüyoruz.  Diğer yandan, bireylerin seçilmiş siyasi aktörlere yönelik eleştirileri kişilik haklarını zedeleyecek tarzda olmamalı. Buna karşılık, siyasi iktidarların da bu tür söylemleri fırsat bilerek muhalefetin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya yönelik icraatlara girişmemesi demokrasinin tolerans kapasitesini zayıflatmama adına önemlidir” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Zonguldak’ta tarihi lisenin yıkımına durdurma kararı

SONRAKİ HABER

Muharrem Erkek ‘2020 Türkiye adaletsizlik envanter’ raporunu açıkladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa